Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bu benim son seçimim” demesinin yansımalarına bakmak bile Erdoğan’ın bırakma ihtimalinin ne kadar ciddiye alındığını gösteriyor aslında.
Sonuçta eğer gerçekten Erdoğan bırakıyor olsa, en geç 31 Mayıs 2028 itibariyle 26 yıl sürmüş bir iktidarın sona ereceğine göre hesap yapılsa şimdiden toplumda muhtemel senaryoların, lider adaylarının, geçiş süreçlerinin konuşulmaya başlanmış olması gerekirdi.
Hem böyle bir tartışmaya girmenin maliyeti hem de bunun gerçekçi olmaması nedeniyle AK Parti’den sadece “nereden çıktı, tabii ki cumhurbaşkanımız başımızda, Allah uzun ömür versin” açıklamaları geldi.
Meseleyi sadece Erdoğan özelinde değerlendirmek eksik olur. Türkiye’de siyaset girilince çıkılabilen bir meşgale değil. Bunun sebepleri uzun konuşulur ama geçmiş siyasi pratiğimiz kazanabilecekken, devam edebilecekken bırakan siyasetçi örnekleri ile dolu değil.
Aksine siyasi ömrü bitmiş iken “nasıl olur da devam ederim” diyen onlarca örnek var.
Rahmetli Süleyman Demirel, darbeler, iktidarlar, hapisler, inişler ve çıkışlar sonunda devletin en tepesindeki koltuğa oturduğunda siyasette tam 31 yılı devirmişti. 69 yaşında Çankaya çıktı, normalde 7 yıl sonra yani 76 yaşında köşesine çekilmesi gerekiyordu. Yapmadı.
Görev süresi beş yıl daha uzasın diye meclise verilen anayasa değişikliği önerisi geçmeyince ancak o zaman bırakmak zorunda kaldı. Bıraktı dediysek Ankara Kuleli Sokaktaki ofisinden ve Güniz Sokaktaki evinden mesaj vermeye devam etti ama siyasi ömrü bitmişti.
Bülent Ecevit 79 yaşında siyaseti bırakmak zorunda kaldığında geride pek de iyi hatırlanmayan bir son dönem bıraktı. Başbakanlığının sonunda onu takip eden gazetecilerin çalışma mekanı Kızılay’daki Başbakanlık merkez binası değil hastanenin ya da Oran’daki evinin önündeki çadırlardı.
Çok üzücü ama Ecevit son döneminde o kadar zayıf düşmüştü ki başbakanlık çıkışında yaptığı açıklamaları biraz uzaktan bile duymak mümkün olmadığı için mikrofonlara yansıyan sözleri kasetlerden deşifre edilebilirdi.
Ne uzun yıllar siyaset yapmış birine ne de Türkiye gibi bir ülkeye yakışan günlerdi.
Necmettin Erbakan da ömrünün son deminde siyasi ömrü tükenmiş olması rağmen tekerlekli sandalyeden yaptığı konuşmalarda Erdoğan ve arkadaşlarına ağır hakarete varan eleştiriler getirirdi. Son zamanına kadar da partisinin üzerinden elini çekmedi.
Çok eskilere gitmeyelim. CHP’nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tüm seçim yenilgilerine ve partisinin son kurultayında Özgür Özel’e kaybetmiş olmasına rağmen siyasetten çıkmanın mümkün olmadığını söylüyor. Partisinde de yerel seçim sonuçlarına göre Kılıçdaroğlu tekrar gelir mi ihtimalini konuşanlar var.
Şimdi siyasal zemini bu kadar aşınmış, toplumdaki desteği en düşük seviyelerini görmüş liderlerinin neredeyse son nefeslerine kadar gitmek istemedikleri bir ülkede son seçim zaferinin havası en azından şimdilik dağılmamış Erdoğan’ın bırakmasını beklemek pek gerçekçi değil.
Bu arada yanlış anlaşılmasın. Görev süresi dolan elbette gitmeli. Bu Erdoğan için de geçerli. Ama ortada bu geçmiş varken, liderler üzerinden kendini tanımlayan bir ülkede Cumhurbaşkanı’nın bırakması üzerine yorum yapmak hukuken doğru olsa da siyaseten gerçekçi değil. Zaten belki de o yüzden şimdilik kimse de bunu pek konuşmuyor.
Üzerinde genel mutabakat olan husus Erdoğan’ın görevi bırakmamak için tüm yolları deneyeceği. Nitekim Bekir Bozdağ ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bu konuda yolu da gösterdiler.
Mesele iktidarın seçimleri Erdoğan’ın tekrar seçime girmesini sağlayacak şekilde yenilemek için 360 milletvekilini parlamentoda bulup bulamayacağında düğümleniyor. Burada yerel seçimler önemli bir kriter olacak.
Eğer iktidar İstanbul’u da kazanacak şekilde bir başarı gösterir ve muhalefetin bu seçimi de alamadığı bir durum ortaya çıkarsa Erdoğan mecliste anayasa değişikliği de dahil sonraki süreçlerde psikolojik olarak daha hâkim bir konuma gelir. Yok, eğer muhalefet hem elindeki yerleri çoğunlukla tutar üzerine de İstanbul’da bazı yeni ilçeler ve Bursa gibi sembolik yeni merkezleri kazanırsa o zaman Erdoğan’ın istediği gibi bir süreç yürütmesi kolay olmayacaktır.
İdeal olan belediye başkanlığından cumhurbaşkanlığına kadar hiçbir görevde en iyi ismin bile iki dönemden fazla kalamaması. Ancak esnaf odalarından ticaret odalarına kadar böylesi demokratik bir teamülün yerleşmediği bir ortamda bunu temin etmek yasal düzenleme yapılsa bile kolay görünmüyor.
Bizde liderler siyaseti bırakmıyor. Ancak millet ya da siyaset onları bırakınca mecburen kenara çekiliyorlar. Halbuki vakti zamanı geldiğinde kenara çekilmeyi bilmek de erdem olmalı.