Bebek katili demeyin diyorlar, demeyeni de kendilerinden değilse hapse atıyorlar

Cumhur İttifakı yani AKP/MHP’nin seçim öncesi propagandasına göre CHPKK idi.

Eğer oyunuzu CHP’ye verirseniz, Öcalan’ı affedilecekti.

Tıpkı oyunuzu CHP’li adaya verirseniz Sisi’ye vermiş olacağınız gibi.

Sonra ittifakın AKP kolu Sisi ile kucaklaştı, oyunuzu AKP’ye verdiğiniz zaman Sisi’ye vermiş olduğunuz tescillendi.

O gün Sisi karşıtlığını bahane gösterip, CHP’yi suçlayanlar Sisi’yi bağırlarına bastılar, Sisi “Aziz” oldu.

Şimdi ittifakın diğer kolu da Öcalan’ı bağrına basıyor.

MHP’nin lideri de Öcalan’ın TBMM’ye gelmesini sağlayacak yolu açmaya çalışıyor. P, K ve K harflerini şimdi başka yere eklemlemek mümkün.

Şimdi herkes “2. Çözüm Süreci dönemi” demeye başladı.

Biraz farklı olsa da benziyor.

Ocak 2013’te Ahmet Türk’lü ilk heyet Öcalan’a gitti.

Ardından FETÖ lideri Çözüm Süreci’ne desteğini açıkladı.

Arkası geldi.

TÜSİAD ve diğerleri desteklediklerini söylediler.

Haltı tedirgin etmemek için kodlar uyduruldu.

PKK’nin adı “Kandil” oldu, “Öcalan”ın kodu İmralı.

Bu arada müdebbir bir siyasetçi olarak Erdoğan “Biz görüşmüyoruz Devlet görüşüyor” diyordu. Sanki Devlet’i başkası yönetiyormuş gibi.

Sonrasında da “Hükümet değil, parti temsilcileri” görüşmeye başlamıştı.

İmralı’ya yine Sırrı Süreyya Önder gidiyordu.

Muhatap ise AKP adına Yalçın Akdoğan’dı.

Bugün Öcalancı olan MHP o gün tam tersini bağırıyordu.

Benim gibi birkaç kişi ise “Çözüm aramak elbette iyidir ama siyasetle müzakere edin, terörle mücadeleyi bırakmayın” diyorduk.

Çok kızıyorlardı bize, çözümü baltalamakla suçlandık.

AKP heyeti ise Dolmabahçe’deki Başbakanlık binasında HDP heyeti ile poz verip, karşılıklı imzalar atıyordu.

Akil adamlar falan derken 2015 seçimleri yaklaştı ve AKP’nin oy kaybı anketlere yansımaya başladı.

O güne kadar partisinin başlattığı Çözüm Süreci’ne hep eldivenle dokunan Erdoğan yaklaşan tehlikeyi görüp süreci bitirdi.

Masayı devirdi.

Sonrası Hendek Savaşları ve yüzlerce güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği bir dönem.

Ve o gün İktidar adına süreci yöneten Yalçın Akdoğan’ı bir daha siyaset sahnesinde gören olmadı.

Barış getireceğini zannederek İmralı ile Kandil arasında “Devlet” görevi yapığına inandırılan Sırrı Süreyya Önder ise bu hizmetinin karşılığını hapse atılarak aldı.

Bugün de durum aslında farklı değil.

Erdoğan somut tek kelime etmiyor.

O gün Ahmet Davutoğlu’nun destekleyip, Yalçın Akdoğan’ın yürüttüğü süreci bugün yürüten ise o gün Ahmet Davutoğlu’na Serok Ahmet lakabını takan Devlet Bahçeli’den başkası değil.

Erdoğan ise hâlâ mesafeli.

O gün de “Süreci Devlet yürütüyor” diyordu, bugün de Öcalan ve PKK’nın adını ağzına almadan hatta bu sefer Kandil ya da İmralı bile demeden işi “Devlet”e bırakmış görünüyor.

Ancak HDP’nin yerini alan DEM Parti o gün sütten ağzı yandığı için bugün biraz daha temkinli.

AKP’de de Yalçın Akdoğan’ı hatırlayanlar “Buna Çözüm Süreci diyemeyiz” diyorlar.

Her şey aslında o günleri hatırlatıyor.

Ben ise hâlâ o gün neredeysem bugün de oradayım.

“Siyasetle müzakere edin. Terörle mücadele” demeye devam ediyorum.

Ancak galiba yanlış anlaşıldık.

Şimdi de terörle müzakere, siyasetle mücadele ediyorlar.

İktidar yancısı kalem ise “Öcalan’a bebek katili demeyin” diye bas bas bağırıyor.

Ne diyelim Ahmet Bey “Sayın Öcalan mı?”

Öyle diyeni de eğer sizin ittifaktan değilse hapse atıyorsunuz.

Yalan mı! 

Bu suçu övmek değil mi Sayın Savcılar

Eskişehir’de, yeni yıl için belediyenin yaptığı süslemelere ve yeni yıl pazarına “Burası şeriat ülkesi” diye bağırarak saldıran Burak Özger adlı kişi gözaltına alındı ve hakkında soruşturma başlatıldı. 

Muhtemelen bir dava da açılacak.

Ne kar ki, Eskişehir Osmanlı Ocakları adlı derneğin başkanı da bu kişiyi destekleyen bir mesaj yayınlayarak “Burak Özger Adamdır…… Ona düşmanlık besleyen hiçbir Müslüman benim kardeşim değildir. Herkes aklını başına alsın. Değneksiz köy yok burada, varsa anası yiğit doğuran buyursun” mesajını paylaştı.

Şimdi soruyorum. 

Eskişehir Osmanlı Ocakları Başkanı bu kişinin yaptığı şey “suçu ve suçluyu övmek” değil midir! 

Daha da ötesi burada “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” yok mudur! 

İktidarın hoşuna gitmeyenlerin söylediği her şeyden böyle bir anlam çıkaran savcılar, bu harfin söylediklerinde bir suç görmüyor mu! 

Bu ülke, adalet ve hukuk bu kadar mı çürüdü!

Mutlu yıllar

Bugün 2024’ün son günü.

Yarın sabah yeni bir yıla yeni umutlarla uyanmış olacağız.

2024 dünya için parlak bir yıl değildi.

2025 de muhtemelen daha parlak olmayacak.

Ülkemiz için de kolay geçmeyeceğini tahmin etmek zor değil.

Ama umutsuzluk yok, karamsarlık yok.

Olabildiğince iyi olması için elimizden gelen mücadeleyi verecek, iyilik için uğraşmaya devam edeceğiz.

Ben yeni yılı, aile büyüklerimizin yaşadığı bir Anadolu kasabasında, eşimin ve benim ailelerimizin hayattaki fertleriyle ve çocuklarımızla beraber karşılayacağım.

Hayatta dostlar ve aileler kadar önemli bir şey olmadığına inanıyorum.

En güzel anlar onlarla paylaşılan anlar.

Vesilesi ne olursa olsun, günü ne anlam ifade ederse etsin.

Sizleri de ailemin bir parçası olarak görüyorum ve hepinize yılın son gününde olabildiğince neşe ve mutlu bir yeni yıl diliyorum.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Neşe ve mutluluğu ayıp veya suç olarak görmediğimiz zaman.