Suriye Devlet Başkanı Ahmet el Şara ile SDG’yi temsilen Mazlum Abdi, üzerinde anlaştıkları 9 maddelik mutabakatı kamuoyuna açıkladılar.
Bu mutabakat, hiç tartışmasız, kâğıt üzerinde PKK’nın Suriye kolu PYD’nin tasfiyesini ilan ediyor. İddia edildiği gibi ne Mazlum Abdi, ne PYD, ne özerklik, ne federasyon meşruiyet kazanıyor. PYD’nin bu mutabakatla Suriye yönetimine ortak olduğu iddialarının da hiçbir temeli yok.
Altını bir kez daha çizelim: Mutabakat şimdilik “kâğıt üzerinde”. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, mutabakatı olumlu karşılamakla birlikte, uygulama konusunda temkinli olduklarını ima etti. Türkiye uygulamayı izleyecek ve adımlarını da ona göre atacak.
PYD, mutabakatı imzalayarak, Türkiye ve Suriye’yi oyalamak, antlaşmayı esnetmek, ihlal etmek amacıyla zaman kazanmış olabilir mi? Evet mümkün ancak bu oyalama PYD’ye çok da zaman kazandırmaz. Türkiye, PYD’nin tasfiyesi konusunda kararlı olduğu kadar artık sabrının da sınırlarında. Suriye Devrimi’nin her koldan sinsice saldırıya uğradığı bir ortamda, Türkiye, Devrim’in sağlam bir zemine oturabilmesi için bu sorunun hızlıca ortadan kalkmasını istiyor. Ayrıca “Terörsüz Türkiye” projesinin ilerleyebilmesi için de PYD parantezinin kapanması gerekiyor.
Mutabakatın ihlali ya da esnetilmesi suretiyle, PYD’nin resmi olmasa da defakto bir özerklikle yoluna devam etmesi mümkün mü? Hayır mümkün değil. Resmi statüsü olmayan bir yapı, özerklik değil, “kurtarılmış bölge” anlamına gelecektir. Kurtarılmış bölgeye de ne Suriye ne de Türkiye uzun süre tahammül edecektir.
Kısacası, ister zaman kazanmaya çalışsın, ister oyalayarak bir “kurtarılmış bölge” inşa etmeye çalışsın, PYD’nin sonuç alabilmesi mümkün değil.
Görünen apaçık şekilde şudur: PYD’nin silahlı güçleri, merkezî Suriye ordusunun kontrolüne girecek ve emirleri oradan alacaktır. PYD ise, bir siyasi partiye dönüşecek, hem kurulacak diğer Kürt partileriyle, hem de Suriye genelinde kurulacak diğer partilerle rekabet halinde eğer sürdürebilirse sadece siyasi varlığını sürdürecektir. Bunun dışında bir yol, bir seçenek görünmüyor.
TARİHİN KIRILMA ANI
Bölgemizdeki çok yoğun gelişmeler ve Türkiye’nin aşırı temkinli duruşu nedeniyle, PKK’nın kendisini tasfiye edeceğini açıklaması, PYD’nin de Şam Mutabakatı’yla kendisini tasfiye etmesi Türkiye’de hak ettiği yankıyı bulamadı.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Cumhuriyet tarihimizin en önemli kırılma anını yaşıyoruz. Cumhuriyetimiz artık yeni bir evreye geçiyor.
Kemalizm’in tek orijinal ilkesi ulusçuluktu. Ulusçuluk, ne yazık ki, yeni bir ulus inşa etme mefkuresinden çok uzak şekilde ayrıştırıcı bir istikamette ilerledi. Başta kurucu unsur Kürtler olmak üzere farklı etnik unsurlar devletle kucaklaşmak yerine devletten uzaklaştılar. Devletin farklılıklara karşı faşizan uygulamaları terör bataklığının oluşmasına zemin hazırladı. O bataklıkta, on yıllar boyunca Türkiye’nin canını acıtan terör sinekleri hüküm sürdü.
Bugün işte bir yandan o bataklık kururken, bir yandan da Cumhuriyetimiz yeni bir aşamaya geçiyor. Türk, Kürt ve Arap başta olmak üzere tüm Müslüman unsurlar sınırları da aşarak kucaklaşıyor, ittifak yapıyor, kardeşliklerini pekiştiriyorlar.
Düşünsenize… Terörle mücadele için harcanan trilyonlarca liralık kaynaklar artık başka alanlara, örneğin eğitime, sağlığa sarf edilecek. Türkiye’nin enerjisi gereksiz tartışmalarla heba edilmeyecek. Türkiye gücüne güç katacak.
İçerde son günlerde ulusalcıların, ırkçıların, faşistlerin, sosyalist görünümlü mezhepçi yobazların hazımsızlığının altında tam olarak bu var: İstismar kapıları kapanıyor, hepsi de işsiz kalıyor. Mülteciler yurtlarına selametle ve şükranla dönerken mülteci istismarı elden gidiyor; terör biterken de Türk- Kürt düşmanlığından beslenenler açığa düşüyor. Türkiye’de çok güzel şeyler oluyor.
BİR SORU
Bir televizyon kanalının muhabiri Şam sokaklarında gençlere mikrofon uzatıyor ve her iki kişiden biri akıcı Türkçe konuşuyor, Türkiye’ye şükranlarını ifade ediyor.
Kim daha milliyetçi? Türkçülük maskesiyle İsrail’e, İran’a ücretsiz ajan-provokatörlük yapanlar mı? Yoksa Suriye’nin tamamının gönlüne Türkiye sevgisini yerleştiren, Suriye’nin yarısını Türkçe konuşturup Türkiye’ye teşekkür ettiren Erdoğan mı?