Soruşturma gittikçe tuhaflaşıyor

CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla sonuçlanan soruşturma gerçekten bir adli soruşturmadan çok medya algı operasyonuna dönüşmüş görünüyor.

İzninizle bu duyguya kapılmama neden olan bazı örnekleri sıralamak istiyorum.

- Soruşturmada 150’ye yakın şüpheli var. Soruşturmaya konu olan iddialarda geçen para miktarı, sadece Devlet Hava Meydanları Daire Başkanı Cemil Acar’ın evinde yakalanan altın ve paralarla kıyaslanamayacak kadar az.

- İmamoğlu’nun bavullarla para taşıdığı, korumalarının kamera kapattığı iddia etti. Bavul denilen çantalar Jammer çantası çıktı. Kameraların kapatılması ise rutin bir koruma uygulaması olduğu anlaşıldı.

- İSKİ Genel Müdürü’nün, “istediğinizi yapabilirsiniz” vaadiyle birlikte bir Hazine arazisine konan ve İSKİ taş koyunca o arazide istediklerini yapamayan iki kişinin suçlamalarıyla gözaltına alınıp sorgulandığı ortaya çıktı. Oysa o iki kişinin sözü edilen Hazine arazisini nasıl aldığına ve her istediklerini yapabileceklerinin söylenmesine dair iddialar ve sorular havada uçuşuyor.

- İmamoğlu ve ekibinin Beykoz’da bir rezidansta lüks araçlar sakladığı ileri sürüldü. Rezidans Cumhurbaşkanı’nın elinden ödül almış ve İmamoğlu’yla uzaktan yakından ilgisi olmayan Murat Kapki adlı birinin çıktı. Garajı da lüks otomobil meraklıları ortak kullanıyormuş.

- İmamoğlu çifti için denizin ortasına tenis kortu yapıldığı iddia edildi, sözü edilen yerin 2010’dan bu yana kamusal etkinliklerde kullanıldığı, 2021’de de 19 Mayıs kapsamında tenis etkinliği düzenlendiği ortaya çıktı. İmamoğlu çifti de sadece o etkinlikte o alanda tenis oynayarak etkinliğe destek olmuş.

- Murat Ongun’un eşi Gözdem Ongun’a annesinden ve eniştesinden gelen paralarla çocuğuna ayırdığı bayram harçlığı soruldu. Gözdem Ongun, eşi yakalandıktan ve mal varlıkları dondurulduktan sonra annesinden ve yakınlarından borç topladığını, ödemelerini yaptığını söyledi.

Daha birçok örnek sıralanabilir ama kafi diye düşünüyorum.

Soruşturmacıların delilleri operasyon ve tutuklama öncesinde değil de operasyon başladıktan sonra toplamaya çalışması, ortaya çıkan bu tuhaflıkların en büyük kaynağı olsa gerek.

Yıllardır bu tür operasyonları takip eden bir gazeteci olarak yazıyorum:

Delilden zanlıya değil de zanlıdan delile ulaşma çabası, zayıf soruşturmaların en büyük göstergesidir.

Binali Yıldırım: Aksakallar KKTC’de toplanacak

29 Nisan 2025 günü NEFES’te yayınlanan “Türkiye Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanır mı?” başlıklı yazımda Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Kıbrıs Rum Kesimi’ne temsilcilik açmasını değerlendirmiştim.

Yazıda da bu ülkelerin AK Sakallılar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım olan Türk Devletleri Teşkilatı’nın üyesi olduğuna dikkat çekmiştim (Türk Devletleri Teşkilatı, Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın üye olduğu bir örgüttür. Macaristan KKTC ve Türkmenistan da bu örgütün gözlemci üyeleridir. Örgütün amacı “Türk dilleri konuşan devletler arasındaki iş birliğini geliştirmek” olarak ifade ediliyor).

***

Konuyla ilgili Türkiye Cumhuriyeti’nin (şimdilik) son Başbakanı Binali Yıldırım’ın da görüşlerine başvurdum. Yıldırım, iki noktaya dikkat çekti:

1- Bu ülkeler bağımsızlıklarını kullandıkları dönemde (90’lı yıllarda) Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanımıştı. Şu anda yapılan, daha önce başka başkentlerden yürüttükleri diplomatik ilişkileri ve konsolosluk işlerini Rum Kesimi’ne açacakları temsilciliklerden doğrudan yürütecek olmaları.

2- Aynı devletler, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde KKTC’nin gözlemci üye statüsünü kabul ettiler. Bu çok önemli bir adımdır ve bu devletlerin Türkiye ve KKTC’yle ilişkilere verdikleri önemin göstergesidir.

***

Binali Yıldırım, bir başka önemli gelişmeye daha dikkat çekti:

Türk Devletleri Teşkilatı AK Sakallılar Konseyi toplantısı 2 Mayıs’ta KKTC’de toplanacak.

Binali Bey’le konuşmamız sırasında Macaristan dışında bütün üye ülkelerin temsilcilerinin KKTC’ye geleceği teyit edilmişti.

Bu arada Macaristan’ın bir Avrupa Birliği ülkesi olarak Avrupa Birliği’nin ve AB üyesi Yunanistan ile Rum Kesimi’nin tepkisinden endişe duyarak katılmaması anlaşılabilir bir durum.

***

Sonuç itibariyle şu tespiti yapabilirim:

Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi AB içinde vites yükseltmiş görünüyor. Türkiye’nin de siyasi ve ekonomik sorunlar nedeniyle AB’yle yeni bir dönem açmak istediğini biliyorlar ve bunu fırsata çevirmek istiyorlar.

AB ülkeleri de Yunanistan ve Rum Kesimi’ne açık destek veriyor. Türk devletlerine 12 milyar dolar civarında yardım yapmak suretiyle Rum Kesimi’yle ilişkileri bir üst seviyeye çıkarmaları da bu dönemin bir sonucu olsa gerek.

***

Binali Yıldırım, muhalefetin KKTC halkını ve aynı zamanda Türk devletlerini üzecek yorumlardan kaçınması gerektiği görüşünü savunuyor.

Ancak son gelişmeler, Kıbrıs Türk halkının Rum Kesimi pasaportu almaya başlaması, KKTC’deki muhalefet liderlerinin, bazı akademisyenlerin, gazetecilerin “Türkiye de Rum Kesimi’ne büyükelçilik açsın” tarzı açıklamalar yapması, KKTC’deki durumun pek iç açıcı olmadığını düşündürüyor.

İktidar, bu tehlikenin farkına varıp, “arka bahçe” yapmaya çalıştığı KKTC’de siyasi ve ideolojik bir dönüşüm gerçekleştirme çabasından vazgeçmelidir.

Ankara, ayrıca Ada halkını kutuplaştırmaya çalışmayı bırakıp, Ada’da yaşayan bütün Türklerin uluslararası haklarına hukuklarına sahip çıkmalıdır.