Fransız Le Point (Lö Puan okunur) dergisi “2025 - Le nouvel ordre mondial – 2025 Yeni dünya düzeni” başlığı altında dört liderin görüntüleri bulunan bir kapakla çıktı. Cumhurbaşkan Erdoğan da dört lider arasında. Diğerlerini Trump, Putin ve Şi Cinping oluşturuyor.
Le Point’ın kapağının Türkiye’de ilgi görmesi tabii. İki yönlü bir ilgi oluştu: Bir kesim, olayı, bir Fransız dergisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dünya liderleri arasında göstermesi, dolayısıyla Erdoğan’ın artık dünya düzenini etkileyen liderler arasına girdiği boyutu ile gördü.
Diğer kesim ise, Fransız derginin kapağına çıkan diğer üç liderin, son ABD Başkanı Trump’ın da çılgınlıkları ile devreye girmesi sebebiyle başına buyrukluğu, bir tür totalitarizmi temsil ediyor olmasıyla, Erdoğan’ın da o çerçeve içine sokulduğu tarzında okudu.
Acaba dergi hangi bakışla böyle bir kapakla çıkmayı istemişti?
Le Point’ın “Erdoğan arşivi”ne bakıldığında çok iç açıcı şeylere rastlanmıyor. Dergi daha önce üç Erdoğan kapağı yapmış. Birisinde “Le Dictateur” var Erdoğan’ın fotoğrafı yanında. Basbayağı “Diktatör” demek bu. Altına “Nereye kadar gidecek?” diye bir soru koymuş. Diğerinde “L’autre Poutine” ifadesi yer alıyor. “Başka bir Putin” demek bu da. Üçüncü kapak ise yine Erdoğan fotoğrafı, bu defa “L’eradicateur” ifadesiyle verilmiş. O da “Yok edici – Tahrip edici” anlamına geliyor.
Yeni kapaktaki fotoğraflardan birisi Rusya liderine, diğeri Çin liderine ait. İkisi de seçimlerin olduğu ama demokrasinin olmadığı ülkeler. Üçüncüsu Trump. İkinci döneminde bir ABD Başkanı. “Yeni Trump” gibi bir ifade kullanılabilir bu ikinci dönem Trump’ı için… Nerede ise Leviathan – Canavar devlet rolüne soyunmuş bir süper güç lideri… Sanırsınız ki dünyada herkesin konumunu o belirleyecek.
Erdoğan’ın dört dünya liderinden birisi olarak takdimi, beklendiği gibi, bizde onu öyle görmeye hazır bir kesimde heyecan uyandırdı.
Türkiye’nin bir dünya gücü olması, Türkiye’yi yönetmekte olan liderin böyle bir etkinliğe sahip olması kuşkusuz bu ülkede yaşayan herkesi mutlu eder. Bizde hep Mehmet Akif’in diliyle “Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz…” hasreti var olagelmiştir. “Donanma ordu yürürken muzafferen ileri – Üzengi öpmeye hasretti Garb’ın elçileri” hasreti de öyle…
Gelinen noktadaki soru herhalde şudur:
Bir: Türkiye hakikaten ABD, Rusya ve Çin gibi ülkelerle boy ölçüşecek diyelim ekonomik, askeri, teknolojik, bilimsel vs. kapasiteye sahip mi?
İki: Söz konusu liderlikler ve yönetim tarzları, imrenilecek nitelikte mi?
Bazen “Bunlar önemli mi?” gibi sorular sorulabiliyor. Hele bir güçlenelim, demokrasi, insan hakları vs biraz özürlü olabilir, liderin oyun tarzı kendine göre – biraz başına buyruk olabilir, hele bir büyüyelim, bazen yakışır bu başına buyrukluk, dünya lideri olmak biraz da yüksek profilli tavırlarla bağlantılıdır, baksanıza Trump ne yapıyor, fincancı dükkanı vs demeyip dalıyor, o yapıyorsa bizimkisi neden yapmasın?
Bu tarz yaklaşım her şeyi meşrulaştırmayı mı getirir?
Bu yaklaşım, alt kademede tedavül ediyor genelde. Kitleler de sever bu tür meşrulaştırmaları. Şeyh uçmaz mürit uçurur malum.
Ama Devlet kademesinde işler hesapla, planla yürür, yürümeli. Erdoğan kendi içine sorsa, dünyaya, Trump gibi, Putin gibi, Şi Cinping gibi bir lider imajı vermekten yana mıdır?
Meselâ “Mazlumlara kol kanat geren bir liderlik” tam da yine dünya düzeninin diğer üç ayağının temsil ettiği liderlik midir?
Erdoğan’ın Fransa’dan, daha önce çok kötü kapaklar yapmış bir dergi tarafından “Dünya lideri” olarak takdim edilmesi mi önemli, içerde, mesela çok geniş kitleler nezdinde sahip olduğu “sıkıntılı” imaj mı önemli?
Sakın dergi, “liderlik” payesi verip, sizi kimlikleri sıkıntılı liderler arasında göstermek gibi bir kurnazlığa yönelmiş oymasın. (Dün Trump’ın resmi hesabından yapay zekâ ile üretilmiş bir video yayınlandı. Trump’ın Gazze’sini anlatıyor video. Sonunda Trump’ı Netanyahu ile birlikte plajda şarap içerken gösteriyor. Çılgınlığın dibe vurmuş hali. Seyredin çıldıracaksınız. İşte linki:
İSLAM ÜLKESİ LİDERLİĞİ
Üzerinde çalışıldı mı bilmiyorum, bir “İslâm ülkesi lideri” sayın Erdoğan. Böyle bir liderliğin boyutları üzerinde çalışıldı mı? Böyle bir liderliğin, mesela insan hakları boyutu, hukuk boyutu, demokrasi boyutu, ekonomik refahın dengeli dağıtımı boyutu, temizlik – şeffaflık boyutu… Bu alanlarda “Nasıl bir Türkiye”ye liderlik etmektesiniz? Trump, Putin, Şi Cinging iyi portreler değil.
Erdoğan bir kere daha seçime girebilir mi, girse seçilebilir mi bilmem, olmazsa şunun şurasında 3 yılı kaldı. Bu 3 yılda, yeniden seçilmenin yolunu açacak küçük hesaplı operasyonlar yerine, “Erdem”i öne alacak bir liderlik yapılsa, derim ben. Trump’tan, Putin’den, Şi Cinping’den farklı bir liderlik… “İslâm dünyasında olacaksa böylesi olmalı” dedirtecek bir liderlik… Garip ama, bir ara AB kriterlerini harıl harıl tercüme ederken İslâm’ın da aradığı o iklime yönelmiştik galiba… Malum, araştırmalara göre İslâm’ın aradığı kriterler, İslâm ülkelerinden çok Danimarka’da, Norveç’te hayata geçiriliyor.
Benim ümitlerim karşısında sütun komşularımın gülümsemesini görür gibiyim…