Suriye’de alarm

İç savaşlardan sonra âdil, kapsayıcı ve istikrarlı bir düzen kurulamazsa, birikmiş kin ve intikam duyguları daha da vahşileşmiş olarak yeniden patlak verebilir. Suriye, böyle bir felaket ihtimaliyle karşı karşıya…

6 Mart akşamı, Lazkiye’deki Beyt Ânâ köyü sakinlerinin aranan bir şüpheliyi güvenlik güçlerine vermemesi üzerine başlayan olaylar Tartus’a da yayılarak yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği vahim çatışmalara dönüştü.

Çatışma, Şara hükümetinin güvenlik güçleriyle Esad rejiminden kalan silahlı unsurlar arasında yaşanıyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, güvenlik güçlerinin 10’larca Arap Aleviyi infaz ettiğini bildirdi. Ölü sayısı 1000’i buldu.

İki açıdan bakmalıyız; biri HTŞ çatısı altında da bulunan “cihatçı” unsurlar… Öbürü despotik iktidarı kaybetmenin öfkesini yaşayan eski Baas ordusuna mensup silahlı unsurlar.

MEZHEP SORUNU

Şara hükümetinin uluslararası kabul görmesinin sebebi, ılımlı dili ve davranışlarıydı. Kıyafet değiştirmesi de böyle bir mesajdı.

Şara’nın şu sözleri önemliydi ve ben de altını çizmiştim:

“Bu mezhepler yüzlerce yıldır bu bölgede bir arada yaşıyor ve kimsenin onları ortadan kaldırmaya hakkı yok… Suriye, tek bir yöneticinin keyfi kararlar aldığı bir yönetim sistemini değil, kurumsal bir yönetim sistemini hak ediyor." (6 Aralık 2024)

21 yüzyılda Orta Çağın mezhep kavgalarından kurtulamamış tek coğrafya, maalesef İslam dünyasıdır. Tarihte Sünni mezhepler arasında bile kanlı kavgalar olmuştu. Hâlâ Afganistan’da, Pakistan’da ve Orta Doğu’da bu taassup eskisine göre azalsa da önemli ölçüde devam ediyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Şara hükümeti için “sadece bir grup selefi ve cihatçıların kontrol ettiği bir yapıdır” diye konuştu. (2 Mart 2025)

İsrail “selefi ve cihatçı” bir Suriye rejimi görmek istiyor! Niyesi, belli.

Şara, HTŞ çatısı altındaki ve dışındaki “selefi ve cihatçı” grupları kesin itaat altına almalı, Alevilere saldırıları şiddetle cezalandırmalıdır.

HTŞ hükümetinin 17 Aralık’ta Lazkiye’ye Vali atadığı selefi militan Hasan Soufan’ı ve benzerlerini görevden almak ilk adım olmalı.

Cumhurbaşkanı Şara, taban tutma ihtiyacı ile kapsayıcı olma zaruretini bağdaştırabilmelidir.

ESKİ BAAS FAKTÖRÜ

Alevilerin HTŞ iktidarından tedirgin olmaları tabiidir. HTŞ’nin geçmişi bilindiği gibi içindeki aşırı unsurlar da vardır. Şara hükümeti henüz Nusayrilere ve Dürzilere güven verememiştir. Kanlı olaylardan yaklaşık üç ay önce BBC, Lazkiye’de Alevilerle mülakat yapmış, maruz kaldıkları saldırıları örneklerle ortaya koymuştu. Aleviler korku içinde yaşıyorlar. (17 Aralık 2024)

Diğer yanda, Şara hükümetinin başarısızlığa uğramasını ve Suriye’nin tekrar kaosa sürüklenmesini isteyenler, yangını körüklüyorlar. Baas’ın vurucu gücünü oluşturan unsurların Lazkiye’de kurdukları “Sahil Kalkanı Tugayı” adlı silahlı örgüt ve Şebbiha denilen eski Baascı SS’ler böyledir.

Bu unsurların “silahlarını bırakmayarak” Lazkiye ve Tartus’ta toplanıp kendi deyişleriyle “Suriye'nin kıyı kesimlerini özgürleştirmeye” çalıştıkları biliniyor.

Avrupa Birliği adına Anitta Hipper’ın açıklamasındaki "Geçici hükümet güçlerine yönelik son saldırıları ve sivillere yönelik şiddeti güçlü şekilde kınıyoruz" diye açıklama yaptı. (9 Mart)

Ellerindeki silahları hükümete teslim etmeyi reddeden bu tür gizli silahlı örgütlenmelerle güvenlik göçleri arasındaki ilk çatışma, şubat başında yaşanmıştı.

SURİYE MESEESİ

Olayları tek taraflı görmek gerçeğe aykırı olduğu gibi olumsuz etkileri olabilecek yanlış bir yaklaşımdır.

Doğrusu, Şara hükümetinin mezhepçilikten, Selefi davranışlardan uzak durması ve Alevilere güven vermesi ve örgütlerin de silahlarını teslim ederek Suriye devlet ordusunun disiplini altına girmeleridir.

Türkiye, Şam hükümetini Alevileri koruma, anayasal düzene dahil etme ve saldırıları şiddetle cezalandırma yönünde bütün nüfuzunu kullanmalı ve bunu açıklamalıdır.

Şara hükümeti de saldırganları şiddetle cezalandırmalı, Nusayrilere güvenlik ve katılım garantisi vermeli ve açıklamalıdır. Öyle bir ortamda silahlı örgütleri silahsızlandırmak da kolay olacaktır.

Suriye meselesi hâlâ çok kritiktir, feci tehlikelere açıktır.

Kin ve intikam duygularının, mezhepçi bağnazlıkların Suriye’yi parçalaması felaketin daha vahim surette tekrarı olur.