Dün Rusya’da seçim günüydü. Sandıklar açılır açılmaz duyurulan ilk sonuçlara göre, ülkenin çelik ellerle yönetmeye alışmış lideri Vladimir Putin, oyların %87.8’ini alarak yeniden devlet başkanı seçilmiş bulunuyor.
Şaşırdınız mı?
Kendi hesabıma ben şaşırdım.
Yok, şaşırmam Putin’in bu seçimi de kazanmasıyla ilgili değil; o hangi seçime girse kazanması muhakkak olan liderlerden. Benim şaşırmam, duyurulan sandık sonucunun bu kez Putin’in de beklentilerinin ötesinde çıkmasından dolayı…
Bence aldığı bu oya Putin de şaşırmıştır.
Putin’in son 25 yıldır girdiği seçimlerden hep başarıyla çıktığı biliniyor. Başlarda yüzde 50’in biraz üzerinde, bir keresinde de yüzde 60 civarında oy alarak seçilince, işi kazaya bırakmamak için, ‘70/70 formülü’ diye anılan bir oran tespit etmişti.
‘‘Seçime katılım yüzde 70 civarında olacak, kullanılan oyların yüzde 70’ini de Putin alacak’’, kendisinin benimsediği ve ardı ardına seçimlerde uygulattığı 70/70 formülü bu. Eğer gerçekten sandıktan yüzde 87.8 sonucu çıktığı ilan edilirse, bu, Putincilerin liderlerine de bir sürprizi sayılabilir.
Aslına bakılırsa, Putin’in nasıl olur da kendisine benzeyen başka güçlü liderler gibi, girdiği seçimlerde yüzde 90’ın üzerinde oy alarak seçilmediği sorulabilir. Zaten bu soru yıllardır soruluyor da. Rusya’yı ve Putin’i gözlemlemeyi üstlenmiş bilim insanlarının üzerinde durdukları bir soru bu aynı zamanda.
Reklam
Rusya’da seçimler bu yazının girişine yerleştirdiğim karikatürdekine yakın bir ortamda yapılıyor. Sandıklara devlet bütün gücüyle hakim, Putin de devletin hakimi. Devlet ile Putinson 25 yılda eş-anlamlı hale gelmiş bulunuyor. Putin’in kaybetmesi devletin kaybetmesi anlamını taşıyor. Rusya için, bizde de kullanılan deyimle, bir ‘beka sorunu’ bu. Bu sebeple de seçimler devletin gözetimi altında yapılıyor ve istenen sonuç da alınıyor.
Tabii, sandıkta istenmeyen bir sonuç çıkma tehlikesini baştan savmak için, seçim öncesinde her türlü tedbire de başvuruluyor.
Alexey Navalny ismi herhalde hatırlanıyordur. Geçenlerde Sibirya’da tutulduğu cezaevinde hayatını kaybetmiş olan muhalif bir politik figürdü Navalny. Dışarıda başlattığı muhalefetini, başına her türlü bela gelebileceğini gördüğü halde, ülkesine dönerek de devam ettirmişti. Demokrasi ve hukuk sözcüklerin ciddiye alındığı hiçbir ülkede bir politikacıya reva görülmeyecek olaylar onun başına peş peşe gelmeye ondan sonra başladı.
Önce bir ilden diğerine giderken yolculuk ettiği uçakta hastalanmış, zehirlendiğinden kuşku duyulduğu için acil tedavi görmesi gerektiğinden ailesi tarafından Berlin’e götürülmek istenmesi engellenmeye çalışılmıştı.
Neden sonra götürüldüğü hastanede zehirlendiği anlaşıldı.
Tedavisi sonrasında yurtdışında kalması yönündeki tavsiyeleri dinlemeyen Navalny Rusya’ya döndü ve dün sonuçlanan seçimde karşısına aday olarak çıkmaya hazırlandığı Putin’e karşı muhalefetini, dozunu da artırarak sürdürdü.
‘‘Başa gelen çekilir’’ demiş midir, bilemem. Fakat Sovyetler Birliği döneminde komünist rejim muhalifi aydınların ikinci adresi haline gelmiş Sibirya, Putin tarafından yeniden canlandırılmıştı ve Navalny’in nasibine de oradaki cezaevine gönderilmek düştü.
Hakkında ipe sapa gelmeyen iddialara dayalı ceza davaları açılmış, Putin’in arzuları istikametinde karar vermeye alışmış yargı mensuplarının yol vermesiyle, ağır cezalara çarptırılmıştı Navalny.
Cezaevinden de cenazesi çıktı.
Başka muhalifler veya potansiyel muhalifler?
Onlar da ya cezaevindeler ya da haklarında açılmış davalar yüzünden aday olmaları imkansız hale getirilmiş durumdalar.
Yine de alınan bütün tedbirlere rağmen birileri liderin istemediği biçimde oy kullanılabilirler diye, devlet sürekli hazırda bekler Rusya’da. Sandık güvenliğini sandıktan istenen sonucun çıkmasını sağlamakla görevli olanlar üstlenmiş durumda. Belli yerleşim yerlerinde -özellikle küçük ve gözden uzak yerlerde- mahalline getirilen sandıklara, oylar daha ilk seçmen gelmeden doldurulmuş durumdadır. [Ukrayna’nın Rus işgali altındaki illerindeki sandıklar seçimden üç gün önce açılmış; herhalde bu amaçla olmalı.]
Bu seçimde gerçekten sandıktan Putin’e oyların yüzde 90’a yakını çıkmışsa, devlet görevlileri, yetkilerini liderin istemeyeceği biçimde aşmışlar demektir.
Gözlemcilerin söylediğine göre, Putin, her girdikleri seçimden oyların tamamına yakınını alarak çıkan Ortadoğulu liderlere de benzemek istemiyor çünkü.
Rusya’daki seçimi muhabirleriyle izleyen Batılı gazetelerde, özellikle Ukrayna savaşına karşı olanlar ile savaşmak üzere silah altına alınmış gençlerin yakınlarının, rahatsızlıklarını belli etmek için seçimi fırsat bildiklerine dair haberler çıkmaktaydı.
Kremlin’in, seçmenleri sandık başına götürmek ve gittiklerinde onlara şirin görünmek için özel çaba gösterdiğini, sorun beklenebilecek yerlerde seçmenlerin sandviç ve içeceklerle ağırlandığını da o gazetelerde okudum.
Sizin anlayacağınız, bir yandan savaş yanlıları sandıklara huzursuzluklarını taşırken, bir yandan da Kremlin yiyecek-içecek taşımış sandık başlarına.
Trump’ın, ABD’deki seçimden seçilerek çıkarsa, Rusya’da dostu Putin’in hep kazanmasına özenerek ülkesindeki seçim sistemine dönük yenilikler peşinde koşması beklenebilir.
ABD işte o zaman daha da Ortadoğu ülkelerini andırabilir.