Geçen seçimin sürpriz partisi, Cumhur İttifakı çatısı altında bulunmasına rağmen, her ilde kendi adaylarıyla seçmen karşısına çıkan Yeniden Refah Partisi’ydi (YRP). Yüzde 3’e yakın bir oyla beş milletvekili çıkarmayı başardı.
Herkes -sanıyorum kendi tabanı bile- bu seçimde YRP’nin yine Cumhur İttifakı ile birlikte hareket etmesini bekliyordu.
YRP yine bir sürpriz yaptı ve uzunca sayılabilecek bir pazarlık sonrasında her yerde seçime kendi adaylarıyla katılma kararı aldı.
Sözcülerine bakılırsa, YRP, bu seçimde esas sürprizi sandıkta yapma beklentisinde…
Kamuoyu yoklamalarında, YRP’nin oyunu artırma eğiliminde olduğu görülüyor.
Fatih Erbakan’ın lideri olduğu YRP’nin bu seçimde oyunu artırması ihtimali, iktidar partileri için tedirginlik kaynağı.
En başlarda, iktidar cephesi, YRP’nin sandık açısından önem verilecek bir değerde olmadığını düşünmekteydi; söylemleri bunu belli ediyordu. Ancak seçim günü yaklaştıkça tavır değişmeye ve en yetkili ağızlardan sert eleştiriler YRP’ye yönelmeye başladı.
Partinin sözcülerinin ısrarla Cumhur İttifakı irtibatlarının devam etmekte olduğunu söylemelerine rağmen hem de…
Reklam
Acaba ne oldu da AK Parti ile YRP arasındaki pazarlık sonuca ulaşamadı?
Rivayetler muhtelif.
AK Parti yönetiminden isimler, YRP’nin, pazarlığı, uzlaşılması imkansız bir tepe noktasından başlattığını ileri sürüyorlar. YRP en az 100 ilçede kendilerinin belirleyecekleri isimlerin aday gösterilmesini istemiş. YRP adına pazarlığı yürütenler, bunun doğru olmadığını söylüyorlar. Onlara göre ise, AK Parti, en baştan kendileriyle ittifakı istememiş.
Hangisi doğru olabilir?
Resmi açıklamaları yalanlayabilecek bilgiye sahip değilim. Ancak, AK Parti’nin isteksizliği gözlerden saklanacak gibi değildi. Sanıyorum, YRP’nin genel seçimde aldığı oyların kendilerine ait olduğu düşüncesi AK Parti’ye hakim. Yanlış bir düşünce değil bu. YRP ile AK Parti seçmenleri arasında geçişkenlik olduğu belli ve yeni kurulan YRP geçen seçimdeki oyunu büyük çapta AK Parti tabanından aldı.
Muhtemelen bu seçimde de aynı şablon tekrarlanacaktır.
Bu bakımdan, akılcı olan, AK Parti’nin pazarlıkta anlaşmadan yana tavır almasıydı.
Peki de, AK Parti ağırdan alsa ve anlaşmayı amaçlasaydı sonuç ne olurdu?
Reklam
Anlaşmanın YRP için pek de istenecek bir seçenek olmadığını sanıyorum. Partinin stratejik hedefi, AK Parti ile yakın görünüp kendi simgesi ile varlığını sürdürmesini gerektiriyor. Bu yöntemle, her seçimde oyunu artırabilme imkanı bulabilir.
YRP geçen seçimde belirlediği bu yöntemi bu seçimde daha da belirgin hale getirmiş oldu.
Peki de, YRP gerçekte ne yapmak istiyor?
Görebildiğim kadarıyla, kendilerinin temsil ettiğine inandıkları siyasi çizgiyi AK Parti’nin gasp ettiğine inanıyorlar ve haklarını -oylarını- geri almanın peşindeler…
Süleyman Demirel’in partisinin kapatıldığı, yerine kurulan partinin seçime girmesine izin verilmediği, kendisinin de siyasi yasaklı olduğu askeri dönemde, Anavatan Partisi için kullandığı, ‘kendisinin tapulu arazisi üzerine kurulmuş gecekondu’ benzetmesi, YRP’de AK Parti için düşünülüyor olmalı.
Aceleleri yok, oyları her seçimde azalan AK Parti’nin yerine kendilerinin geçeceği hesabıyla teenni ile hareket ediyorlar.
Konuya böyle yaklaşınca, YRP’yi önceki seçimde olduğu gibi ittifak içinde tutsa da veya bu seçime giderken şu ana kadar benimsendiği üzere dışarıda bırakarak muhalif cepheye sürüklese de, AK Parti’nin, her iki ilişkide de kaybeden taraf olacağı anlaşılır.
Cumhur İttifakı içerisinde ama AK Parti’ye ve politikalarına en ciddi muhalefeti yapanlar sıralamasında önlerde bir parti YRP. Yalnızca eleştiri yapmakla yetinmiyor, iktidarın hassas olduğu varlık sorununa yönelik itirazları da var ve onları da kullanıyor.
Erbakan soyadının belli bir seçmen kesimi üzerinde ağır bir etkisi olduğu da muhakkak.
Memur, çalışan ve emekli kitlelere Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu bir yıl sürmüş Refahyol hükümeti döneminde gerçekleştirilmiş iyileştirmeleri hatırlatması, YRP’nin, ekonomik sorunların çözümünde de iddialı olabileceğini düşündürmesi bakımından önemli.
Sürprizlerin partisi bakalım sandıkta nasıl bir varlık gösterecek?