Putin'in aklında 80 yıl önceki Yalta Konferansı'nda olduğu gibi "dünyayı bölüşme" düşüncesi var
Söz konusu olan Trump ise her şey olabilir.
Bir kere, o, pardon, O herkesten üstündür.
Her şeyin en iyisini bilir.
Sıradan ölümlüler onun kafasından geçenleri anlayamaz.
Kendisi NATO’nun patronudur ama diğer pakt üyelerini NATO’dan çıkmakla tehdit edebilir.
G-7 üyesi, ABD’nin yakın müttefiki ve komşusu Kanada’yı bir “Amerikan eyaleti” yapmak istediğini yumurtlayabilir.
Resmî anlaşmayla ABD’den Panama’ya geçen Panama Kanalı’nı geri almak için tehdit savurabilir.
* * *
Şi, Trump ve Putin'i yansıtan temsili görsel Dzen.ru sitesinden alınmıştır
Kaç seferdir “tehdit” diyorum.
Evet, Trump “uyarı”dan çok “tehdit” dilini sever.
Ama onun dilinde bu “savaş narası” anlamına gelmez.
Zaten kendisi savaşmayı sevmez. Mümkün olduğunca silahtan uzak duracağı izlenimi verir.
Ancak “ekonomik savaş” kavramına bayılır.
Çünkü o zeki ve güçlü bir patrondur.
Hem zeki hem güçlü ve hem de patron olduğunu her aşamada hatırlar ve hatırlatmak ister.
Türkiye Cumhurbaşkanı’na gönderdiği malum mektupta ne demişti: “Yoksa ekonomini mahvederim!”
İşte Trump budur.
Dün de Putin’e savaşın hemen bitirilmesi gerektiğini, çok fazla insan öldüğünü söyledikten sonra aynı moda girdi ve ekledi:
“Aksi halde Rusya'ya ciddi yaptırımlar ve gümrük vergileri getiririm.”
Türkçesi aynı: “Yoksa ekonomini mahvederim!”
* * *
Oysa Putin daha Trump tacını giymeden onu erkenden kutlamış ve savaşın kısa sürede “Rusya’nın Ukrayna’yı ezmesiyle” sonlandırılması konusundaki umudunu dile getirmeye çalışmıştı.
Rus lider, Amerikan Başkan’ın Ukrayna’yı hiç önemsemediğini düşünüyordu.
Ve aslında bu düşüncesinde haklıydı.
Ukrayna Trump’un umurunda değildi.
Ama o Rusya’yı da “şımartmak” istemiyordu, amacı onu “dostane tehditlerle” yola getirmekti.
İşte tam da burada, iki liderin kendilerine ve birbirlerine yaklaşımlarının arasında “dağlar kadar” fark olduğunu anlamamız şart.
Putin savaşı bitirmek için Ukrayna Başkanı Zelenski ile masaya oturmak niyetinde değil. Onu muhatap olarak kabul etmiyor.
Zaten Rusya’nın Ukrayna’yla değil “kolektif Batı” ile savaştığını söylüyor.
Ve masada Trump’ı görmek istiyor.
* * *
Yalta Konferansı'nda Churchill, Roosevelt ve Stalin
İkinci Dünya Savaşı’nın son demlerinde, 4-11 Şubat 1945’te, Yalta (Kırım) Konferansı’nda Sovyet lider Stalin, nasıl ABD ve İngiltere’den muhatapları Roosevelt ve Churchill ile “dünyayı bölüştüyse”, Putin de şimdi benzer bir paylaşım istiyor.
Kendisi Avrasya’nın önderi ve nükleer olarak güçlü bir devletin lideri…
Trump Batı’yı temsilen…
Şi Cinping de, mesela, Uzak Doğu’nun ya da Asya’nın önemli bir yöneticisi…
80 yıl önceki o tarihi poz gibi, otursunlar ve “dünyayı bölüşsünler”…
Ukrayna, Moldova, Gürcistan ve diğer eski Sovyet ülkeleri Putin’e verilsin.
NATO Avrupa’da geri adım atsın ve Rusya’yı kuşatmaktan vazgeçsin.
Ve başka adımlar atılsın…
Putin’in anlayışı ve kendini gördüğü yer bu.
* * *
Ona sık sık “dostum” ve “akıllı bir lider” diyen, onunla anlaşmayı umduğunu dile getiren Trump ise aslında bambaşka havalarda.
O asıl Çin’i önemsiyor. Ama öyle eşiti olarak değil. Sadece güçlü bir hasım olarak.
Diğer taraftan Rusya’yı ustaca idare ederek, gerekirse ara sıra korkutarak hizaya getirmek amacında.
Aslında ona tepeden bakıyor.
Çünkü kendisi “patron”…
“Zeki ve güçlü patron”…
78 ve 72 yaşındaki yüksek egolu bu iki erkeğin kendilerine ve birbirlerine yaklaşımları böylesine farklı olunca anlaşmaları hiç kolay değil.
İşte Trump bu zorluğu kendi üslubuyla aşmak için Putin’i “dostça” tehdit etmeyi deniyor.