Kissinger’ın dönüşü

ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı “uzun telefon” görüşmesini, Amerikan devlet aygıtının Kissinger stratejisine dönüşünün başlangıcı olarak niteleyebiliriz.

ABD’nin Soğuk Savaş dönemi stratejilerinde belirleyici bir isim olan ve sonrasında da Amerikan hükümetlerine akıl hocalığı yapan Henry Kissinger, ölmeden önce Joe Biden’ın Ukrayna politikalarına eleştiriler yapmış ve ABD’nin ne yapması gerektiğini söylemişti.

İşte Trump “uzun telefon” ile Kissinger’ın işaret ettiği hamleleri yapmaya başlıyor.

KİSSİNGER’İN ABD’YE UYARILARI

- Kissinger’ın 2022’de yaptığı o saptamalarını, uyarılarını ve önerilerini anımsayalım önce:

- Kissinger, savaşın ana nedenini doğru saptamış ve açıkça ortaya koymuştu: “Kiev, NATO üyeliği peşinde koşarak bugünkü çatışmaların taşlarını döşedi.” Kuşkusuz Kiev’i o yanlışa yönlendiren de ABD yönetimleriydi.

- Kissinger’ın şu uyarısı özellikle Avrupalı siyasetçiler açısından önemliydi: “Batı, Rusya’yı ezici bir yenilgiye uğratma çalışması peşinde koşmamalı. Rusya’nın 400 yıldır Avrupa’nın ana parçalarından biri olduğu hatırlanmalı.”

Kissinger konunun artık toprak tavizini zorunlu kıldığının da kabul edilmesi gerektiğini vurguluyordu: “Ukrayna, savaşın sona ermesi ve barış anlaşmasına varılması için Rusya’ya toprak vermeli.”

Tabii asıl önemlisi şuydu: Kissinger bunları ABD’nin “ana stratejisinin” gereği olarak savunuyordu. Açalım:

KİSSİNGER’A GÖRE RUSYA ÇİN’DEN KOPARILMALI

Kissinger’ın ABD-AB-Rusya üçgeninde dile getirdikleri aslında Çin’le ilgiliydi. Rusya’ya neden taviz verilmesi gerektiğini şu sözlerle açıklıyordu Davos’ta: “Aksi takdirde Rusya Avrupa’dan tümüyle kopup Çin’in kalıcı müttefiki haline gelecek.”

Bu ABD’nin ana stratejisi açısından o kadar önemliydi ki Kissinger Davos’tan sonra da bu uyarılarını sürdürdü: “Artık soru, bu savaşın nasıl sona erdirileceği olacak. Sonunda hem Ukrayna hem de Rusya için birer yer bulunmalı, eğer ki, Rusya’nın Çin’in Avrupa’daki ileri karakolu olmasını istemiyorsak.” (Times, 11.6.2022)

Kissinger ve başka pek çok ABD’li siyaset bilimci, uluslararası ilişkiler uzmanı ve analist önemle belirtiyordu: ABD’nin asıl rakibi Çin’di. Ve ABD, hızla büyüyen Çin’e karşı,

a) mevcut müttefiklerini (AB) sağlamlaştırmalı,

b) yeni müttefikler (Hindistan) bulmalı ve

c) Çin’i (Rusya’yı Batı’ya çekerek) yalnızlaştırmalıydı. Hatta Brzezinski bunu “daha büyük Batı” inşası diye formüle etmişti.

TRUMP KİSSİNGER’I İZLİYOR

İşte Trump bu stratejiye uygun adımlar atıyor.

- Trump savaşın ana nedenini tıpkı Kissinger gibi belirliyor: “Ukrayna’nın NATO’ya girme ihtimali, savaşın ana nedeniydi.”

- Trump, tıpkı Kissinger’ın önerdiği gibi Rusya’ya Batı kapısı açıyor: “Rusya G7’ye geri dönmeli.”

- Trump tıpkı Kissinger’ın işaret ettiği gibi esas olarak Çin’e odaklanmak istiyor.

TRANSATLANTİK İLİŞKİLERİN REVIZYONU

Trump’ın bu adımları Avrupa’da bir kaç türlü endişeye yol açmış görünüyor. Bazıları Putin’e taviz verilmesinin yol açacağı sorunlara dikkat çekiyor, bazıları ABD’nin Avrupa’yı yüzüstü bıraktığını düşünüyor, bazıları da geleneksel Transatlantik ilişkinin zarar göreceğini belirtiyor.

ABD’nin diğer konuları tavizle de olsa çözerek sadece Çin’e odaklanması, Transatlantik ilişkilere sırtını döneceği anlamına gelmiyor kanaatimce. Ana stratejisine dayalı bu politikaların, Transatlantik ilişkileri de bir revizyona zorlayacağını düşünüyorum.

Zira Rusya’nın yerinin neresi olduğu konusu, Avrupa Güvenlik Mimarisi’nin nasıl olacağını da belirleyecektir.