Bahçeli’nin masasındaki kitapta ne yazıyor?

“Biz 900 yıldır kardeşiz. Benim yeğenlerim Kürttür. Kız kardeşim Kürtle evli. Bizim birbirimizden ayrılmamız mümkün değildir.”

Bu sözler MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in ağzından çıktı. Aralarında Ahmet Türk, Leyla Zana ve Orhan Doğan’ın da olduğu HEP yetkilileri karşısındaydı. 1992 yılıydı.

AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın kitabındaki bu bölümü incelerken, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sözü yankılandı televizyondan: “İmralı ile DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz.”

Elimdeki kitabın adı: “Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası.” İlk basımı 2011’de SETA tarafından yapılan, şimdi Doğan Kitap etiketiyle okurla buluşan bir eser. Görmüşsünüzdür; AKP milletvekili Yayman, geçen hafta MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek hediye etti bu kitabını.

MHP lideri masasındaki kitabı okur mu, bilmiyorum. Lakin, madem ittifak ortağının vekili Yayman, MHP’nin “Vakit tamamdır söz konusu vatandır” etiketiyle paylaştı o buluşmayı, ben de objektife yansıyan o kitaptaki MHP’yi ilgilendiren bölümleri aktaracağım.

‘MHP VE BAHÇELİ İKNA EDİLMELİ’

516 sayfalık kitapta “Türk milliyetçilerinin Kürt sorununa yaklaşımı” başlıklı bir bölüm var. Hüseyin Yayman, MHP’nin Kürt siyasetini üç döneme ayırıyor: “Birinci dönem, 1980 öncesine karşılık gelen, sağ-sol çatışmasının yoğun olarak yaşandığı dönemdir. İkinci dönem, PKK’nin ortaya çıkmasıyla şekillenen dönemdir. Üçüncü dönem ise Alparslan Türkeş’in vefatı sonrası ve Devlet Bahçeli’nin genel başkan olduğu dönemdir.”

Kitapta Devlet Bahçeli’nin Kürt sorununa dair yaklaşımını sık sık öven AKP’li Yayman’ın şu tespiti dikkat çekiyor:

“Öcalan’ın yargılanıp idama mahkûm edilmesi sürecinde Devlet Bahçeli, idamından yana olmasına rağmen, ülkenin menfaatlerine uygun bulmadığı gerekçesiyle, bu süreci gündelik siyasete alet etmemiş ve serinkanlı bir tavır sergilemiştir. Bu dönemde Bahçeli’nin idam kararında diretip gerekirse koalisyonu bozması ve daha sert bir muhalefet yapması durumunda olacaklar düşünüldüğünde bu davranışın anlamı çok daha iyi görülecektir.”

MHP’nin kurucu lideri Türkeş ile Bahçeli arasındaki farkı ise AKP milletvekilinin kaleminden şöyle okuyoruz:

“Devlet Bahçeli’nin genel başkan olmasıyla MHP’nin sert yaklaşımı kısmen de olsa değişmiş ve MHP, Kürtleri yok sayan tavrını değiştirmiştir. Bahçeli, PKK hakkında ne kadar sert bir söylem kullanırsa kullansın Kürtler hakkında oldukça yumuşak bir üslubu tercih etmiştir. MHP Türkeş dönemindeki ‘inkâr’ siyasetini, Türkiye’nin dönüşümüne bağlı olarak, Bahçeli döneminde terk etmiş ve daha mutedil bir söylem geliştirmiştir. Fakat bu kabullenme o kadar kolay olmamıştır. Bahçeli Kürt vatandaşlarımız sözcüğü yerine Kürtçe konuşan vatandaşlarımız diye yeni bir kavram ve kategori yaratmıştır. Kürtçe konuşan vatandaşlar kavramının muğlaklığı, Bahçeli’nin Kürt realitesini tanıdığı anlamına mı geliyor yoksa ‘Dağ Türkçesi’ kavramının modernize edilmiş haline mi tekabül ediyor, belli değildir. Fakat Bahçeli’nin Türkeş’e göre bu meselede daha ılımlı ve daha yapıcı bir tutum içinde olduğu açıktır.”

Hüseyin Yayman’a göre; Kürt açılımının sonuca ulaşması, hükümetin kararlılığı kadar aynı zamanda milliyetçilerin ve MHP’nin alacağı tavra bağlı. Haliyle, bu teze dayanarak şu yolu öneriyor: “Bu nedenle, meselenin çözümü için, en az BDP kadar MHP’nin ve Devlet Bahçeli’nin de ikna edilmesi gerekmektedir.”

‘GERİYE ANADİLDE EĞİTİM KONUSU KALDI’

AKP milletvekili Yayman, “Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası” adlı kitabın sonunda, Kürt siyasi hareketinin taleplerini de özetlemiş ve şu sonuca varmış:

“25 madde halinde özetlemeye çalıştığımız bu önerilerin başında ‘Kürt Enstitüsü’nün kurulması, Kürtçe radyo-televizyon yayınına izin verilmesi ve anadilde eğitim konusu gelmektedir. Halihazırda olmazsa olmaz bu üç talebin ikisi karşılanmış, geriye anadilde eğitim konusu kalmıştır. Tartışmalar anadilde eğitim konusuna odaklanmıştır. Başka bir ifadeyle bugün için Kürt sorunu, Kürtçe sorununa indirgenmiş durumdadır. Henüz hayata geçirilmeyen teklifler, yönetsel veya yasal düzenlemelerle çözülebilecek tekliflerdir. Bu tür düzenlemelerin ötesinde gelinen noktada Kürt sorununun serbestçe tartışılması ve her türlü önerinin açık biçimde dile getirilmesi dahi önemli bir mesafe alınmasını sağlamıştır. Silahların susması ve serbest tartışma ortamının sürmesi nihai çözüme bir adım daha yaklaşılmasını sağlayacaktır.”