Türkiye’den aklı selim, dışardan goy goy

İlginçtir, Suriye’deki rejim değişikliği konusunda Türkiye oldukça itidalli gidiyor. 

Özellikle de Dışişleri ve Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarında bu “Doğru” bir duruş görüyoruz. 

Hakan Fidan, işin başından beri “Biz bu işin ateşleyicisi değiliz, HTŞ’yi devreye sokan biz değiliz. Biz sadece fazla kan dökülmesin diye devreye girdik. Olan biten bizim planlamamız değildi” diye çözümleyebileceğimiz makul cümleler söylüyor. 

Trollerin zafer naralarının aksine itidalli. 

Fidan’ın ve Türkiye’nin bu olgun tavrı bozulur ve mesele iç politikaya dönük bir söylem haline getirilir diye korkmuyor da değilim. 

Dün de Ömer Çelik benzer bir söylem içinde konuştu ve bu da içimi rahatlatmadı değil. 

Ancak Esad’ın devirip kaçtığı gün öngördüğüm üzere Batılı liderlerden ve medyadan tam aksi bir tavır geliyor. 

Türkiye’ye övgüler düzülüyor ve Suriye’de olan bitenin arkasında Türkiye’nin olduğu söyleniyor. 

Bunun böyle olacağını öngörmüştük ve Batı ne zaman Türkiye’yi bir tuzağa, bir bataklığa çekmek istese bu tavrı sergiler. 1. Körfez Savaşı öncesi Irak’ın nasıl Kuveyt’e saldırmaya teşvik edildiğini asla unutmayın. 

Türkiye şimdilik bu tuzağa düşmüyor ve aklı başında tavrını koruyor. 

Bu Suriye’nin geleceği açısından çok önemli. 

Peki HTŞ nasıl bir Suriye hedefliyor!

İlk işaretler iç açıcı değil. 

Mart’a kadar görev yapmak üzere 2,5 aylık geçici bir yönetim ilan edildi. 

İlan edilen yönetim ilginç, içlerinde 

–       Bir tek kadın üye yok

–       Bir tek Hristiyan üye yok

–       Bir tek Nusayri üye yok

–       Bir tek Kürt üye yok

–       HTŞ’den olmayan tek bir kişi yok

Bu açıdan bakıldığında Baas rejiminin bile daha çoğulcu olduğunu söylemek olası. 

Ancak şimdilik bir “Mazaretleri” var. 

“2 aylık bir yönetimi faklı kesimlerden oluştursaydık birbirlerini tanımaları ve iş bsölümünü sağlıklı yapmaları bile 2 aydan fazla sürerdi. Geçici yönetim böyle oluşturuldu ama sonrasında daha dengeli bir yönetim kurulacaktır” deyip ona göre davranırlarsa amenna. 

Yok böyle gidecekse, Suriye’nin bir geleceği olmaz. 

Colani’nin siyasi hayatı da pek uzun sürmez. 

Bu nedenle bile Türkiye’nin bugünkü mesafeli ama uzak olmayan duruşu yerindedir. 

Hatta şaşırtıcı derecede…

Askerî hastaneler için bir umut

Askerlik bilimi ile uzak yakın alakası olan herkes askerî hastanelerin kapatılmasının ve ordunun sağlık hizmetlerinin sivil hastanelere verilmesinin askerî açıdan çok büyük hata olduğunu söylüyor yıllardır.

İşi bilenler bunun özellikle cephede yaratacağı zafiyete dikkat çekiyorlar.

Dünyanın tüm büyük ordularında askerî hekimlik diye özel bir alan var ve sivil hekimlerden ateş altında doktorluk yapmasını beklemek zaten imkansız.

Ama ne yazık ki, AKP iktidarı bu konuda Nuh dedi peygamber demedi.

Muhtemelen bu tavrın ardında geçmişte Emine Erdoğan’ın GATA’ya başörtüsü nedeniyle alınmamasının iktidarda yarattığı hissiyat var.

Kendilerini hakarete uğramış hissetmiş olmalılar ve bunu unutmuyorlar.

Bu hissiyata saygı duymakla beraber ülkeler hissiyatla yönetilmez.

Sırf bu nedenle ordunun sıhhiyesinin zaafa uğratılması doğru olmaz.

Bu konuda bu kez MHP’nin dile getirdiği itiraz bu yüzden önemli.

TBMM Savunma Komisyonu üyesi ve MHP Kahramanmaraş milletvekili Zuhal Karakoç Dora “Bedeli kan ve canla ödenen güvenlik ihtiyacı için askerî hastanelerin yeniden açılması hayati önemde” dedi.

Yüzde bin doğru.  

Muhalefetin ve kendilerinden olmayan herkesin en haklı taleplerine bile hayır diyen iktidarımızın, ortağından gelen bu talebe kayıtsız kalmayacağını umuyoruz.

Hele bir de Bahçeli de tekrarlarsa…

Haklı ama hakkı yok 

CHP’nin ABD temsilcisi Yurter Özcan, parti yönetimi ile ilgili ağır eleştirileri sonrasında disipline kuruluna sevk edilmiş.

Karara tepki göstermiş ve “Tahammülsüzlük CHP’yi çürütür, yok eder, eleştirdiğine benzetir” demiş.

Haklı mı?

Büyük oranda haklı.

Demokrasilerde tahammül en önemli meziyetlerden biridir.

Peki Yurter Özcan’ın bunu söylemeye hakkı var mı?

Bakın işte orası tartışmalı.

CHP’nin bir önceki yönetimi, yani Özcan’ın desteklediği yönetim daha önce pek çok parti üyesini disipline verdi. Yurter Özcan bunlardan herhangi birine “Tahammülsüzlük CHP’yi çürütür” diyerek itiraz etti mi!

Hayır…

Bolu’nun başarılı Belediye Başkanı Tanju Özcan partiden ihraç edilirken kendisi ile aynı soyadını taşıyan Yurter Özcan’ın ağzından “tahammül, çürüme, eleştirdiğine benzeme” kelimeleri çıktı mı!

Asla…

Tam aksine o yönetimin parçası olmaktan gurur duydu ve belli ki hâlâ duyuyor.

Bu nedenle de bugün bunları söylemesi onu sadece “ilkesiz ve komik” gösterir.

Onun adına itirazı biz yapabiliriz parti yönetimine ama o yapamaz.

Partinin ABD temsilcisi olarak ne kadar başarılı olduğu meselesine ise hiç girmesin.

Orada daha da komik olur!

Liderinin seçim öncesi “katastrofik” ABD gezisi hâlâ hafızalarda.

Bunamadık, merak etmesin!

THY’ye uyarı 

Kendi vatandaşlarına en pahalı tarifeyi uygulamasına rağmen hâlâ THY ile uçmayı tercih ediyorum.

Bunda milli havayolunu tercih etme duygusu, alışkanlık gibi etkenler önemli ama THY’nin hizmet kalitesinin yarattığı fark da bir etken.

Kabin personeli her zamanki olağanüstü tavrıyla THY’nin en güçlü yönü ve ikram kalitesi yeniden yükselişe geçti.

Bunlar bayrak taşıyıcı şirketin artıları.

Ancak son dönemde uçak kalitelerinde müthiş bir düşüş var.

Hemen her binişimde mutlaka uçaktan kaynaklanan bir sorunla karşılaşıyorum.

Bunu personele her bildirdiğimde onların da mahcup bir ifade ile durumun farkında olduklarını ve sık sık yolculardan bu yönde şikayetler aldıklarını öğreniyorum.

Filoda eski uçak oranı giderek artıyor, farklı konfigürasyondaki uçaklarda özellikle koltuklarda çok fazla arıza veya rahatsızlık verici durumlar oluşuyor.

Filonun eski üyelerinde kabin içi eğlence sistemleri doğru düzgün çalışmıyor.

Elektrikli koltuklar doğru düzgün açılıp kapanmıyor, THY’nin belirlenmiş, alışılmış bir standardı oluşamıyor.

THY yönetimi diyebilir ki, “Kardeşim, sen hiç ABD’deki uçaklara bindin mi, onların hali bizden beter.”

Doğru.

Ama onlar THY gibi iddialı değil.

THY’nin rakibi Delta, AA veya Southwest değil.

Siz Emirates, Singapore ve Etihad ile yarışıyorsunuz.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Yargı emirle değil vicdanla hareket ettiği zaman.