Kuru tutmadan enflasyonun düşmesi hayal

Bugün açıklanacak nisan enflasyon rakamı tabii ki önemli ama rakam ne çıkarsa çıksın, ileriye dönük belirleyici olamayacak. Türkiye’de enflasyonla mücadele için kurlardaki artışın önemi, her geçen gün daha fazla anlaşılıyor. 

19 Mart’tan sonra döviz talebindeki artışa, yükseltilen faize rağmen, bir türlü hakim olunamıyor. Hafta sonu talebi frenlemeye dönük yeni caydırıcı tedbirler açıklandı ancak bunların da dövizi yeterince frenleyemeyeceği ortada. 

19 Mart krizi, en karamsar iktisatçıların beklediklerinden bile daha ağır tahribat yarattı. Çıkan son veriler bunu ispatlıyor. Rezervlerdeki 60 milyar dolar erime, faizlerde 7 puan civarında artış yaşandı ama yine de döviz talebi durmadı. 

Ekonomi yönetimi bu yıl gevşek bıraktığı kurları, 19 Mart’tan sonra, yeterince tutamaz oldu. Nisandaki kur artışı sepet bazında yüzde 6’ya yaklaştı. Mevcut kurlar ay sonuna kadar aynen korunsa bile, mayısta ortalama kur artışı yüzde 2’nin üzerinde olacak. Kaldı ki kurlardaki artış devam ediyor. 

Kurlara yeterince hakim olunamayıştaki temel neden; döviz rezervlerindeki büyük erime. Net rezervler sıfıra doğru gerilerken, hem yabancı çıkışı, hem içerideki döviz talebinin durmadığı gözleniyor. Rezervi daha fazla eritmemek için Merkez Bankası da kurlarda istediğinin üstünde artışlara izin vermek zorunda kalıyor. 

Merkez Bankası’nın bunu istemediğini ama mecbur kaldığını biliyoruz. Çünkü 19 Mart’ın ardından Merkez Bankası Başkanı, enflasyonla mücadele için kurların reel olarak değerlendirileceğini söylemişti ama bunu yapamıyor. 

MERKEZ’İN TEDBİRLERİ NAFİLE ÇABA 

Merkez Bankası rezervdeki erimeyi durdurmak, döviz talebini frenlemek için yeni önlemler aldı. Özetle; bankaların TL mevduatlarını artırmaları için zorlayıcı limit ve özendirici karşılık kararları yayımlandı. Bununla birlikte yeni döviz hesabı açılması ve döviz alımını caydırıcı kararları devreye soktu. 

Merkez Bankası’nın son kararlarının sorunu çözmeye yetmeyeceği açık. Sorunun geçici ve zorlayıcı kararlarla çözüldüğüne hiç rastlamadık zaten. Özetle, son alınan kararları “Merkez Bankası’nın nafile çabası “ olarak görebiliriz. Dövize talebi, kur artışını ve buna bağlı enflasyon yükselişini önleyemez.  

Döviz talebini önlemek için, yüksek faizin yetmediğini, güven verici önlemlere ihtiyaç olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Hem siyasette yumuşamanın sağlanması, hem yapısal tedbirler alınması gerekiyor. Ancak bu konuda siyasi otoritenin niyeti olmadığı ortada. 

Böyle bir iklimde, bugün açıklanacak TÜİK’in nisan ayı enflasyon rakamının, İTO’nun belirlediği yüzde 3.2 civarında olacağı tahmin ediliyor. Yüzde 3.2’nin üzerinde olursa yıllık enflasyonda yeniden yükseliş göreceğiz. 3.18’in altındaki rakam, inandırıcılığı olmasa da, baz etkisi nedeniyle yükselişi önleyecek. Ancak sonuç olarak gidişata etkisi olmayacak çünkü kurlar artmaya devam ediyor. 

Dövize talep önlenemezse, aylık enflasyon rakamlarına hep geçici bakacağız. Yabancı rating şirketleri bile yıl sonu enflasyon tahminlerini yüzde 33’e çıkardılar. Yıl sonu faizin yüzde 45’in altına inme ihtimali de giderek azalıyor. Halbuki 2 ay önce yıl sonu enflasyon için yüzde 30 altı, faiz oranı için yüzde 40’ın altı rakamlar konuşuluyordu. 

Özetle; siyasi otorite ekonomiyi bozmaya, halkın faturasını ağırlaştırmaya devam ediyor.