Süreçteki belirsizlik

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan süreç DEM Parti heyetinin ziyaretleriyle sürüyor.

Sırada PKK terör örgütünün Kurucusu Abdullah Öcalan’la ikinci görüşme var.

DEM Parti heyeti, Öcalan’la ikinci görüşmeden sonra da siyasi parti liderlerini ziyaret edecekler mi yoksa Öcalan beklenen açıklamasını mı yapacak belli değil.

Bu süreçte iktidarın ve DEM Parti sözcülerinin söylemleri de birbirinden çok farklı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “PKK feshedilecek, koşulsuz silahlar teslim edilecek, etmezlerse silahlarıyla birlikte gömülecekler” diyerek süreçte tek taraf olduğu mesajını veriyor. Kürt sorunu olmadığını, bu sorunu yaptıkları reformlarla çözdüklerini, sadece terör sorunu olduğunu, bunun da silahların teslim edilmesiyle sonuçlanacağını vurguluyor.

Bahçeli’nin söylemi de Erdoğan’ın söylemiyle aynı.

Ancak DEM Parti sözcüleri ve görüşmeleri yürüten heyet üyelerinin açıklamaları farklı.

DEM Parti sözcüleri süreçte iki taraf olduğunu vurguluyor.

Örneğin Sırrı Süreyya Önder, bu sürecin bir fırsat olduğunu, sorunu iki taraf olarak çözmek gerektiğini, aksi halde 72 tarafın olaya karışacağını söylüyor.

DEM Parti sözcülerinin ifade ettiği gibi “iki taraf” söz konusuysa bir pazarlık süreci de var demektir.

DEM Parti’nin talepleri konusunda da sözcüler arasında bir görüş birliği yok.

CHP lideri Özgür Özel’in açıkladığına göre heyette yer alan Ahmet Türk, bir anayasa değişikliği, otonomi gibi bir taleplerinin olmadığını söylemiş.

Buna karşın DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, anayasada değişiklikler ve yasa düzenlemeleri gerektiğini söyledi.

DEM Parti heyetiyle görüştükten sonra açıklama yapan Selahattin Demirtaş bir adım geride duruyor.

Demirtaş, Öcalan’ı siyasi lider olarak ilân etti ve destekleyeceğini, arkasında duracağını da açıkladı.

Demirtaş ayrıca Türkiye’nin yönünü bütün Kürtlere çevirmesi gerektiğini de söyleyerek, sürece Suriye’nin de dahil edilmesi gerektiği mesajını verdi.

Süreçte önemli eksiklikler var.

Örneğin şeffaflık yok.

Öcalan’ın ne istediği bilinmiyor.

Ne karşılığında PKK’yı feshettiğini söyleyecek ve silah bırakma çağrısı yapacak?

Sadece kendisinin ev hapsine çıkarılması karşılığında mı?

Başka talepleri de var mı?

Bu soruların yanıtları belli değil.

Öcalan’ın yapacağı çağrıya Suriye’deki PKK-YPG uyacak mı?

Öcalan istedi diye fesih kararı alıp silahları teslim edecekler mi?

Bunu da şimdiden bilmek olanaksız.

Bu nedenle sürecin şeffaf yürütülmesi, kamuoyundan bilgi saklanmaması çok önemli.

Sonuçta böyle önemli bir konuda toplumun onayı çok önemli.

Bugüne kadar gösterilen toplumsal tepkilerden de anlaşıldığı gibi, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik, üniter ve ulus devlet niteliklerinden birinin bile değiştirilmesine toplumun çok büyük bir kesimi onay vermeyecek.

Böyle çok önemli bir konunun sadece siyasi parti liderleri ve Öcalan arasındaki görüşmelerle sonuca bağlanması halkın kabul edeceği bir yöntem değil.