Doğruya doğru! CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Yozgat’ta miting, kendi deyimiyle “eylem” düzenleyeceğini duyduğumda bu kararı partisinin arkasına aldığı rüzgarı sönümlendirecek bir hamle olarak değerlendirdim. Yanılmışım…
Üstelik bu filmi 24 yıl önce gördüğüm halde yanılmışım…
CHP’nin Yozgat mitingi | Özgür Özel: “Yozgat zulme susmadı, meydana sığmadı”
Şöyle ki: Evet, fitili ateşleyen Yozgat çiftçisiydi. Evet, o çiftçi traktörüne atlayıp 2 Nisan’da Aydıncık’ta, 6 Nisan’da da Kazankaya Köyü’nde Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto etmek için yollara düştü ve 10 çiftçiye “trafik güvenliğine ve düzenine aykırı davranış” gerekçesiyle 993’er TL ceza kesildi ama Yozgatlı seçmenin siyasi meyli de ortada.
İzleyin: Çiftçiler İmamoğlu için ayakta
2024’te yapılan son yerel seçimlerde 60 bin 733 seçmenin sadece 1007’si CHP’ye
oy vermiş. Oyların 17.239’u YRP’ye, 14.130’u MHP’ye ve 12.651’i de AKP’ye gitmiş. Yani CHP ilk üçte bile yok!
Önceki seçimlerde de tablo farklı değil. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Yozgat’ın yaklaşık yüzde 80’in tercihini Recep Tayyip Erdoğan’dan yana kullanmış.
Bu tabloya bakınca Yozgat sağ-muhafazakâr seçmenin kalesi!
Yozgat
CHP’nin Yozgat mitingi bize neler anlatıyor?
“24 yıl önce Erdoğan’dı, bugün İmamoğlu”
Peki ne oldu da 24 yıl önce her iki kişiden birinin tercihini Tayyip Erdoğan’dan yana kullandığı Yozgat bugün Ekrem İmamoğlu için ayağa kalktı?
Ne oldu da o meydan dolmakla kalmadı, taştı?
Ne oldu da traktörüne atlayan, kilometrelerce kuyruk oluşturup meydanın yolunu tuttu?
Ne oldu da o meydan kilometrelerce ötedeki bir şehrin, İstanbul’un belediye başkanına sahip çıktı, bununla da kalmayıp onu cumhurbaşkanı adayı olarak bağrına bastı?
Aslına bakarsanız 24 yıl önce Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan neyse bugün yaşanan da o…
19 Şubat 2001’de patlak veren ekonomik kriz sonrası ortaya çıkan bu tablodan söz ediyorum.
Bugün de giderek derinleşen bir ekonomik krizin orta yerindeyiz.
Ekonomistlere göre 19 Mart krizi her Türk vatandaşının cebindeki 20 – 24 bin lirayı buharlaştırdı.
O tarihte siyaset sahnesindeki aktörler ve ana akım medya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken hüküm giyen Tayyip Erdoğan’ı görmezden geliyordu, bugün aynısı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken gözaltına alınıp tutuklanan Ekrem İmamoğlu’na yapılıyor.
İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının gözaltına alınması sonrası Saraçhane ve Maltepe Meydanı’na sel olup akan milyonları da görmüyor, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in meydanlardan, Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinden verdiği mesajları da.
Ama tuhaf bir şekilde 24 yıl önce de bugün de onlar seslerini Türkiye’nin her noktasında duyurmayı başardı.
O yıllarda toplum mağdur olarak gördüğü Erdoğan’a sahip çıkıyordu, bugün mağduriyet el değiştirdi ve toplum İmamoğlu’nu sahiplendi.
Umudunu yitiren kim varsa çekirdekten yetişme bir milli görüşçü olduğunu bilmesine rağmen, aynı siyasi görüşleri paylaşmadığı halde “İstanbul’u kurtaran bizi de kurtarır” diyerek Erdoğan’a bel bağlamıştı.
Bugün de Türkiye’nin dört bir yanında aynı şey oluyor.
Milliyetçisi, muhafazakârı, demokratı, solcusu, sağcısıyla Yozgatlıları aynı meydanda buluşturan ruh bana kalırsa tam olarak bu.
“Bir günde CHP’li olmadılar”
Bir günde CHP’li oldukları için gelmediler meydana, kaybedecek bir şeyleri kalmadığı için ve seslerini CHP’den başka hiçbir partiye duyuramadıkları için oradaydılar.
Bir günde sosyal demokrat olmadı o meydandakiler, tıpkı 24 yıl önce meydanları dolduranların bir günde muhafazakârlaşmadığı gibi.
Mikrofon uzatılan traktör üzerindeki bir çiftçinin yüreğinden kopup gelen şu sözleri çok şey anlatıyor:
“Sıkıntımı atmak için geliyorum, insanlar aklını başına alsın diye geliyorum. Nereye gittiğimiz belli değil. Memleket battı gidiyor. Adamın 35 yıllık diplomasını iptal ettiler.
Bir insan doğruya doğru demesini beceremez mi? 65 yaşındayım bu güne kadar böyle bir şey görmedim!”
65 yaşındaki bir çiftçi, üstelik de ağlayarak bu sözleri neden söyler?
Ya da bir başka çiftçiye “Bana milyon ceza yazmışlar. 100 milyon yazmazsanız namertsiniz. Hakkını aramayan çiftçilere sesleniyorum. Bu düzen böyle gittikçe açlıktan sefaletten kurtulamayacağız. Bu düzeni yıkacağız” dedirten nedir?
“Memleket battı gidiyor”
Düne kadar MHP’nin, AKP’nin en güçlü kalesi olan bir ilden yükselen isyana kulak vermeyince ne oluyor biliyor musunuz. Yine 24 yıl önceden bizzat sahada yaşayarak gördüklerimle cevap vereyim.
Adana’nın Ceyhan ilçesine bağlı bir köye gitmiştim AKP’yi iktidara, CHP’yi de ana muhalefete taşıyan seçimlerin öncesinde. İktidardaki DSP, MHP ve ANAP’ın yanı DYP’nin SP’nin TBMM’de temsil bile edilemediği bir sonuçla çıkılan seçimlerden söz ediyorum.
Köylünün içinde bulunduğu duruma isyan ettiği, mazotunu gübresini alamadığı için bıçağın kemiğe dayandığı bir köydü. İktidaraydı öfkeleri. Hepsi bir olup oylarını Tansu Çiller’e yani DYP’ye vereceklerini haykırarak nümayiş yaptı köyde. Ama öyle olmadı. Şalvarlı teyzeler, poturlu amcalar seçim günü sandığın başına gitti ve hep birlikte umut olarak gördükleri Tayyip Erdoğan’ın partisine, AKP’ye oy verdi.
“Halimiz ortada, bir de bunu deneyelim. Ne de olsa hem mağdur hem de İstanbul’u kurtaran bizi de kurtarır” diyerek kullandılar oylarını.
Oysa o seçimlerin daha yeni kurulmuş olan AKP’yi yüzde 34,28 oyla iktidara taşıyacağına kimse ihtimal dahi vermiyordu. Taşısa bile siyasi yasaklı genel başkanının yasağının kalkıp da başbakan olacağı da kimsenin aklında yoktu.
Kimsenin öngöremediği bir başka sonuç da Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Bülent Ecevit, Deniz Baykal gibi Türk siyasetine damga vuran isimlerin siyaset sahnesine veda etmesi oldu.
O tarihte ne yaşandıysa, bugün Yozgat’ta yaşanan da o.
Yozgat’da tarihi bir buluşma gerçekleşti.
Çok önemli bir mesaj verdi Yozgat halkı.
Siyasi gömleklerini çıkarıp aynı meydanda buluştu, demokrasiye sahip çıktı, tarlasındaki tapana, tohumuna, gübresine sahip çıktı çiftçi, yağan yağmura rağmen dağılmayan bir meydan dile geldi.
Gelecekleri için kaygılanan, umudunu yitiren, haksızlığa baş kaldıran, gencecik yaşta kendilerini toplumsal bir hezeyanın orta yerinde ve ailelerinden hiç görmedikleri bir öfke ve şiddet sarmalının hedefinde bulan gençlerin başlattığı dalga, hasadına bel bağladığı ürüne -her anlamda- don vuran köylüye ulaştı.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve 100’den fazla arkadaşının gözaltına alınması toplumda gözle görülür bir kırılmaya yol açtı.
19 Mart’ın yol açacağı kriz ya “güç bende” anlayışıyla, “Üç gün sokağa dökülür, iki gün tencere tava çalar, sonra da evlerine dönerler” öngörüsüyle erk sahiplerince önemsenmedi ya da erk sahiplerinde “sonuç ne olursa olsun köprüleri yakalım” anlayışı galip geldi.
İki öngörüden ilki içinde yaşadığı topluma yabancılaşan ikincisi de toplumdan uzaklaşan bir anlayışın ürünü bana kalırsa. CHP’nin Yozgat mitingi’ne biraz da bu gözle bakmak gerek.