Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar “kadife eldivene sarılı demir yumruk” ifadesini kullansa da aslında iki elini uzatıyor. Sol elinde Öcalan’ın “kullanılması” suretiyle silahların yavaşça yere bırakılması teklifi var, sağ elinde ise gücünün zirvesinde, azimli, kararlı Türk Silahlı Kuvvetleri tehdidi.
Erdoğan’ın yaptığı teklifin mahiyetini doğru anlayalım: Eğer sağ elde, her an harekete geçmeye hazır bir ordu tehdidi varsa, sol eldeki teklif bir müzakere, pazarlık, taviz, al-ver süreci değil, uzatılmış bir kurtuluş ipidir; meseleyi bir kadife yumuşaklığıyla, suhuletle, devletin âlicenaplığıyla çözme girişimidir.
DEM Parti içindeki geniş kanadın teklif ve tehdidi iyi okuduğu anlaşılıyor. Suriye kuzeyindeki YPG’nin de meselenin ciddiyetini anladığı görülüyor.
DEM Parti’deki şahin kanadın ve Kandil’in ise hem teklifi hem de tehdidi umursamadıklarını yaptıkları açıklamalardan anlıyoruz.
Denklemin bileşenlerini yerli yerine koyalım: Türkiye’nin uzunca zamandır Irak’ın kuzeyi kaynaklı bir PKK sorunu yok. Teröre karşı alınan tedbirler, özellikle İHA-SİHA’ların kullanılması ve sınır güvenliğinin sağlanması Kuzey Irak’tan yönelen tehditleri ortadan kaldırdı. PKK da gerek bu tedbirlerin etkisi gerekse Suriye kuzeyinde devlet kurma hayaliyle enerjisini Suriye’de yoğunlaştırdı.
YPG/PKK hem Türkiye için hem de yeni Suriye yönetimi için tehdit teşkil ediyor. Suriye kuzeyinde bir YPG/PKK terör devletinin kurulması hayalleri çoktan suya düştü. Burada bir federasyon, özerklik, eyalet, kanton vs. sisteminin kurulmasına da Ankara ve Şam en küçük müsamaha göstermiyor. YPG/PKK silahı bırakacak ve PKK unsurları Suriye’yi terk edecek; başka seçenek yok.
Şu hususun altını çizelim: Türkiye’nin tehdit ve teklifinin hedefinde sadece Suriye kuzeyindeki YPG/PKK var. Silahları bırakması istenen, kendisini lağvetmesi beklenen örgüt YPG/PKK. Irak’ın kuzeyindeki PKK’dan devletin bu yönde bir beklentisi ve umudu yok. Kandil’in ve DEM içindeki şahinlerin açıklamalarından bunu net olarak anlıyoruz. YPG/PKK, Öcalan’ın çağrısıyla silahları bırakır, kendisini lağvederse zaten PKK Irak kuzeyine sıkışmış olacak. Gerisi Irak’ın, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin ve İran’ın meselesi olacak, Türkiye konforlu alandan gelişmeleri izleyecek.
Öcalan silah bırakma çağrısı yaptığında içeride DEM’in, dışarıda YPG’nin artık marjı kalmayacak. Silahlar bırakılmazsa, TSK, arkalarında ABD de olsa, İsrail de olsa, YPG’nin üzerine demir bir yumruk gibi inecek. Böyle bir savaş ortamında içeride DEM’in durumu da kuşkusuz pek parlak olmayacak.
Türkiye’nin hedefi sadece YPG. YPG yok edildiğinde, hem Suriye devrimi tamamlanmış olacak hem de Türkiye küresel oyun kurucu vasfını pekiştirmiş olacak. PKK ise bir teferruat olarak kalacak ve zaman içinde kapısına kilit vuracak. Dolayısıyla DEM içindeki şahinlerin sert açıklamaları ya da şark kurnazlığıyla pazarlık girişimleri bir anlam ifade etmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan’ın açıklamalarında da görüyoruz ki TSK olası bir savaş için teyakkuz durumunda. Trump’ın son açıklamaları da Türkiye’nin ve Erdoğan’ın kararlılığına işaret ediyor. Beklentimiz, kimsenin burnu kanamadan meselenin çözülmesi. Ama güzellikle çözülmezse, Türkiye ABD ile sıcak çatışma dâhil en ileri noktaya gidecektir.
Osmanlı Ordusu Suriye Cephesi’nden geri çekildiğinde Sevr’e mahkûm olmuştu; tarih tekerrür ediyor, Türkiye Suriye Cephesi’nden geri çekilirse, Türkiye küresel oyun kurucu vasfını kaybetmekle kalmaz, içeride çok zor şartlara mahkûm olur.