Erdoğan ve Trump’ın telefon görüşmesi ile İmamoğlu operasyonları aynı zamana denk geldi. Telefon konuşmasıyla ilgili Trump’ın temsilcisi Witkoff’un “Türkiye’de çok iyi gelişmeler oluyor” açıklaması da İmamoğlu operasyonuna yoruldu.
“Trump, İmamoğlu operasyonun arkasında” demek abartılı bir yorum olur, ancak Trump’ın demokrasi konusunda hiçbir hassasiyeti olmadığı, işine baktığı ortada.
ABD’nin Türkiye’den istediği İran’ın sıkıştırılması politikasına destek vermesi, Ukrayna-Rusya arasındaki savaşın durdurulması sonrası bölgede güvenliğin sağlanması konusunda elini taşın altına koyması. Türkiye kendi menfaatleri ile örtüştüğü ölçüde iki oyunun da içinde olacaktır.
Türkiye’de muhalefet, “Vah ABD Erdoğan’ı destekliyor, AB’nin hiç umurunda değil” diyerek umutsuzluğa kapılmamalı. Hatta tam tersine bu durum Türkiye’de demokrasiye dönüşü destekleyenlerin yararına bile olabilir.
***
Trump’dan en çok etkilenen ülke kuzey komşusu Kanada. Uzun zamandır yıpranmış ve popülaritesini kaybetmiş olan Justin Trudeau istifa etti. Yerine eski Merkez Bankası başkanı Carney geldi.
Trudeau’nun yıpranması ve istifasıyla beraber Kanada’da liberal siyasetin sonunun geldiği, Trump benzeri söylemler kullanan Poilievre’nin Kanada’nın bir sonraki başbakanı olacağı düşünülüyordu. Hiç de öyle olmadı. Trump’ın Kanada’ya karşı kullandığı dil, uyguladığı gümrük vergileri Kanada halkında ciddi tepkiye neden oldu. Trudeau’nun mirasçısı Carney anketlerde uçuşa geçti.
Benzerini Ukrayna’da gördük. Ukrayna lideri Zelenski’nin onay oranları yerlerde sürünürken. Beyaz Saray’da Trump ve JD Vance ile ağız dalaşına girmesi, Trump politikalarını katıldığı uluslararası toplantılarda yüksek sesle eleştirmesi Zelenski’yi anketlerde 2023’teki seviyelere yeniden taşıdı.
Anti Trump dalgaya binen bir başka siyasetçi de Fransa Cumhurbaşkanı Macron... Uzun süredir popülaritesini yitirmiş olan Macron, Trump’a karşı duruşu sayesinde siyasi kariyerinde yeni bir fırsatı yakalamış görünüyor.
***
Anlaması güç değil, kimse saçma sapan konuşan, garip görünüşlü bir adam tarafından itilip kakılmayı istemez. Dış politikada ABD’nin zıddında konuşlanmanın ağır maliyetleri var. Ancak bu, ABD yönetiminin her istediğini her ülkeye kabul ettirebileceği anlamına gelmiyor. Geri kalanlar bir araya gelirse ABD’den büyük bir momentum oluşturabiliyor. Trump’ın ABD’de popülaritesini ne kadar koruyabileceği de ayrı bir mesele.
En son Pennsylvania’da cumhuriyetçiler sürpriz bir şekilde senatoda bir sandalyeyi demokratlara kaptırdı. Wisconsin’de yüksek mahkeme seçiminde Elon Musk, Cumhuriyetçi adayın kampanyası için 22 milyon dolar bağışta bulununca işler değişti. Seçmen buna tepki olarak demokrat aday çevresinde mobilize olmuş durumda...
Bazen siyaseti izleyenler beklenmedik bir-iki gelişme üzerine mega okumalara girişebiliyor. Siyasetin sandığımızdan daha uzun erimli olduğunu, her etkinin de bir tepkisini olacağını hatırlamakta fayda var.
Bu zamana kadar AB’nin demokrasi konusundaki uyarılarının hükümet üzerindeki etkisi zaten sınırlı olageldi. ABD’ye ise uzun süredir zaten ciddi antipati var.
Türkiye’de demokratlar yalnızlar ama bu kötü bir şey olmayabilir.