Batı’da birçok yazar ondan zorba diye bahsediyor. Trump’ın gümrük vergisi macerasını, Kanada, Panama, Grönland, Gazze hakkındaki istilacı ve emlakçı sözlerini “zorbaca saldırı” olarak niteliyorlar. Haklılar.
The Guardian’da Julianne Schultz’un “Trump bir zorbadır, güçlü adam değil” sözü benim de hoşuma gitti doğrusu.
“Güçlü adam” kavramında nezaket, olgunluk, bilgece davranışlar beklenebilir.
“Zorba” ise kendini güçlü hissettiğinde tehdit eder, gücünü dayatır, korku saçar. Ne rasyonellik ve hakkaniyetle ne de nezaketle ve olgunlukla ilgisi yoktur. Ölçüsü, gücünün yetip yetmemesidir.
Trump’ın Türkiye’ye söylediği “ekonominizi mahvederim” sözünü hatırlayın. (7 Ekim 2029)
Ukrayna’nın kahraman lideri Zelensky’e davranışını, aşağılamalarını ve Beyaz Saray’dan kovmasını hatırlayın...
Son zorbalığı hem hesapsız hem müzakeresiz gümrük vergileri dayatması… Karşılık vereni tehdit ediyor. Trump buyurdu, boyun eğeceksin!
‘BEN’ MERKEZLİ POLİTİKA
ABD dahil bütün iktisat dünyası Trump’ın aşırı gümrük politikasının ve başka ülkeleri aşağılama şeklindeki dış politikasının zararlarını yazıyor. Trump aldırmıyor, “zorbaca saldırı”larına devam ediyor.
İşte temel sorun burada: Trump’ın kişiliği…
Cumhuriyetçilere yakın Prof. Walter Russell Mead, Wall Street Journal’da bu konuda önemli bir tahlil yazdı. Şöyle diyor:
“Gördüğümüz şey, klasik Trump’tır. Başkan, kendisine ve temel kanaatlerine inanıyor. Kendisiyle aynı fikirde olmayan analistlerin ve politika yapıcıların aptal ve zayıf olduğuna inanıyor. Dirençle karşılaştığında, içgüdüsü yeniden düşünmek ve uzlaşmak değil. İddiasını iki katına çıkarmak, dramayı abartmak ve cesur hamleler ve sert tehditlerle rakiplerini korkutmak. Bir Gordiyon düğümü gösterdiğinizde, kılıcını çekiyor.”
Bu tip liderlerde “güç tutkusu” her şeyin, hatta ahlaki değerlerin de üstündedir. Mead şöyle devam ediyor:
“Trump’ın sürekli hedefi, ekonomistlerle tartışmaları kazanmak veya hisse senedi fiyatlarını artırmak değil, kişisel gücünü azamileştirmek gibi görünüyor. Amerikan gümrük politikası üzerinde tam kontrol sağlamanın içeride kendisine kazandırdığı siyasi gücün, işletmeleri kendisini desteklemeye zorlayacağına inanıyor…”
Özetle tamamen “ben” odaklı politikalar.
MEGALOMAN KİŞİLİK
Adamın hastalıklı kibrini görmek için “…… öpüyorlar” sözü kâfidir. Onun nasıl bir medya, nasıl bir yargı, nasıl bir Fed, nasıl bir Kongre ve nasıl bir dünya görmek istediğinin ifşasıdır bu söz.
Elbette dalkavukları da az değil. Amerikan ekonomisine gümrük duvarları örülmesini, Trump’ın danışmanlarından Stephen Miller, “Amerikan başkanlık tarihindeki en büyük master ekonomik strateji” diye nitelemiş! (X, 9 Nisan)
Trump’ın tekrar aday olabilmesi için Temsilciler Meclisi’ne anayasa değişikliği önergesi bile verdiler bunlar.
Çevresini böylelerle doldurdu.
Trump, “Tanrı beni Amerika’yı tekrar büyük yapmak için kurtardı” diyen bir adamdır. (20 Ocak 2025)
Hiç yanlış yapar mı?!
Onu eleştirenler mi?.. Trump muhaliflerine “bunlar vatansevmezler” diyen adamdır! (21 Temmuz 2019)
Robert Reich “Amerika’nın dış politikasını Trump’ın megalomanisi yönetiyor” diye yazmıştı. (Foreign Policy, 11 Ağustos 2018)
Dış politikayı da ekonomiyi de…
‘MEGA’ YANLIŞLAR
Trump’ın Amerikan ekonomisine gümrük duvarları örmesinin zararlarını anlatacak değilim. İktisatçılar yeterince yazıyorlar. Tarih gösteriyor ki, korumacılık kısa vadede çıkar getirse de uzun vadede verimsizlik ve kalitesizlik yüzünden çok zararlıdır.
Trump’un megalomanik gümrük politikasının sarsıntıları başladı bile ama kendisi “Amerika günde 2 milyar dolar kazanıyor!” diye propaganda yapıyor!
Gümrükleri toptan düşürmek veya yükseltmek değil, dünya ekonomisiyle entegrasyonu geliştirecek şekilde sektörler bazında düzenlemek işin doğrusudur.
Sovyet ekonomisinin çöküş sebeplerinden biri “kapitalizme karşı” gümrük duvarlarıyla korunmuş olmasıydı.
Bugün kapitalist Amerika’nın başında küreselleşme karşıtı bir popülist otokrat var. Komünist Çin küreselleşmeyi savunuyor!
Küreselleşme emperyalizm mi, değil mi? Çağımızı kavramak için eski ezberleri gözden geçirmenin zamanı…
Ama şu kesin gözüküyor. Megaloman Trump’ın ‘mega’ hatalarında, insanlık “kurtarıcılar”ın çözüm olmadığını, yeniden kurallara ve kurumlara dönmek gerektiğini anlayacak.