Gazze’yi unuttunuz bakıyorum

Epeydir “Katil Netanyahu” cümlesini duymuyoruz.

Ne iktidardan ne de siyasal İslamcılardan.

Tam aksine, Avrupalı liman işçilerinin İsrail’e mal taşıdığı için yükleme yapmadığı gemilere, MÜSİAD’lı limanlar kucak açmış vaziyette.

Ne oldu!

Hamas aşkınız bitti mi!

Gazze’yi unuttunuz mu!

Yoksa İsrail hükümeti ve Başbakan’ı birdenbire barışçı ve insan haklarına saygı gösterir bir tavra büründü de Sisi gibi, katil bin Selman gibi, darbe destekçisi bin Nahyan gibi o da mı “Affa uğradı”.

Adam hâlâ Lübnan’ı bombalıyor, Gazze’yi yerle bir etmeye devam ediyor, Suriye’yi bombalıyor, bombalaması yetmiyor işgal ediyor, Dürzileri taşıyıp demografisini değiştiriyor ama adını anan yok.

İslamcı medyayı izlesen zannedersin ki Gazze’ye saldıran Esad’dı ve o gitti, dertler bitti.

Oysa biten bir şey yok.

Tam dediğimiz gibi oluyor.

“Suriye’ye uzun süre istikrar gelmez” demiştim.

İsrail ve ABD’nin elini soktuğu yere istikrar gelir mi!

Dün itibarıyla Suriye yeniden karıştı.

Provokasyona oldukça açık ülkede, bir video yayını nedeniyle birçok il ve ilçede halk sokaklara indi.

Etnik kökenli çatışmalar başladı.

Bilgiler net olmamakla beraber onlarca ölü, yüzlerce yaralıdan bahsediliyor.

Geçici yönetim, pek çok yerde sokağa çıkma yasağı ilan etmek zorunda kaldı.

Yanı başımızda bir arı kovanı oluşturuldu.

ABD ve İsrail bu kovana çomak sokuyor.

Ve bizimkiler bu durumdan çok mutlu.

Şaşkınlıkla izliyorum.

Hem bu bölgeyi anlama hatasını hem de İsrail’e karşı bir anda değişen tutumlarını.

Yahu bana inanmıyorsanız Ahmet Davutoğlu’na bakın.

O gelişmelerden memnunsa, bilin ki durum iyi değildir.

İndirim olmazsa can dayanmaz 

Asgari ücret belirlendikten sonraki yeni tartışma konumuz faiz indirimi.

Faiz iner mi, sabit mi kalır!

Bankacılık sektörü heyecanla bu konudaki kararı bekliyor.

Yaz aylarındaki genel kanaat kasım ayından itibaren ufak ufak da olsa indirimin başlayacağı yolunda idi.

Ancak enflasyonun direnmesi ve enflasyon beklentisinin yukarı doğru revize edilmesi ile indirim ertelenmişti.

Tabii bu ertelemede Türkiye’deki faizden son derece memnun olan ve yatırımcılarına “Merak etmeyin, yılbaşına kadar düşmeyecek, biliyoruz” garantisi veren yabancı bankaların da etkisi mutlaka vardı.

Çünkü şu anda kendi ülkesinde yüzde 2 faiz alan dolar ve euro sahiplerine Türkiye minimum yüzde 20 faiz veriyor, hem de dolar bazında.

İnanmıyor musunuz!

Hesap basit.

Geçen sene, 2023’te tam bugün Türkiye’ye 1 milyar dolar getirdiniz.

O günkü kur olan 29,5 TL’den bozdurup mevduat yaptınız.

Hadi aç gözlülük yapmayalım ve kimi bankalarda 55’i bulan faizlere gitmeyip yüzde 45 faizle bankaya yatıralım.

Bir yıl içinde paranız 42,775 milyar TL’ya çıksın.

Onu da bugünkü kur olan 35,3 TL’den yeniden dolara çevirelim.

27 Aralık 2023’te 1 milyar dolar olan paranız, 27 Aralık 2024’te 1 milyar 211 milyon dolar olsun ve gitsin.

Taş atıp kolunu yormadan 211 milyon dolar.

Sizin, benim vergilerimizle.

Siz bakmayın dandik ekonomistlerin “Kurda baskı yok” sözlerine.

Kurda olan baskının sonucu bu.

Ve 2024 yılında bankaların kârlarında büyük düşüş var.

Enflasyon muhasebesine göre zarardalar aslında.

Ve zannedilenin aksine, yüksek faiz Türkiye’deki bankacılık sisteminin çok da sevdiği bir şey değil.

Sistem gerçekçi faiz ister, yüksek veya alçak değil.

Bugünkü sistem sürerse seneye bankacılıkta ciddi kriz olur. Ya patronlar sermaye arttırarak devam etmeye çalışır, ya da 2026’ya kalmadan özel bankalar batmaya başlar.

Bu yüzden faizlerde az da olsa bir indirim şart.

2 puan bile şimdilik sistemi kurtarır.

Oldu oldu.

Olmadı korkun.

Enflasyonla mücadeledeki en büyük engel Ulaştırma Bakanlığı

Kamu harcamalarında yolsuzluk, adam kayırma, yandaş kollama, köylüsünü zengin etme alışkanlığı bitmediği müddetçe biz daha çok asgari ücret tartışır, daha çok hayal kırıklığı yaşarız.

Bakmayın bazı ahmakların asgari ücretle ilgili “Yahu o çırak maaşı, niye bu kadar önemsiyorsunuz ki” dediğine Türkiye’de asgari ücretle çalışan o kadar çok emekçi var ki şaşarsınız.

Pek çok özel okul öğretmeni bu maaşa talim ediyor, bilesiniz.

Ama yolsuzluk, arsızlık, haksızlık bitmediği müddetçe ne enflasyonla baş edebilirsiniz ne de milyonların açlık sınırında yaşamasına engellersiniz.

Daha net söyleyeyim.

Ulaştırma Bakanlığı’nı Mehmet Şimşek’e bağlamadan bu işi çözemezsiniz.

Bakın mesela yarın bir ihale var Ulaştırma Bakanlığı’nda.

84 milyar TL’lik.

Hiçbir yatırım önceliği olmayan, acil bir gerekliliğinin olmadığı da devletin raporları ile belirlenmiş bir tren hattı ihalesi.

Bir avukat bu ihalenin önceden belirlenmiş 3 firmaya verileceği hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuş. (Bu firmalardan biri, Uraloğlu döneminde bakanlıktan çok fazla iş alan bir şirket ve Bakan Bey’in bir hemşerisine ait)

Savcılık tabii ki takipsizlik vermiş ve soruşturma gereği görmemiş.

Olabilir, delil yoktur.

Bu suç duyuru sonrası Bakan’a yakın olduğu söylenen firma üçlü konsorsiyumdan çıkarılmış.

Yerine yabancı bir firma girmiş.

Muhtemelen çıkarılan firma ihale alındıktan sonra yeniden girecek ortaklığa çünkü AKP döneminde böyle olaylar çok.

Ve sonrasında olacak olanı ben size söyleyeyim.

84 milyar TL’lik iş arttırımlarla 150 milyara kadar çıkacak.

Ve biz seneye yine işçinin maaşını azaltarak enflasyonla nasıl mücadele edildiği masallarını dinleyeceğiz.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Yarım yamalak yapmadığımız zaman.