ABD’nin yeni seçilen başkanı Donald Trump, dört yıl aradan sonra Beyaz Saray’a yeniden dönmeye hazırlanırken, dünyayı kendi keyfine göre yeniden şekillendirme niyetini açıkça ortaya koyuyor.
Genellikle büyük savaşların ardından şekillenen ‘Yeni Dünya Düzeni’, bu kez çekişmeli bir Amerikan seçimi sonrasında gündeme geliyor gibi. Donald Trump - Elon Musk ikilisi, köklü bir değişim dalgasını başlatmaya hazırlanıyor.
İlk başta bir dil sürçmesi olarak değerlendirilen Kanada’nın ABD sınırları içine dahil edilmesi ve Panama Kanalı’nın yeniden ABD tarafından işletilmesi gibi planların, Trump tarafından bir kez daha dile getirilmesi bunun bir işareti. Hatta Trump, Kanada Başbakanı Pierre Trudeau’nun ülkesinin ABD’nin 51. eyaleti olmasına sıcak baktığını da açıkladı. Bu açıklamanın ardından Trudeau görevinden ayrıldı.
Başta şaka olarak algılanan çıkışları bile ciddi sonuçlara yol açabilen bu kadro, sadece ABD’yi değil, tüm dünyayı derinden etkileme potansiyeline sahip.
AVRUPA’DA YENİ PLANLAR
Washington, Almanya’daki yaklaşan seçimlerde aşırı sağcı AfD partisinin tek başına iktidar olması veya koalisyonun büyük ortağı haline gelmesi için düğmeye bastı. Sosyal Demokrat lider ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ise Musk’ın kendisi hakkında kullandığı ‘aptal’ ifadesinin yarattığı siyasi baskı altında.
İngiltere’de ise, Musk, İşçi Partisi hükümetini erken seçime zorlamak ve sandıktan aşırı sağ bir iktidar çıkarmak için hamle yapıyor. Uzaktan İngiliz yargısına da müdahaleye başladı Musk.
Henüz yönetime gelmediği günlerde Türkiye ile ilgili hoşa gidecek sözler söylemeye devam eden Trump’ın, Beyaz Saray’a taşınmasıyla başlayacak yeni dönemin içerdiği tehdit ülkemizde tam algılanamıyor. Oysa Trump-Musk beraberliğinin bize ABD’den daha yakın coğrafyada oluşturmaya çabaladığı ‘yeni Avrupa yapısı’, yalnız dünyanın huzurunu bozabilecek tercihleri bakımından değil, Türkiye ve mevcut iktidar açısından da ciddi bir tehdit… İtalya, Almanya, Avusturya ve İngiltere’de tercih edilen politikacılar tek bir ortak özelliğe sahip: Hepsi ‘İslam karşıtı’…
YENİ DÜNYA DÜZENİ VE MEDYA ETİĞİ
Trump-Musk ortaklığının sahneye koyacağı ‘Yeni Dünya Düzeni’, yalnızca siyasi dengeleri değil, medya etiği anlayışını da kökten değiştirecek gibi görünüyor. Yalan veya yanıltıcı haberlerin gerçekmiş gibi sunulması artık alışıldık bir durum haline gelecek.
George Orwell’in 1984 adlı romanında öngördüğü distopyanın, 2024’te bölüm bölüm hayata geçebileceği bir döneme giriyoruz. Medya ve sosyal medyanın bu süreçteki rolü kritik olacak.
Genelde tarafını sandık başına gidilmesine az kala bir başyazıyla açıkça belirtmesine alıştığımız ABD medyası, son başkanlık seçiminde sessiz kaldı. Örneğin, Washington Post (WP) ve diğer önemli medya organları, beklentilerin aksine, tarafsız bir duruş sergiledi.
Ülkesinin en zenginlerinden olan WP’nin sahibi Jeff Bezos ve benzeri isimler, Trump’ın başkanlığı resmen devralması şerefine yapılacak 20 Ocak’taki törene yüklü bağışlarda bulundular ve bunun bilinmesini istediklerini de belli ettiler.
SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ
Trump, işine yaradığı için tepe tepe kullandığı sosyal medya gücünü, geride bıraktığımız seçimde Musk’ın X (eski adıyla Twitter) platformuyla pekiştirirken, yeni iktidarında işine yarayacak başka araçlar da bu güce ekleniyor.
Son haber şu: Mark Zuckerberg’in META şirketi, Facebook ve Instagram’daki içerik denetleme mekanizmalarını lağvederek sosyal medyasının yönetimine Trump yanlısı yöneticiler atadı. Trump’la ilgili menfi görüşleriyle tanınan Zuckerberg’in yeniden seçilmeyi başaran başkana yönelik tavrındaki bu değişim, seçim sonuçlarının büyük teknoloji firmalarının tavırlarını yeni dönemde değiştireceğini açıkça ortaya koyuyor.
X-Twitter’ı arkasına alarak, Washington Post’a, New York Times’a ve Facebook ile Instagram’ın nötr tutumlarına rağmen seçimden kazanarak çıkan Trump, önümüzdeki dört yılda geleneksel medyada ve sosyal medyada edindiği yeni dostlarla neler yapmaz?
Trump, geleneksel medya ve sosyal medyadaki yeni müttefikleriyle sadece ABD’de değil, tüm dünyada dengeleri değiştirmeye hazırlanıyor.
Elon Musk’ı Rasputin’e benzetmek, Trump’ı ise ‘Yeni Dünya Düzeni’ ile sonuçlanacak büyük bir kaosun mimarı olarak düşünmek herhalde yanlış olmaz.