Cumhurbaşkanlığı yaveri AKP’li turpları sorsaydı keşke

Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, ne zaman AKP lideri CHP’ye yönelik bir hamle yapsa, bir isim daha sanki AKP liderinin yaveriymişçesine aynı hamleyi yapıyor.

Erdoğan ne zaman Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili bir iddia, bir eleştiri, partiyi yıpratmaya yönelik bir cümle kursa, onu takip eden ilk isim “Cumhurbaşkanlığı yaveriymişçesine” Kılıçdaroğlu oluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Özgür Özel’i hedef alıp, “kırmızı kart” kampanyası ile alay etmeye başlayıp, sonra da belediye başkanlarını kast edip “Turbun büyüğü heybede” deyince Kılıçdaroğlu hemen ortaya atladı ve CHP yönetimini eleştirmeye başladı. Beşiktaş Belediye Başkanı’nın görevden alınmasına atıfta bulunarak “Yumuşama süreci falan dersen başına bunlar gelir” dedi.

Siyasetteki gerginliği ortadan kaldırma konusunda aşırıya kaçılmış olabileceğinde haklı noktalar olsa da, AKP’nin yargıyı siyasal gücünün bir parçası haline getirip araçsallaştırmasının faturasını CHP yönetimine yıkmak doğru ve mert bir tavır değildir.

Siz birine sıkmak üzere el uzattığınız zaman, o kişi elinizi tutacakmış gibi yapıp, bacak aranıza tekme atıyorsa iyi niyetli kimse size “Suçlu sensin” demez.

Ayrıca zannederim ki Kılıçdaroğlu aynı yaveri olduğu şahıs gibi seçmenin hafıza zayıflığına güveniyor olsa gerek.

Kendi genel başkanlığı döneminde de yine bir Beşiktaş Belediye Başkanı’nın görevden alındığını unutmuşa benziyor.

Oysa Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olduğu sırada yine bir ocak ayında, 4 Ocak 2018’de, dönemin CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar görevden alınmış ve CHP Genel Başkanı buna hiçbir tepki gösterememişti.

Bugün en azından belediye önünde toplanıp gösteri yapan CHP örgütü o gün bunu bile yapmamıştı.

Kılıçdaroğlu’nun 2 gün sonra gelen tepkisi ise “Arkası gelebilir” olmuştu.

CHP’nin eski genel başkanı bunları hatırlamadığımızı zannederek partisinin yeni yönetimine yükleniyor.

Oysa gerçekten CHP’yi düşünüyor, gerçekten AKP karşıtı olsa idi, başka bir şeyi hatırlatmayı tercih ederdi.

CHP’ye geçen Ankara ve İstanbul belediyeleri, AKP dönemi ile ilgili çok geniş yolsuzluk dosyaları hazırlayıp yargıya intikal ettirmeye çalışmışlardı ancak bu dosyalar iktidar tarafından yok edilmişti.

Üstelik o sırada Kılıçdaroğlu genel başkandı ve bu dosyaların akıbeti ile ilgili parmağını bile kıpırdatmamıştı.

Eğer Cumhurbaşkanı yaverliğine yükselmiş, merkez sağ aşığı bir bürokrat değil de, gerçek bir CHP’li olsa idi etmesi gereken lakırdı, “Sen heybedeki AKP’nin olgunlaşmış turplarını anlat önce” olurdu.

Kımızı kart

Kılıçdaroğlu’nun aynen yaverliğini yaptığı kişi gibi seçmenin hafıza zafiyetine güvendiğini söyleyince aklıma geldi, yazmazsam olmaz.

Çocukken babamın da, annemin de bana öğrettiği bir şey var.

“Yalan söylememelisin”

Bu öğreti başıma bela açtı ama bunu anneme hatırlatınca “Yalan söyleme dedik ama her doğruyu da söylemen gerekmiyor, hele bu zamanda” diyor başımı belaya sokacağım korkusu ile.

Rahmetli peder bey ise “Yalancı olmak için çok iyi bir hafıza gerekir. Bu kadar iyi bir hafıza kimsede yoktur. Varsa bile sonuçta kafanı sürekli yalanlarla doldurmuş olursun. Hangi yalanı kime ne zaman niye söylediğini hatırlamaya çalışmaktan doğrularla bağlantın kesilir ve yine de arada bir şaşarsın ve utanırsın. Doğru söylemek esastır. Çünkü doğru asla değişmez. Kime nerede ne zaman hangi doğruyu söylediğini hatırlamaya çalışarak beynini boşa çalıştırmana gerek kalmaz” demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özgür Özel’in kırmızı kart kampanyası ile dalga geçmeye çalışırken, “Ben 20 yıllık futbol hayatımda hiç kırmızı kart görmedim” dedi.

Erdoğan’ın futbol hayatı kaç yıl sürdü, kronometreyi ne zaman başlatıp ne zaman bitiriyor bilmiyorum ama “Hiç kırmızı kart görmedim” bilgisinin doğru bir bilgi olmadığını biliyorum.

Kendisini futbolcu olarak takip ettiğim için değil, kendisi bundan 7-8 yıl önce bunu anlattığı için.

2017 yılında Erdoğan NTV’de o zaman arasının çok iyi olduğu Rıdvan Dilmen’in programına konuk olmuş ve Anadolu Hisarı sahasında, Yıldız ile oynadıkları bir maçta hakeme itirazdan kırmızı kart gördüğünü detaylı biçimde anlatmıştı.

Şimdi ise, ben hiç kırmızı kart görmedim, dedi.

Gerçeği söylemeyi tercih etseydi çok daha rahat ederdi.

O gün söylediği mi doğru değildi, bugünkü mü bilemeyiz.

Ancak birinden birinin gerçek olmadığını biliyoruz.

Kırmızı kart görmediğini kendisi söylediyse başka bir sorun, yanındaki metin yazarları uydurduysa başka bir sorun!

Tabii bu arada Erdoğan bu son konuşması ile ölü doğan ‘kırmızı kart kampanyasına” can verdiğinin de farkında mı acaba!

İlk Kripto Başkan ne ola!

Trump’un taç giyeceği hafta sonu, Trump onuruna yapılan bir balo ile başladı.

Balo’nun adı “Crypto Ball” olarak belirlenmişti ve Başkan Trump da “İlk Kripto Başkan” olarak lanse ediliyordu.

 

Katılım ücreti kişi başı 2 bin 500 dolardı ve baloya Türkiye’den eski Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan katıldı.

Trump, fakirlerin, karşı olduğu göçmenlerin, siyahların, işsizlerin, evsizlerin, eğitimsizlerin, toplumun en dezavantajlı kesimlerinin oyları ile seçildi.

Ama zenginlerin çıkarlarını koruyan başkan olacak.

Kendisine oy verenlerin beklentisi ise zenginlerin kendilerine iş vermesine neden olacak bir değişim.

Zenginler daha zengin olsun ki, onlara iş kapısı açılsın.

Ülke içine dönsün ki, emek ihtiyacı olsun.

Siyasetin yeni yönü bu galiba.  

Yoksulların oyları ile kazanıp, zenginlere kıyak çekmek.

Zenginlerin de yoksullara iş sahası açması.

Tabii Trump bunu vergileri düşürerek yapmayı planlıyor.

Bizde olduğu gibi vergileri attırarak değil.

Sermayeyi ABD’ye getirerek yapmayı umuyor.

Sermayeyi Amerika’dan kaçırarak değil.

Trump’ın yaptığı işin bir mantığı var.

Bizde yapılanın ise bu mantığı bile yok.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Gönül rahatlığı ile ‘Doğruluk kazanır” diyebildiğimiz zaman.