“Atatürk ülkemizi tek başına düşmanlardan kurtardı. Cumhuriyet Türkiye’sini yoktan var etti. Gerici, cahil, köhne, tutucu bir güruhtan ilerici, modern, çağdaş, Batılı, laik, bilimin ışığıyla aydınlanmış bir ulus yarattı. Onun için Atatürk bizim rehberimiz, liderimiz, ebedi şefimiz, idolümüz, varlık nedenimiz, üst insan, meta-insan, bugünümüzü sağlayan, her nefesimizi borçlu olduğumuz ulu önderimizdir. Biz hepimiz onun izindeyiz. Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Açtığı yolda, gösterdiği ülküde, hiç durmadan yürüyenleriz. Varlığımızı onun varlığına armağan ettik. Bu durumda doğal olarak ülkenin sahibi biziz. Bu ülke üzerinde sadece bizim tasarruf hakkımız var. Biz ülke ve millet için en doğruyu bilenleriz; hatta neyin en doğru olduğunu sadece biz biliriz. En vatansever biziz. Bu ülkeyi en çok düşünen, bu vatan için en çok kaygılanan biziz. Kimse bu ülkeyi bizim sevdiğimiz kadar sevemez. Bizim gibi düşünmeyenler, bizim gibi inanmayanlar, bizim gibi yaşamayanlar, bize benzemeyenler gaflet, dalalet hatta hıyanet içindedirler. Onla Yunan artığıdır. Standart, normal, doğal biziz. Biz hep doğruyuz, hep haklıyız. Biz hatadan münezzehiz, masumuz. Çoğunluğun bize uymuyor olması, onların, körlüğünden ve cehaletindendir. Hepsi yanılıyor, biz yanılmayız, aldanmayız. Bizim gördüğümüz gerçeği onlar görmüyor. Onlar hain. Onlar eğitim görse bile hakikati göremezler; biz eğitim görmesek de Atatürk’ün ışığı ile aydınlanır, onun ölümsüz varlığı ile yolumuzu aydınlatırız. Ülkeyi yönetme hakkına sadece biz sahibiz. İnönü’nün tek hatası çok partili sisteme, gizli oy, açık tasnife izin vermiş olmasıdır. Cahil bir millet doğru seçim yapamaz. Onun için, yolundan sapmış milleti doğru yola getiren darbeler meşrudur, gereklidir. Millet kendi başına, kendi haline bırakılamaz, mutlaka vasisi olmalıdır. Ordumuz cahil bir milletin inisiyatifine bırakılamaz. Cahil millet askerlik yapmalıdır, bizim için ölmelidir, sağ kalanlar bizim için çalışmalıdır ama ordu milletin değil sadece bizim ordumuzdur. Ülkenin nimetlerinden ve halkın emeğinden istifade hakkı öncelikle bizimdir çünkü biz seçkiniz, biz her şeyi hak ediyoruz. Atamızın yolundan sapmış ülke er ya da geç yeniden doğru istikamete girecektir. O zaman İstiklal Mahkemeleri yeniden kurulacaktır. Kimseye acınmayacaktır. Bizim gibi olmayanlar, bize benzemeyenler yok edilecektir. Bizim gibi olmayanların yaşama hakkı da yoktur. Atam olmasa isminiz Yorgo olurdu. Köy Enstitüleri yeniden açılacak, ulusumuz eğitimden geçirilecek, bütün ülke bize benzetilecektir. Başka yol yoktur. Başka yol ihanettir. Atam ölmedi, içimizde yaşamaktadır. 1881’de doğmuştur, ebedi aramızdadır. Bu yolda kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz! Atam izindeyiz. Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”
Eksiği var, fazlası yok. Bir Kemalist’in zihni tam böyle çalışıyor, sadece
böyle çalışıyor…
CHP’NİN DÜŞTÜĞÜ TUZAK
Kara Harp Okulu’ndan 2024 yılında 917 Türk öğrenci mezun oldu ve teğmen olarak göreve başladılar. 917 teğmenden sadece 5 tanesi disiplinsizlik nedeniyle ihraç edildiler. CHP ve onun başını çektiği muhalefet, bu 5 disiplinsiz teğmeni savunurken, kurallara riayet ederek göreve başlamış 912 teğmeni töhmet altında bırakıyor. Sadece bu teğmenler de değil, askerliğin disiplin olduğunu çok iyi bilen milleti de karşısına alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir siyaset dehası ama bu tuzağı o kurmadı; CHP, disiplinsizliğe sahip çıkarak, kendi kazdığı kuyuya, kendi kurduğu tuzağa düşüyor.
6. FİLO VE DERİN YARA
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında “Bizim karşısında olduğumuz 6. Filo’ydu. Senin yanında durdukların onun karşısında namaza durdular namaza” ifadelerini kullanarak bir yalanı, iftirayı tekrar dile getirdi. Yazdık, ama durmadan yazmaya devam edeceğiz: 1969 yılında solcular aylar süren şımarıkça eylemleriyle Türkiye’de hayatı felç etmiş, sağcı, milliyetçi, dindar gençler de sokağa çıkarak bu şımarık solcuları affedersiniz eşek sudan gelene kadar pataklamışlardı. Türkiye solu yediği bu dayağı unutamadı; “6. Filo’ya karşı namaz kıldılar” yalanıyla da ezikliğini örtmeye çalışıyor. Siz şükredin ki Gezi olayları sırasında öfkeli kalabalığı evinde tutan Erdoğan gibi bir lider vardı; yoksa 1969’u bile unuturdunuz.
“BENZEMEZ KİMSE SANA”
Ekrem İmamoğlu, Erdoğan’ın hikâyesini taklit ederek Cumhurbaşkanı olabileceğini zannediyor. Oysa hikâyeler hiç benzemiyor. Erdoğan sahte mağdur değildi; sadece kendisi değil, partisi, hareketi, yol arkadaşları, fikri, inancı on yıllar boyunca ötelenmişti. Erdoğan neredeyse çocukluğundan itibaren mücadelenin içindeydi. Erdoğan sıfırdan parti kurdu, Genel Başkan, Başbakan, Cumhurbaşkanı oldu. Geldiği her makama mücadele, sabır ve direnişle geldi. Erdoğan’ın kendisine inanmış kadrosu vardı. Erdoğan Belediye Başkanlığı döneminde başarılıydı. En önemlisi de Erdoğan her zaman diklenmeden dik durdu. Sağa sola sataşıp sahte mağduriyet üretmekle Cumhurbaşkanı olunmaz; millet de zaten bunu yutmaz.