Mehmet Şimşek gidici mi?

İktidara yakın Yeni Şafak gazetesinin “Yüksek faize rağmen enflasyon % 38” manşeti elbette herkesin dikkatini çekti.

Gazete, adını vermeden Şimşek’in uyguladığı ortodoks para politikasının başarısız olduğunu anlatıyordu:

“Ekonomi yönetimi; yaklaşık iki yıldır ortodoks politikası uyguladığı halde enflasyonla mücadelede istenilen sonucu alamadı… Yüksek faize ve alınan onca kısıtlayıcı tedbire rağmen enflasyon 22 ay önceki seviyesine ancak düşürülebildi…”

Gazete, 17 Nisan toplantısında Merkez’in ciddi bir faiz indirimi yapmasını istiyor.

KAVCIOĞLU’NUN GELİŞİ

Elbette para politikası konusunda farklı görüşler olabilir, gazeteler manşet atabilir. Bu manşetin siyasi yorumlara yol açmasının sebebi, daima iktidarı destekleyen gazetenin şimdi Şimşek’in faiz politikasını başarısız ilan etmesidir.

2021’de de Merkez Bankası’nın başında bulunan saygın iktisatçı Naci Ağbal, döviz ve enflasyonu dizginlemek için faiz artırdığında Yeni Şafak şu manşeti atmıştı:

“Bu operasyonu kim adına çektiniz!”

Ağbal hakkında kötü çağrışımlar yaptırabilecek çok haksız bir manşetti bu. (19 Mart 2021)

Aynı gün Naci Ağbal görevden alınmış, yerine Şahap Kavcıoğlu atanmıştı. Manşetle atamanın aynı güne gelmesi tesadüftü ama ister istemez siyasi yorumlara yol açmıştı.

Şimdi de aynı gazete böyle bir manşet attığına göre, “Reis’in sabrı tükeniyor mu?” idi. Şimşek gidici mi idi?

İKTİDARIN FAİZ SORUNU

Emirle faiz indirmek ucuz krediye ihtiyaç duyan on milyonlarca vatandaşın hoşuna gider. Popülist bir slogandır. “Nas var” denilerek takdim edilmesi de iktidara dinî sadakati güçlendirebilecek bir ifadedir.

2010’lara kadar gitmeyelim. Mart 2021’de Şahap Kavcıoğlu dönemine bakalım…

Prof. Kavcıoğlu, Yeni Şafak’taki köşesinde yüksek faizi ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığını “Sorosçuların istediğini” yazmış bir isimdir. (17 Kasım 2020)

İktidarın tam uyum içinde çalışacağı bir isim. Öyle de çalıştı. 2023 Mayıs’ına kadar faizi yüzde 8.5’e kadar indirdi. İndirimleri de çok defa önceden Cumhurbaşkanı açıkladı!

Sonuç ne oldu?..

AĞIR MALİYET

CDS denilen risk primi Şubat 2021’de 280 puan civarındaydı, “faiz sebeptir” politikası yüzünden 700’ün üzerine çıkacaktı. Bu ne demek? Yunanistan % 1-2 faizle kredi alırken biz % 8-10 faizle kredi alacaktık. Düyun-ı Umumiye faizinin en az iki katı!

Enflasyon ise % 15 civarındayken, 2023 Mayıs’ında, seçim öncesi bastırılmış fiyatlarla ve TÜİK rakamlarıyla yüzde 40 olacaktı, Temmuz’da % 48’i görecekti.

Aynı dönemde dolar 7-8 liradan, Haziran 2023’te ise KKM ile bastırılmış olmasına rağmen 30 liraya çıkmıştı.

Net döviz rezervi eksi 60 milyar dolara kadar düşecek, Şimşek döneminde artı 70 milyar dolara çıkacaktı!

İki yıllık “rasyonel zemin” olmasaydı, geçen hafta yaşanan piyasa paniğine müdahale etmek için Merkez Bankası 26 Milyar doları nereden bulacaktı?!

Yanlış “faiz sebeptir” politikasının yanında, bu noktada Merkez Bankası sorunu karşımıza çıkıyor. Merkez Bankamız bağımsız bırakılsaydı emirle faiz indirmeyecek, bu kayıplara maruz kalmayacaktık.

ŞİMŞEK DEVAM AMA

CB sisteminde 3 Sayılı Kararname ile Merkez Bankası bağımsızlına son verildi, yirmi ayda dört başkanı değiştirildi!

Hangi gelişmiş ekonomide böylesine kurumsal istikrarsızlık vardır?

Bu yüzdendir ki bir gazete manşetinden Şimşek gidici mi diye yersiz, mesnetsiz endişeler oluşuyor. Sadece bizde değil, uluslararası finans bültenlerinde ve gazetelerde de “Erdoğan ne vakte kadar Şimşek’i yerinde tutacak?” diye haber ve yorumlar çıkıyor. Derecelendirme kuruluşları Erdoğan’ın âniden politika değiştirmesi ihtimali riskini ifade ettiler.

Hatta “ekonomi çevrelerindeki asıl güven unsurunun Mehmet Şimşek olduğunu” da açıkça yazdılar. (Financial Times, 12 Şubat 2024)

Bu tablo bize gösteriyor ki, CB sistemindeki yetki temerküzü kurumları aşındırmıştır. Sistem “kurumsal güven” ve “hukuk güvenliği” vermiyor.

Bu yüzden Şimşek’in ayrılması çok ağır bir risk olacağından, bunun sorumluluğunu ne Cumhurbaşkanı ne de Şimşek göze alabilir. Şimşek görevine devam edecektir.

Şimşek’in eleştirilmesi gereken yönü, böyle bir güce sahip olduğu halde “hukuk” kavramını ağzına almaması, ihlaller karşısında hareketsiz kalmasıdır.