Vertigo

Siyasal İslamcıların, Mehmet Akif Ersoy’dan pek de hazzetmedikleri bilinmeyen bir şey değil.

“Hayli Müslüman” kimliğine rağmen bugünün İslamcıları Mehmet Akif’e karşı ne saygılı, ne de sevgililer.

Bu yüzden de zannederim, Akif’in bu millet için yazdığı marşın ilk kelimesi onlar için bir şey ifade etmiyor.

“Korkma” diyor şair ama korkuyorlar.

Bu yaptıkları, korkunun eseri.

Üç kez kaybettikleri Ekrem İmamoğlu’ndan; iki kez kaybettikleri, bir kez de kaybetmekten kıl payı, muhtemelen hile ve desise ile kurtuldukları Mansur Yavaş’tan korkuyorlar.

Korkmak ne, ödleri patlıyor.

Öyle olmasa tüm bunları, halkın gözünün içine baka baka yaparlar mı!

İmamoğlu’nun önce diplomasını iptal ediyorlar, bakıyorlar yetmiyor, gecesine gözaltına alıyorlar.

Yetmiyor, iktidarın işaret fişekçisi, Deniz Baykal komplosunun yayıncısı, karanlık mevkute Akit “Sıra Mansur’da” diyerek bir diğer hedefi erkenden açıklıyor.

Belli ki, Yavaş’ı hedef alacaklar.

Büyük ihtimalle 2019 seçimleri öncesi ortaya attırdıkları ve yargıdan dönen yalan dolan iddiaları bir kez daha gündeme getirecekler, adaletin A’sı kalmadığı için aklandığı suçlamaları yeniden ısıtıp sofraya koyacaklar.

Tüm bunların arkasındaki motivasyon, korku.

Korkunun neden olduğu panik.

Öyle olmasa zaten ekonomik krizle boğuşan bir ülkede, ekonomiyi iyiden iyiye berbat edecek, gelmeyen yabancı sermayeyi daha da uzağa kaçıracak, zaten ülkeyi zayıflatan beyin göçünü daha da hızlandıracak, kendi yandaşlarının bile sermayelerini yurt dışına kaçırmasına neden olarak ülkeyi iyiden iyiye karanlık bir bataklığa sürükleyecek bu hukuksuz, adaletsiz hamleyi yaparlar mı!

Peki bunu niye yapıyorlar!

Çünkü artık ellerinde bir Kılıçdaroğlu, bir Meral Akşener yok.

Hepimiz biliyoruz ki, 2023 seçimlerinde muhalefet zannettiğimiz şey aday olarak Yavaş veya İmamoğlu’nu gösterseydi, seçim kazanılmış olacak ve bugün bambaşka şeyler konuşuyor olacaktık.

Kılıçdaroğlu göz göre göre, tüm uyarılarımıza rağmen kendi adaylığını dayattı.

2022 ve 2023 yıllarında defalarca “Aday olmayın, kaybedeceksiniz” dedim.

Sırf ben değil, onlarca yazar, siyasetçi söyledi.

Karşılığında Kılıçdaroğlu yancısı CHP’li görünen iktidar ajanlarından hakaretler işittim.

Alo Fatih diye başlayıp türlü iftira attılar. Alo Fatih’in ben olmadığımı, tam aksine Alo Fatih’in telefonun diğer ucundaki Reis ile benim kovulmamı konuştuklarını bile bile.

Bugün Kılıçdaroğlu yok; ya Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş aday olacak, belli.

Korku bu isimlerden.

Biliyorlar ki, yenemeyecekler.

Ve bu sefer kirli bir el kullanmaktansa, mecburen kendi ellerini kirletmek zorundalar.

Geçen seferki gibi korkulan adayların önünü kesecek bir Kılıçdaroğlu yok ellerinde.

İktidar yanlısı kanallara yerleştirdikleri sözde muhalif gazetecilerin ya da hayatını muhalefeti karalamaya adamış muhaliflerin etkisi de olmayınca iş başa düştü.

Ve milletin gözünün içine baka baka ilk rakibi içeri attılar.

İkincinin de hedef olacağını artık gizlemiyorlar bile.

Çünkü korkuyorlar. Yükseklik korkusu. Düşmenin getirdiği korku. 

Kazanacak olan, düşmeyeceğinden emin olan korkar mı!

Korkuyorlar.

Çünkü kazanamayacaklarını biliyorlar.

Korkuyla uyanıyorlar, o korku ile ülkeyi yakıp yıkıyor, kırıp döküyorlar.

Oysa korkunun hiçbir şeye faydası olmadığını biliyorlar.

Yukarı çıkamıyorsan aşağı ineceksin, maksat hareket olsun

2024 yılının demokrasi endeksi yayınlandı geçenlerde.

İlk 25 ülke “tam demokrasi” olarak tanımlanıyor.

İlk sırada Norveç var.

Onu Yeni Zelanda, İsveç, İzlanda, İsviçre ve Finlandiya takip ediyor.

Sonrasında Danimarka, Hollanda, Lüksemburg, Avustralya, Tayvan, Almanya, Kanada, Uruguay, Japonya, İngiltere, Kosta Rika, Mauritius, Estonya, İspanya geliyor. Çek Cumhuriyeti, Portekiz ve haftalardır milyonlarca insanın katıldığı hükümet karşıtı protestolar ile sarsılan komşumuz Yunanistan geliyor.

Türkiye haliyle yok ilk 25 içinde.

Sonra demokrasinin biraz daha düşük kalitede olduğu ikinci 25 geliyor.

Türkiye orada da yok.

Onu üçüncü 25 takip ediyor.

Orada da yokuz.

Ardından dördüncü 25.

Orada Senegal var, Malavi var, Zambia var, Paraguay var, Ermenistan var, Meksika var, Ekvador var, Tanzanya var, Kenya var, Hondurus, Fas var, Ukrayna var, Tunus var, El Salvador var, Nepal var, Uganda var, Gambia var, Bangladeş var ve biz hâlâ yokuz.

Sonra beşinci 25 geliyor.

Bakın işte orada varız.

Üzerimizde Benin, Sierra Leone, Bolivya, altımızda Fildişi Sahili, dünyanın bana göre en berbat ülkesi Nijerya ve Angola var.

Çok da mutlu olmayın.

Bu 2024 yılının endeksi.

Son üç gündür olanlarla 2025 yılının endeksinde Nijerya’nın da altına ineriz muhtemelen.

Ama neydi mottomuz?

Durmak yok, yola devam.

Sonra soracaksın “Niye benim ülkeme kimse yatırım yapmıyor? Niye yabancı sermaye gelmiyor? Niye ben yüksek faizle borçlanarak ayakta durabiliyorum?” diye.

İşte bu yüzden gelmiyor.

İktidara en yakın ülkenin fonunu yöneten adamlardan birinin bana söylediği cümleyi unutamıyorum: “Türkiye’de 3 milyar dolarlık bir gayrimenkule yatırım yapıyormuşsunuz?” diye sormuştum.

“Bilgim yok ama zannetmiyorum. Mal güvenliği olmayan ülkeye yatırım yapmayız” demişti.

Şaşırıp, “Türkiye’ye siyasi olarak çok yakınsınız ama” demiştim.

Yanıt kısa ve özdü, “Peki ya yarın siyasi olarak yakın görmeyip el koyarlarsa ne olacak. Örnekleri var” demişti.

Örnekleri ne yazık ki çoğalıyor.

Pınar Sabancı bile bundan yakınıyor, Ali Koç bile buna dikkat çekiyorsa artık.

Demokrasi endeksi ne yapabilir ki!

Ama en azından durmak yola devam.

Yukarı doğru olmuyorsa, aşağı doğru.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Korkunun zaaftan kaynaklandığını bildiğimiz zaman.