Kumpas davalarını hatırlatan servis

CHP’li belediyelere ve AKP iktidarının kendi iktidarını sona erdirmesi kaçınılmaz görünen isimlere yönelik operasyonu başladığında, bunun “FETÖ’den öğrenmiş oldukları” yöntemler olduğunu söyledik.

Tam bir FETÖ operasyon biçimiydi yapılanlar.

Gelişmeler de aynı.

Toplumu “Büyük yolsuzluklar var”a ikna etmek için Emniyette olması ve Emniyette olduğu için de Emniyette kalması gereken birtakım kayıtlar hem kendini muhalif gibi gösteren medyaya, hem de iktidar trollerine servis ediliyor.

Bir işadamının ofisinde, holding merkezinde çekilen görüntüler “Evinde bilmem kaç milyon TL ele geçirildi” diye aktarılıyor.

Sonra anlıyoruz ki, para ve evraklar evde falan değil, şirket merkezindeki kasada bulunan paralar ve şirketin muhasebe kayıtlarında var olan miktarlar.

Keza “ele geçirilen belgeler” dedikleri de şirketin resmî kayıtları.

Kafalarda istifham yaratmak için, kayıtlı, kuyutlu, resmî para ve evrakları “Bunlar ne” diye gündeme getirmek tam bir FETÖ operasyonu tarzı.

12 yıl önce kamu bankasının “maaşlı” genel müdürünün evinde, ayakkabı kutularında bulunun milyonlarca doları “Ne var canım bunda” diye geçiştiren bir iktidar, işadamının şirketinde bulunan kayıtlı parayı “şüpheli” hale getirmeye çalışıyor.

Çünkü “yolsuzluk büyük” algısı yaratmak istiyorlar.

Yolsuzluk varsa, büyük küçük elbette gereği yapılır ama yolsuzluk olup olmadığı hiç de belli olmayan bir şeyi, yolsuzlukmuş gibi servis etmek kabul edilir gibi değil.

Suçlananların bile göremediği evrak ve görüntüleri medyaya servis etmek de keza tam bir FETÖ yöntemi.

İktidar, eski ortağının en azından bir bölümü ile yolları ayırmış ama belli ki yöntemleriyle bağını kesmemiş.

Keza karşı tarafın içinde bir güvensizlik ortamı yaratmak da aynı gruptan kalan bir yöntem.

Kumpas davaları sırasında, FETÖ sürekli olarak, belgeleri birbirini yıpratmak isteyen TSK mensuplarının savcılıklara ulaştırdığını gündeme getiriyor, belgelerin ve bilgilerin kendi arkadaşları tarafından servis edildiğini anlatıyordu.

Kamuoyunda “Paşalar birbirinin kuyusunu kazıyor” havası oluşuyordu.

Şimdi ayrı yöntem, FETÖ yöntemi.

Bilgilerin CHP içinden, eski CHP’lilerden geldiğini anlatıyorlar sürekli. Böylece hem inandırıcılık artıyor hem de CHP içinde güvensizlik ortamı oluşturuluyor.

“Belgeler eski CHP’liden, belediye içinden, bilmem kim itirafçı oldu” diye anlatılıyor sürekli.

Dün İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar’ın “itirafçı” olduğunu yaymaya çalışıyordu birileri.

Bir başkası ise ilk bilgilerin CHP’den ayrılıp yeni bir parti kuran bir ekipten geldiğini iddia ediyorlardı.

Bu anlatımların nedeni “Belgeler doğru ve içerden” diyerek inandırıcılığı arttırmak, CHP içinde kaos ve güvensizlik ortamı yaratmak.

Başarılıyor mu!

Vallahi ne yalan söyleyeyim, bir miktar başarılı oluyor.

FETÖ de o dönem başarılı olmuştu.

Sonrası malum.

Bunun da sonrası malum.

Olan yine memlekete oluyor.

Bir iktidar uğruna ya rab, koca ülke batıyor!

Üstelik bu yöntemlerin ne uygulayanlara, ne uygulatanlara ne de ülkeye hayırlı olmadığını en iyi bilen de kendileri.

Siz eylem görmemişsiniz

İçişleri Bakanı da, Adalet Bakanı da CHP’li belediyelere yönelik “darbe” benzeri operasyondan sonra başlayan “cılız” gösterilerden rahatsız olmuşlar.

Demokratik hak kullanımını “kalkışma” olarak göstermeye çalışıyorlar.

Allah aşkına ne kalkışması.

Tepki göstermeyi unutmuş bir halkın basit, sıradan toplantıları bunlar.

Böyle bir hukuksuzluk, böyle bir hak gaspı, seçilmişlere yönelik böyle bir uygulama demokratik tepkisini göstermeyi bilen, demokratik bir toplumda olsa neler olurdu neler!

Uzağa gitmeyin. Bakın komşumuz Yunanistan’a, bakın Balkanlardaki eski toprağımız Sırbistan’a.

Bir tren kazasında hesap sorulmamasını protesto için 10 milyonluk Yunanistan’da 2 milyon kişi günlerdir sokaklarda. Eylemlerin, protestoların sonu gelmiyor.

Sırbistan’da çöken bir istasyonda insanların ölmesi için düzenlenen protestolar öyle güçlü ve öyle uzun soluklu idi ki, Başbakan’ı istifaya taşıdı.

Siz Saraçhane’deki küçük kalabalıktan rahatsızsınız.

Bir medeni ülkede, seçilmiş belediye başkanının yasal diploması, bu konuda yetkisi olmayan bir kurul tarafından iptal edilecek, milyonların seçtiği başkan sabaha karşı evinden alınacak bakın neler olurdu anlatayım.

O kentin yarısı sabah kimse çağırmadan sokağa dökülürdü.

Bir daha da evine falan girmezdi.

Üniversite öğrencileri diploma iptalini kendilerine karşı da bir tehdit olarak görür, uzun süreli bir “boykot” başlatırdı.

O kentte esnaf dükkanları açmayı reddeder, lokantalar, bakkallar, fırınlar, kısaca esnafın büyük bölümü işi bırakma eylemi yapardı.

Taksiler, toplu taşıma araçları işi yavaşlatırdı.

Türkiye’de bunların binde biri olmuyor, olmadı.

Muhtemelen öğrenciler “boykot” kelimesinin anlamını bile bilmiyor artık.

Ve siz Saraçhane’deki gerçekten cılız gösteriden bile rahatsızsınız.

Sürekli bir “Gezi hatırlatması” ile milleti tehdit ettiğinizin de farkındayız.

Düdüklü tencerenin basıncını sürekli arttırmaya ve gaz çıkışını hepten kapatmaya çalışıyorsunuz.

Görüyoruz.

Düdüklü tencerenin düdüğünü kapatır, altındaki ısıyı sürekli arttırsanız ne olacağını bilmiyorsanız gidin bir ev hanımına sorun, anlatsın.

Kim bilir belki de amacınız bu.

Tencere patlasın istiyorsunuz.

Ama unutmayın bu ülke mutfak değil.