Siyasal İslamcılık, mahalle baskısı ve CHP’nin Konya mitingi

İktidar – muhalefet restleşmesinin giderek sertleştiği bir dönemde Yozgat’ın ardından Konya’da da Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu rüzgarı esti. 

Oysa miting öncesi kafamda pek çok soru vardı. “Gel, ne olursan ol, yine gel” sözlerine icabet ederek Mevlana’yı ziyaret  edenler, cılız bir kalabalığa seslenip gerisin geri döner mi? Özgür Özel Konya’da önceki yıllarda olduğu gibi 7-8 bin kişiye hitap ederek boyunun ölçüsünü mü alacak? Ekrem İmamoğlu’nun kurmay kadrosuyla birlikte tutuklanması, Anadolu’da nasıl bir etki bıraktı ya da bıraktı mı? 

Bu soruları da yanıma alıp gittim Konya’daki Kılıçarslan Meydanı’na. Yozgat mitingi de bu yanıyla önemliydi şüphesiz. Ancak Konya hem büyükşehir olması hem tarım ve sanayisi ile Türkiye ekonomisindeki yeri, siyasal İslamcı ve muhafazakâr kimliğiyle farklı dinamikleri bünyesinde barındıran bir Anadolu kenti. Bu kentte yaşayan her iki kişiden biri daha bir yıl önce 31 Mart yerel seçimlerinde tercihini AKP’den yana kullanmış. 2023’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oyların yüzde 73’ünü aldığı hatırlanırsa, oyları bölen YRP olmuş. Yani YRP olmasa her üç kişiden ikisinin AKP dediği bir kentteyiz. Ve böyle bir kentin, İmamoğlu’nun -cezaevinde olmasına karşın- estirdiği rüzgardan etkilenmesi de anlamlı, etkilenmemesi de.  

chp

Siyasal İslamcılık, mahalle baskısı ve CHP’nin Konya mitingi

Siyasal İslamcılık: Anadolu irfanı ve vicdanı neden önemli?

Konya’dan verilecek mesajı neden önemsediğimi ara başlıktaki ifadeyle özetlemek mümkün. Uzun yıllardır sayısız seçim ve miting izlemiş bir gazeteci olarak doğru kriterlerle izlenen meydanların siyaseten dile geldiğini düşünenlerdenim. 

Konya’ya hangi gözlükle baktığımın anlaşılması için sizleri önce geçmişe götüreceğim. 

Tayyip Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’nden çıktığı ve ne İBB Başkanı ne de 2001 yazında kurulan AKP’nin henüz genel başkanı olmadığı bir dönemde yaptığı yurt gezilerinden bir örnek verip yeniden Konya’ya döneceğim.

Antalya’nın Korkuteli ilçesine bağlı bir dağ köyünde düzenlenen coşkulu bir mitingi anlatacağım. Araç konvoyları eşliğinde miting alanına giderken Tayyip Erdoğan’ın ön camından yol boyu herkesi selamlayarak güçlükle ilerleyen otobüsten, zaman zaman önü kesildiği için sevgi seli eşliğinde inmek zorunda kaldığı yıllardı. Meydana ulaşıldığında da devam ederdi coşku.

CHP’nin Konya mitingine neden şaşırmamalıyız?

Siyasal İslamcılık, mahalle baskısı ve CHP’nin Konya mitingi

“Erdoğan İstanbul’u kurtardı, şimdi bizi kurtaracak”

Korkuteli’ne bağlı bir köyde düzenlenen o miting de coşkuluydu ama en çok dikkatimi çeken kadınlar olmuştu. Onları bu kadar coşturan şeyin ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için Erdoğan’a tüm içtenliğiyle tezahürat yapan bir köylü kadına “Kimi alkışlıyorsunuz?” diye sordum. Verdiği cevap hâlâ aklımda: “Erduğan o, Erduğan. İstanbul’un başkanı. Hapse attılar, çok mağdur ettiler ama o İstanbul’u kurtardı. Şimdi de bizi kurtaracak.” Ekonomik kriz nedeniyle beli bükülen ve gidecek başka yeri olmayan herkes için tek umut Erdoğan’dı o günlerde…

konya

Siyasal İslamcılık, mahalle baskısı ve CHP’nin Konya mitingi

“Bir kadının lafıyla mı geldi Tayyip Erdoğan iktidara” dediğinizi duyar gibiyim. Elbette hayır, o meydan tek değildi. Televizyonlar vermese de, gazeteler yazmasa da Türkiye’nin diğer illerindeki miting meydanları kadınlı erkekli binlerce köylüyle, işçiyle, kadını ve erkeğiyle dolup taşıyordu o yıllarda. Ve hep bir ağızdan Tayyip Erdoğan diyordu o meydanlar.

Aynı meydanlar bugün Ekrem İmamoğlu diyor ama o meydanlara inemiyor; cezaevinde…

İşte CHP’nin Konya mitingine bu gözle baktım…

Konya bugüne kadar gördüğü en kalabalık, en etkili ve en coşkulu CHP mitingine sahne oldu. İmamoğlu ile kurmaylarının tutuklanması sonrası gerek kriz yönetimi gerek Saraçhane’de yakaladığı sinerjiyle öne çıkan Özgür Özel’e kucak açan kalabalık, Konyalıları bile şaşırttı. “CHP’nin doldurması imkansız” dedikleri Kılıçarslan Meydanı epey coşkulu bir kalabalığa ev sahipliği yaptı. Daha önce  “CHP bu meydanı dolduramaz, olsa olsa taşıma CHP’lilerle doldurur” diyenler yaklaşık 50 bin kişinin toplandığı alanı hayretle izledi; “Konya, AKP’nin kalesi ya, bu kadar kalabalık beklemiyorduk. Millet aktı aktı, şuna bak ya!” diyerek paylaştılar şaşkınlıklarını. Evet, çevre illerden gelenler oldu, hatta onları getiren otobüsler meydana bile yaklaştırılmadı, o otobüslere park halindeyken ceza bile kesildi. Ama o meydanı taşıma seçmenle doldurmak pek kolay değildi. “CHP’nin on binlerce kişiyi meydana taşıması hayal gücünü bile zorlayacak bir iddia olmaktan öteye geçer mi?” sorusunun cevabını sizlere bırakıyorum. 

Benim gördüğüm meydanda çoğunlukla Konyalılar vardı. Üstelik yalnız CHP’li değildi meydandakiler, halen AKP’li olanlar, AKP ile bağını koparanlar, MHP’liler, geçmişte MHP’li olup da bugün yolunu ayıranlar, partiler üstü bir tutum sergileyen gençler, en çok da kadınlardı meydana gelenler… 

chp

Siyasal İslamcılık, mahalle baskısı ve CHP’nin Konya mitingi

Konya’da on binler neden CHP mitingine destek verdi? 

Öyle ya! Tercihini öteden beri daima Adalet Partisi, Demokrat Parti, Milli Selamet Partisi, Refah, Fazilet derken 2002’den bu yana da AKP’den yana kullanan kentte CHP mitingleri hep sönük geçermiş. En çok 7-8 bin kişinin katıldığı miting ezberini ilk bozan da Ekrem İmamoğlu. 2023 Mayıs’ında Konya’ya gelen İmamoğlu’na, Kılıçarslan Meydanı için izin çıkmamış, kalabalıktaki bir kadın “Ona vermediler bu meydanı” diye hayıflanıyor hâlâ… Kavşağın orta yerindeki Anıt Park için izin çıkmış. “Evdeki hesap çarşıya uymadı, öyle bir kalabalık geldi ki, kavşağa açılan üç cadde trafiğe kapandı mecburen” diyorlar. 

Bu koşullara rağmen 2023’te iki vekil göndermiş CHP Ankara’ya. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci sıraya yerleştirdiği aday Gelecek Partili Hasan Ekici olduğundan, bire düşmüş vekil sayısı. Neyse ki anlatılanlara bakılırsa eldeki tek vekil olan Barış Bektaş kentte birkaç vekile bedel iş çıkartıyor. Meydanın sadece CHP’lilerle dolmamış olmasında, farklı siyasi görüşe mensup pek çok kişinin Ekrem İmamoğlu’nun mağdur edildiği konusundaki zımni mutabakatı kadar, siyasi parti gözetmeksizin her kesimin kapısını çalan Bektaş’ın da pay sahibi olduğu anlaşılıyor.

24 yıl önce “Erdoğan mağdur” diyen Konya bugün “İmamoğlu mağdur” diyor

Konya mitingine katılan hemen herkes Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını, diplomasının iptalini ve malvarlığına el konulmasını adil bulmadığını söylüyor. Farklı partilerden olsalar da hemen herkes “mağdur” olarak gördükleri İmamoğlu’nu sahipleniyor.

Suçlamaları inandırıcı bulmuyor, “Madem bunları biliyordunuz, neyi beklediniz harekete geçmek için? Sizin derdiniz onun önünü kesmek” diyorlar. 

Ekrem İmamoğlu’nun ismi zikredilmediği halde her soruya “adalet”ten ve “haksızlık”tan yakınarak cevap veriyor meydandakiler. 

“Ben hep adaletten yana oldum. Hiç kimseyi haksız yere karalamamak lazım, suçlamamak lazım. Buna karar verecek millet. Millet her şeyi görüyor artık” diyor biri… İlerleyen yaşına rağmen eşiyle birlikte gelen bir başkası “Haksız, her şey haksız!” derken gözyaşına hakim olamıyor. 

Ve kadınlar… “Neden buradasınız?” sorusuna cevap veren kadınların çoğunun ağzından benzer sözler dökülüyor, “İmamoğlu ne yapmış, ne suçu var? Haksız yere yatıyor. Korktukları için içeri attılar” diyorlar. 

Siyasal İslamcılık ve mahalle baskısı

Anlattıklarımdan elbette Konya’daki AKP’lilerin koşarak CHP mitingine geldiği sonucu çıkmamalı. AKP Konya’da hala çok güçlü. Ama bir gerçek daha var kamera karşısında dillendirilmeyen. Özellikle de kentteki dinamiklere hakim olanlar düne kadar AKP’li olup da partiyle gönül bağını koparanların varlığına dikkat çekiyor. 

Tedirginlik ve güven kaybından söz ediliyor. Gerekçe olarak da ekonomik krizin esnaf ve sanayiciyi iflasın eşiğine kadar getirmiş olması gösteriliyor. Anlatılanlar doğruysa Konya’daki dört organize sanayi bölgesinde yer alan işletmelerin yüzde 15’i konkordato hazırlığında… “Çiftçinin hali de ortada” diyorlar. Bu işin ekonomik boyutu, bir de siyasi boyutu var tedirginliğin. Siyasi tedirginliğin nedeni olarak da Ekrem İmamoğlu’nun başına gelenler nedeniyle oluşan kaygı gösteriliyor:

“Siyasal İslamcı da olsalar, ekonomik krizden onlar da etkileniyor, ‘Ekrem İmamoğlu‘nun malına mülküne diplomasına el koyulabildiğine göre, yarın bizimkine de el koyarlar mı?’ diye kaygılanıyorlar. Böyle düşünenler bugün artık İmamoğlu’ndan yanalar ama bu meydanda değiller. Burada olmak isteyip de, mahalle baskısından çekindiği için gelemeyen çok kişi var…”  

Kılıçarslan Meydanı’na farklı bir bakış

Bu gözlemlere bakıp da şunu düşünmek mümkün: “CHP mitingine gelenler başka ne diyecekti ki? Elbet kendi propagandalarını yapacaklar.”

Doğrusu ben de olsam böyle düşünürdüm ama yazdıklarım meydandaki CHP’lilerin görüşleri değil! Çünkü kritik bulduğum miting meydanlarında çekirdekten yetişme partilerden olabildiğince uzaklaşmayı tercih ediyorum ve Konya’daki meydan da benim için kritik bir meydandı. Peki nasıl uzaklaşıyorum?

Şöyle ki… Gidenler bilir, hangi parti olduğu fark etmeksizin her miting meydanında partililer sahne önünü kimselere bırakmazlar. Orada çatlak ses duyamazsınız, izin verilmez zaten. Hatta onlara kulak verdiğinizde yarın iktidara geleceklerini düşünmeniz işten bile değildir. 

Özetle mitingi düzenleyen parti liderinin konuştuğu kürsüye yaklaştıkça sağırlaşır kulaklar. O lider ne duymak istiyorsa onu haykırır genellikle en öndekiler ya da sesi en çok çıkanlar. O nedenle ben Konya’da en ön sırada saf tutanların ne dediğiyle hiç ilgilenmedim doğrusunu isterseniz. Arkalardaydım çoğunlukla. 

Çünkü deneyimlerim meydanın nabzını ölçmenin en etkili yollarından birinin kalabalığa karışmak olduğunu söylüyor. Miting meydanını çevreleyen bariyerlerin dışına çıktıkça fotoğraf daha da netleşiyor. 

Son olarak eğer meydan binalarla çevrelenmişse evlerin balkonlarına, kapıya pencereye odaklanmak da önemli. Perde arkasından görünmemeye özen göstererek alanı mı kesiyorlar yoksa onları görünür kılacak hareketleri sakınmadan sergiliyorlar mı, coşku mu var yoksa zoraki bir tebessümle bayrak mı sallıyorlar… 

Bu sebeple kamera gördüğünde kendi mahallesinde olmanın özgüveniyle cesurca konuşan partililerden çok, kameraların varlığından tedirgin olanların ne düşündüğüne ve tedirgin olmalarına karşın neden orada olduklarına odaklanmaya çalıştım.

Mahalle baskısı ve tedirginlik

O zaman fark ettim mahalle baskısının estirdiği tedirginliği. Anne babasıyla birlikte geldiği meydana ilerlerken soru sormamdan rahatsız olan, benimle sohbet eden babasını susturup “Kimsiniz, onlardan mısınız?” diyen genç kızın gözündeki tedirginliği ve kızgınlığı o zaman fark ettim.

Bir başka kadın çevresindeki kadınların tamamının kendisi gibi düşünmesine rağmen mitinge gelemediğini söyleyerek pekiştirdi mahalle baskısının varlığını. O da AKP’liymiş önceden, diğer kadınlar da… Hepsinin Ekrem İmamoğlu’na çok büyük haksızlık edildiğini düşündüğünü söylüyor ama çocuklarının kariyeri zarar görecek endişesiyle kameraya konuşmayı kesin bir dille reddediyor. Önce kim olduğumu anlamaya çalışan bu kadının kimliğimi bile kontrol etme ihtiyacı duyması, omuzlarında hissettiği baskının boyutları hakkında yeterince fikir vermiyor mu zaten?

Güvenini kazanmak kolay olmuyor ama sonunda başlıyor konuşmaya.  “Adaletsizlik bu” diyor ve devam ediyor:

“Sen göreceksin sen sonuna bak, buraya gelmeyen çok. Buranın kadını gelmez, kendini orta yerde göstermez ama günü gelince de yapacağını yapar.”

Hastalığına ve çocuklarının itirazına rağmen meydana gelen bir başkası gizleyemediği öfkeyle “Çok çalıştım AKP’ye” diyerek devralıyor sözü. O da hem mitingde hem de değil denilecek bir mesafede bekliyor…

“Ayaklarımın üstünde durana kadar AKP’liydim”

Şimdilerde yurtdışında olan kızını kucağına alır gece gündüz demeden çalışırmış parti için o zamanlar, öyle anlatıyor. Belli ki AKP’nin ilk yıllarından söz ediyor. Üç çocuğunun üçünü de büyütmüş böylelikle. Üçü de kendi yağıyla kavrulacak yaşa gelmiş. Şimdi ise partili değil, bir süredir yolunu ayırmış AKP’yle. “Neden ayırdın?” diye sorunca söylediği iki şey var. Biri bugün artık kimseye muhtaç olmadan kendi ayaklarının üzerinde durmanın getirdiği özgüven, diğeri haksızlık duygusu…

“Ayaklarımın üzerinde durana kadar AKP’liydim“ sözlerinin ne anlama geldiğini tüm merakıma rağmen soramıyorum. Ne de olsa miting meydanındayız ve kadın da beni hayatında ilk kez görüyor. 

Yine de çakmak çakmak olan gözünü gözüme dikerek konuşurken ben anlayacağımı anlıyorum. AKP’nin büyüyüp bu günlere gelmesinde kadınların yadsınamaz bir payı olduğu muhakkak. O kadın da o zincirin halkalarından biriymiş belli ki. O sayede iş buldu eşi belki de! Kendisi o sayede çalışıp çocuklarını okutabildi, meslek sahibi yaptı. Elindekiler kıymetliydi ve o konfora gecesini gündüzüne katarak çalıştığı partisi sayesinde kavuşmuştu.

Ama bugün artık çocuklar büyüdü, her biri kendi düzenini kurdu. Bu kez de saçını süpürge edip çocukları için inşa ettiği geleceğin, aniden allak bullak olabileceği gerçeğiyle yüzleşti.

“Çok haksızlık var, çok hukuksuzluk var”

“Ben haksızlığa gelemem. Çok haksızlık var, çok hukuksuzluk var” diyerek özetlemeye çalışınca anlaşılmıyor olsa da sözlerine “Sen burada dururken alacak içeri kapatacaklar. Ne o öyle?” demesiyle Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması üzerine varını yoğunu bir günde kaybedebileceği korkusuna kapıldığı anlaşılıyor. 

Bu arada Yozgat’taki tarihi mitingin mimarları da Konya’daydı. Onları anmadan yazıyı bitirmek olmaz. Yozgat’tan kalkıp Konya’daki mitinge kendi olanaklarıyla gelen 10 kişi gururla anlatıyor nasıl çalıştıklarını. Kıt bütçeyle, olanaksızlıklara rağmen olanca güçlerini sarf ederek hazırlandıkları mitingde Yozgat halkının olmadığını iddia edenlere kızgınlar. “Vallahi o traktörlerin hepsi bizim köylüye aitti, yalan söylüyorlar” diyerek yemin ediyorlar alandakilerin Yozgatlılar olduğunu anlatırken. Üstelik “AKP gibi imkanımız da yoktu. Biz ne yemek verebildik gelenlere, ne mitinge gelebilmeleri için köylere araç gönderebildik. Hatta pek çok köye haber bile veremedik. Akdağmaden’in köylerine gidemedik mesela…” diyor, alanın bu koşullara rağmen hınca hınç dolmasıyla gurur duyuyorlar.

CHP, Yozgat’tan sonra Konya’da da bir eşiği aştı. Özgür Özel o meydanda on binlere seslendi, Konyalıların kimi meydandan, mahalle baskısından çekinen kimileri de ev ve iş yerlerinden kilometrelerce ötedeki Silivri’ye, cezaevindeki Ekrem İmamoğlu’na el salladı.