Tarihten korkmak!

Gezi dosyası sadece hükme bağlanmış bir konu değildir. İktidar 12 yıl önceki o olaylar için bugün suçlamalar, tutuklamalar yapıyor.

Toplumda korkutucu bir “suç modeli” oluşturup onun üzerinden hukuka aykırı soruşturmalar, tutuklamalar yapmak hukuk tarihinde otoriter uygulamalar olarak anlatılır.

Gezi olaylarında bir; uzun süreli ve yaygın “protesto eylemleri” bölümü vardır, suç değildir. Bir de yakıp yıkan, otobüsleri ateşe veren, molotof kokteyli atan, polise saldıran terör ve şiddet bölümü vardır ve kesinlikle suçtur.

Hukukta bu ayırım yokmuş gibi “Gezi olayları darbeye teşebbüstü” diyerek şiddetle ilgisi olmayanları da Gezi’de yer aldı, destekledi, protestoları organize etti gibi gerekçelerle “suçlu” diye damgalamak ve mahkûm etmek ise sadece hukuka aykırı değildir. Hukuka karşı otoriter bir tehdittir…

HUKUKA TEHDİT

Hukuka karşı bir tehdit olması şuradan belli ki, Osman Kavala ve arkadaşları böyle şiddet eylemleriyle, yakıp yıkmalarla kesinlikle ilişkileri olmadığı halde mahkûm edildiği gibi bu mahkûmiyet emsal sayılarak hâlâ “darbeye teşebbüs” soruşturmaları ve tutuklamalar yapılıyor, Ayşe Barım’ın tutuklanması gibi.

Hatta Savcı, o zaman medyada Gezi hareketini destekleyen haber ve yazıları bile inceletiyormuş.

Tabii Gezi olayları hakkında hükümetten farklı düşünen ve davranan o zamanki hükümet üyeleri için bir soruşturma söz konusu olamaz.

Ve yine tabii Gezi protestosunu desteklemek ve hükümeti protesto etmek için Gezi’ye gelen MHP heyeti hakkında da soruşturma söz konusu olamaz. Doğrusu budur ama MHP muhalefette olsaydı böyle bırakırlar mıydı?

İKTİDARIN TAVRI

Gezi olaylarının yeniden soruşturulmasını, üstelik şiddet unsuru gösterilmeden tutuklama yapılmasını hükümet de destekliyor. Zaten böyle olmasa yargı da bunları yapmazdı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TV’de bu yönde konuştu, eskiden de söylediği gibi “yakıp yıkanlar”ın suçlu olduğunu belirtti. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ da şu açıklamayı yaptı:

“O gün vandallık yapanlar, yakıp yıkanlar bunun yanına kar kalacağını mı zannetti? Hukuk, vakti geldiğinde onlardan hesabını soracak.”

Bu soyut ifade elbette hukukun gereğidir. Fakat hukuken çok büyük bir sorun vardır: Somut olarak, “vandallık” yaptığı veya “yakıp yıktığı” ya da bu yönde talimat verdiği, çağrı yaptığı hakkında bırakın delili, emare bile bulunmayanlar soruşturuluyor, mahkûm ediliyor, oniki yıl sonra tutuklanıyor.

Suç modeli ve hukuka karşı tehdit dediğim budur.

DELİLLER NEREDE?

Gezi hükümlülerinden Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Kahraman, özel X hesabından Adalet Bakanı Tunç’a sorular yöneltti. Oy birliğiyle beraat kararı veren hakimler neden görevden alınmış, yeni heyet aynı dosyada nasıl mahkûmiyet kararı vermişti?

Hangi “cebir ve şiddet” yani “vandallık… yakıp yıkma” delili ile?

Aynı soruyu bu sütunda, ben de iki defa sorumuştum. Cevap gelmedi. Tabii ki tenezzül etmeyebilirler. Fakat mademki ülkede ve uluslararası hukuk camiasında tartışılan böylesine ağır bir sorun var “şu şu şiddet eylemini emrettiler, teşvik ettiler” gibi somut deliller varsa bunu açıklamaları bir kamu görevi değil midi?

Öyledir ama Kavala ve arkadaşları hakkında ve medyaya yansıyan bilgiler itibariyle Ayşe Barım hakkında herhangi bir şiddet delili yok.

TARİHİN HÜKMÜ

Evet çok güçlüsünüz. Devlet üç erkiyle sizin emrinizde. Ama bir de vicdan ve tarih var.

Merhum Cevdet Paşa, Mecelle layihasında, adalet için vicdanın yeterli olmayacağını yazmış, kanuna uygunluğun önemini vurgulamıştı. Türkiye’nin “ferman”dan “kanun”a geçişinde çok önemli bir gelişmeydi bu.

Kanunun, hukuk ilmine uygun yorumlanması kaydıyla tabii.

Ama her halde tarihin hükmüne dikkat etmek lazım.

27 Mayıs’in civcivli, tantanalı, debdebeli, heybetli aylarında DP’lileri “geçmişe yürüyen kanunlar”la yargılamak için devrimci hukukçular imza toplarken, tek başına merhum Prof. Tahir Taner, “ben tarihten korkarım” diyerek reddetmişti.

Bugün tarih o imzacıları kınıyor, Tahir Taner’i takdirle, hürmetle kaydediyor.

Mesele sadece Gezi değil. Basını baskılamak, muhalefeti “silkelemek” için yapılan işlemler de böyle, KHK’lılar yarısı da böyle açılmıştı