Her şeyi bildiğini zanneden ve bu nedenle de sürekli yanılan AKP iktidarının hepimizin gördüğü açık seçik hatalarının yanı sıra, sadece uzman gözlerin görebildiği ve vahim sonuçları olabilecek büyük yanlışlar da yapılıyor ama bunlar pek gündeme gelmiyor.
Bu hatalardan birine uzun yıllar savunma bürokrasisinde ve özellikle de Savunma Sanayii’nde görev yapmış bir dostum dikkat çekmeye çalışıyor.
“Fatih Bey, iyi seneler dilerim.
Çok umudum yok ama 2025 umarım bir öncekinden iyi geçer.
Türkiye’de gündeme gelmediğini düşündüğüm bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Konunun arka tarafı hakkında herhangi bir bilgim yok ama AKP’nin iktidarı boyunca yaptıklarına bakılırsa bir peşkeş çekme veya rant yaratma hedefi olması şaşırtıcı olmaz.
Konuya gelirsek.
Yıllardır atıl durumda olan Samsun Çarşamba’daki şeker fabrikasının Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’na devredilmesine karar verilmiş.
Yerel medyada yer alan haberlere göre, MKE burada 2 milyar TL’lik yatırım ile mühimmat, roket ve füze yapımında kullanılan ham madde üretecekmiş.
Benim yaptığım soruşturma da bu haberlerin gerçeği yansıttığını gösteriyor.
Eski Bakan ve TBMM Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Mehmet Muş, milletvekili olduğu Samsun’a böyle bir iyilik yapmak istemiş gibi görünüyor. Yerel medyaya bu konudaki açıklamayı o yapmış.
Bunca yılın tecrübesi ve savunma sanayinin esaslarını bilen biri olarak söylememem gerekir ki, bu yatırım askerî açıdan hatadır çünkü askerî planlama gelecekteki savaş ihtimaline göre yapılır ve savaş sırasında en çok ihtiyaç duyulacak üretim tesisinin herhangi bir hava veya deniz saldırısına uzak, sabotaja karşı korunaklı bir yerde kurulması gerekir.
Türk savunma sanayiinin Ankara merkezli olması bunun doğal sonucudur. Ekosistemin Eskişehir’de havacılık, Kırıkkale’de mühimmat / silah diye şekillenmesi aynı şekilde bundandır.
Bugün ASELSAN’ın yan firmaları Sivas’ta ve Konya’da bu nedenle kuruldu. Roketsan, HAVELSAN, TAI, TÜBİTAK SAGE, MKE tesisleri hep bu nedenle İç Anadolu Bölgesi’ndedir.
Afyon’da yıllar önce patlayan basit bir cephanelik bile askerî açıdan bu kıstaslar gözetilerek hava saldırısına izin vermeyecek şekilde özenle seçilmiş bir yerdeydi.
Aynı şekilde BMC’nin Karasu’da kurulması planlanan Tank Fabrikası da bu öngörüsüzlüğün eseriydi.
Aynı bölgede MSB’ye bağlı Tank Palet Fabrikası’nda bu nedenle bakım yapılsa bile üretim yapılamaz. Ama her ne hikmetse, herhalde bedava diye Adapazarı’ndaki tesisler BMC’ye kiralandı ama neyse ki, bu plansız, vizyonsuz davranıştan sonunda dönüldü ve BMC tesisleri Ankara’da kuruldu. Tanklar bir gün yapılabilirse orada yapılacak.
Yani diyeceğim o ki, eğer deniz kuvvetleri için üretim yapılmıyorsa savunma sanayi tesisleri denize yakın, düşmanın hem deniz hem hava saldırısına açık yerde yapılmaz. Türkiye’nin savunma sanayiine 20 küsur yılda çağ atlattığını iddia eden bir parti böyle bir gerçeği nasıl görmez?”
Ben de dostuma şunu söylemek isterim.
Neyi öngördü ki, bunu öngörsün!
İktidarın özeti bir miting
Deveye boynun neden eğri diye sormuşlar, nerem doğru ki demiş ya.
Adalet ve Kalkınma Partisi de o hesap.
Adından başka neresinde adalet var ki!
Miting yapmak isteyen işçiye, muhalefet partisine şehir içindeki tüm meydanlar kapatılırken, iktidar destekli ve iktidar yancısı gruplara şehrin göbeği trafiğe kapatılıp, miting alanı diye tahsis ediliyor.
Adalet, hakkaniyet bunun neresinde diyecek olsam biliyorum ki, komik olacağım iktidarın neresinde adalet var ki burasında olsun.
İktidarda adaletin a’sını takmayanlar yılbaşının ertesi günü, İstanbul’un göbeğindeki Galata Köprüsü ve çevresinin İslamcı gruplara tahsisini bir gelenek haline getirmeye çalışıyorlar.
İktidarda oldukları sürece bunun böyle olacağı artık belli.
Ve geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Galata Köprüsü ve çevresinde Devlet destekli bir miting yapıldı.
Bahane yine Gazze idi.
Birkaç hafta önce “İsrail Türkiye’ye saldırabilir” diye kıyamet koparıp, “Öcalan’ı serbest bırakmaz isek İsrail Türkiye’yi parçalayacak” diye millete korku salmaya çalışanlar, Galata’daki mitingde Mescid-i Aksa’yı fethetmekten söz ettiler.
Aslında mitingin tamamı, iktidarın aynası gibiydi.
Bir yandan İsrail kınanır ve İsrail topraklarındaki Mescid-i Aksa’nın kurtarılmasından söz edilirken, diğer yandan güvenlik güçleri miting alanına İsrail’e mal taşıyan ZIM ve MAERSK adlı iki denizcilik firmasını protesto eden pankartların sokulmasına izin vermediği gibi, bu pankartları getiren gençleri de gözaltına alıp Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’ne götürdü.
Bir iktidarın anlayışı, bir mitinge bu kadar yansıyabilirdi!
Paralel zırvalık
Önce İngiltere Partisi diye bir parti ve bu partinin de Paul Golding diye bir genel başkanı varmış.
Bunu öğrenmiş olmamın nedeni ise bu Paul Golding’in yapmış olduğu bir sosyal medya paylaşımı.
Herif fotomontaj ile üretilmiş, tepesine bir Yunan Bayrağı asılı bir Ayasofya görseli ve çevresine konuşlanmış askerlerin fotoğrafını paylaşıp, altına da “yakında” yazmış.
Bizimkiler de çok kızmış, tepki göstermiş.
Tamam, tepki gösterin de ya bizim burada yapılan ne!
Miting düzenleyip, bir başka ülkenin toprağındaki Mescid-i Aksa’yı kurtarmaktan söz etmek aynı şey değil mi!
İngilizin yaptığı ile burada yapılanın mantık olarak bir farkı var mı!
Her ikisi de aynı oranda şuursuzluk, aynı oranda zırvalık değil mi!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Gençler Burak Kut’un eski Türkiye olduğunu anladığı zaman.