Türkiye, Ali Kemal Özcan’ı 2019 yılında tekrar edilen İstanbul seçiminden iki gün önce İmralı dönüşü yaptığı açıklama ve beraberinde getirdiği mektupla tanıdı. Öcalan, mektupta HDP seçmenlerine özetle “CHP’ye oy vermeyin, tarafsız kalın” diyordu.
Cumhur İttifakı’nın İstanbul’u kaybetmemek için bel bağladığı mektup ters tepti. Oy farkı 13 binden 800 bine çıktı.
Beş yıl sonra şimdi, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de meclisin açıldığı gün DEM Parti sıralarına giderek, Tuncer Bakırhan’la tokalaşmasıyla başlayan DEM Parti-İmralı trafiğinde, adı konmamış bir müzakere süreci yürütülüyor.
Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Ali Kemal Özcan’a şu soruyu sordum:
“Bugün İmralı’ya gidip Öcalan’dan mektup getirmenizi isteseler yapar mısınız?”
Kısa ve net bir yanıt verdi:
“Hayır!”
Özcan, süreçten kaygılı olduğunu söylüyor.
Çünkü 10 yıl önce her iki tarafta süreci bozan isimlerin yine iş başında olduğunu savunarak, “Aynı tuğlalarla yeni bina yapılmaya çalışılıyor” diyor.
Özcan, çözümden bahsedilebilmesi için sorunun tanımlanması gerektiğini belirterek, “Tanımlanması olmayan sorunun çözümü nasıl olur? Mümkün değil.” diye konuşuyor.
Özcan:
“Bize umut veren bir uzlaşma olsa, en azından taraflar sürecin adıyla ilgili uzlaşmaya gelirler. O da yok. Bir binayı temel olmadan yapamazsınız. Temel, uzlaşmayla olur.”
Özcan, “Bizim PKK diye bildiğimiz şu an fiilen PYD” derken, Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yapmayacağını savunuyor. Sürecin ölü doğma riskiyle karşı karşıya olduğunu kaydediyor.
Bugün İmralı'ya gidip Öcalan'dan mektup getirmenizi isteseler yapar mısınız?
Hayır, ben o zaman da mektup getirmeyi istememiştim. O zaman istemeyen niye şimdi istesin? Ayrıca mektup değildi bu. İmralı’dan ayrılmadan önce iki kez sordum Öcalan’a, vedalaşırken. Dedi ki “Avukatsız okuma, okursan ters teper.” İki saat direndim okumamak için. Münakaşa ettik.
Kiminle?
Benimle birlikte olan yetkililer.
Kamu görevlileri.
Tabi.
Onlar okumanızı istediler.
İstediler.
Bu yetkililer siyasi mi, kamu görevlisi mi?
Devlet görevlileri.
Görevliler neden seçimle ilgili mesajı okumanızı istiyor?
Bilemem, onlara sormak lazım.
İki saat onlarla müzakere mi ettiniz.
Değerlendirdik. Ters tepeceğini söyledim. İmralı yolum kapanmasın diye okumayı kabul ettim.
O görüşmeden sonra bir daha Öcalan'a gittiniz mi?
Yok, görüşseydim bugünkü gelişmeler olmazdı.
Bugünkü süreci nasıl görüyorsunuz?
Benim kaygım, aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek. 10 yıllık geçmişimizi sorgulamadan yeni bir işe giriştik. 2015'te bir süreç vardı ve bitti. Kamuoyu sürecin kim tarafından nasıl bitirildiğiyle ilgili net düşüncelere sahip mi? Yok. Sanki dedikodu verisi. O diyor sen yaptın, o diyor sen. Bu süreci bozanlar şimdi işin başında.
Hükümet tarafında MİT, bu tarafta da Sırrı Süreyya Önder işin başındaydı. “Seni başkan yaptırmayacağız” noktasına gelen yerde de aynı kişinin ismi geçti. Ben bunu Öcalan’la konuştum, teyit etti. “(Osman) Kavala, Sırrı Süreyya’nın kulağına, Sırrı Süreyya da Selahattin'in (Demirtaş) kulağına” dedi. Süreç bununla bozulmadı mı?
Bu söz Öcalan'a mı ait?
Tabii ki, bana söyledi. Bu cümlenin hesabını kimse vermiş mi? Maliyet ne? 10 yıl değil mi? Aynı tuğlalarla yeni bina yapılmaya çalışılıyor. Bundan derin kaygılıyım. İkinci kaygım da şu: Çözümden bahsediliyor değil mi? Sorunun tanımlanması yok. Tanımlanması olmayan sorunun çözümü nasıl olur? Mümkün değil.
Erdoğan, “Ya silahı gömecekler ya da silahlarla birlikte gömeceğiz” diyor. Böyle bir retorik içerisinde nasıl bir çözüm peşinde olur?
Bu meseleyi 30 yıldır çalışan biri olarak nasıl umutlanabilirim? Olmayacak duaya amin demek konumunda kendimi hissediyorum.
“Buradan bir şey çıkmaz” kanaatindesiniz.
Ölü doğma gibi bir büyük riskle karşı karşıya. Çünkü sorunun ne olduğunu tanımlamamışsınız.
Bahçeli ve Erdoğan, “Kürt sorunu” demiyor. Hatta “Terör sorunu var” diyorlar. “Adı çözüm süreci, yapılan da müzakere değil” diye konuşuyorlar. DEM Parti, müzakere olduğunu varsayıyor. Hangisi doğru?
Bize umut veren bir uzlaşma olsa, en azından taraflar sürecin adıyla ilgili uzlaşmaya gelirler. O da yok.
Şu an olan ne?
Öcalan, ipuçlarını yedi maddede verdi. “Koşullar olursa” dedi. Koşullar dediği ne? “Erdoğan ve Bahçeli'nin paradigması” dedi, değil mi? Öyle bir şey de bilmiyoruz. Elimizde bir şey yok. Bir binayı temel olmadan yapamazsınız. Temel, uzlaşmayla olur. Bahçeli, Öcalan'ı meclise çağırınca dedim ki, “Bu sembolik bir şeydir.” Öcalan, meseleyi çözmeden ne meclise gelir ne kamunun önünün ne çıkar. Bana öyle söyledi. "Buradan çıkmak istemiyorum. Şu an dünyada en güvenli yer benim için burasıdır. Ben fiziken ayakta değildim burada olmasaydım” dedi. “Bir haftada çözerim” dedi. Bir haftada çözülecek olan, şiddet ve terör meselesidir.
Öcalan'ın silah bırakma çağrısı yapsa karşılığı var mı?
Yok işte, silah bırakma çağrısı yapmaz. Örgüt büyük oranda şu anda PYD. Bizim PKK diye bildiğimiz, şu an fiilen PYD.
Silah bırak çağrısını yapacaksa kime yapacak?
Silah bırakma çağrısı yapmayacak ki.
Niye?
Silahı kime bırakacak? İşin içinde Amerika’nın olduğu silahları nereye götüreceksiniz? Mealen söylüyorum; Türkiye’yle birlikte namluları aynı yöne doğrultma çağrısı yapar. Kendi liderliğini bitirecek iş yapmaz.
Hangi şartlar sağlanırsa bu açıklamayı yapar?
Türkiye'nin PYD ile uzlaşma yolunu sonuna dek açmasıyla…
Sorun PKK sorunu değil, PYD sorunudur.
Devlet PYD'nin silahını bırakmasını istiyor.
Olmayacak duaya amin meselesi budur işte. Bu olmaz.
Şöyle varsayıyorlar: Öcalan ev hapsine alınma kaydıyla bu çağrıyı yapar.
Ölümle tehdit etseniz de yapmaz. Silahların Türkiye ile aynı yöne çevrilmesi düşüncesine sahiptir, Öcalan. Ortadoğu'da Türk-Kürt ittifakını tehlikeye düşürecek odaklara karşı namluların paralelliğinin çağrısını yapar.
Bahçeli’nin anladığı bu değil ki.
Bilmiyorum. Bilmiyorsa Bahçeli de boşa düşer.
Bahçeli ve Erdoğan'ın anladığı bu mu sizce?
Ben de sizin gibi bilmediğim için kaygılıyım.
Açıklamaları okuyunca…
Açıklamalardan bu anlaşılmıyor, evet. ‘Terörsüz Türkiye’ evet. Doğru da sen Kürtler hakkında ne düşünüyorsun? Dünya “Kürtler” diyor PYD’ye. PKK’da bilmem kaç bin kalaşnikof var. Kalaşnikofla Türkiye’ye karşı mücadele mi verilir? Silah PYD’de. PKK, dönüşüm geçirdi. Devletin ciddiye alması gereken nokta bu. Kürtler 40 milyonsa 35 milyonunun kalbi ve nabzı Rojava denen Kürt bölgesinde atıyor. Bu sosyolojik bilgiye sahip olmayan devlet aklı varsa çok korkarım.
CHP’nin bu konuda söylediği bir cümle var mı? “Bunlar çözüm önermiyor, bizim çözüm önerimiz budur” (diyorlar mı?) Geleceğimiz, kaderimiz ve bekamız açısından en vahimi de budur.