Eğitimden sorumlu bir cehalet

Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener işbirliği ile AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye edilen 28 Mayıs 2023 seçimlerinden 5 gün sonra yeni kabine açıklandı. 

Ben de o sıralarda Youtube’da program yapmaya yeni yeni başlamıştım ve kabine ile ilgili yorumumda “Bu kabinenin en zayıf halkası Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’dir. Ne demek istediğimi zaman içerisinde çok iyi anlayacaksınız” demiştim. 

Tekin beni mahcup etmedi ve bakanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana her hareketi ile neden böyle önemli bir koltuğa oturtulmaması gerektiğini herkese hatırlatıyor. 

Atama ile gelen Bakan’ın seçilmişlere yönelik hadsiz açıklamalarını burada eleştirecek değilim. 

AKP bürokratları açısından vakayı adiyedir. 

Atanmış valinin seçilmişe had bildirmeye kalktığı yerde, atanmış bakanın kendini “Denizli horozu” zannetmesi çok normaldir. 

O yüzden Bakan’ın CHP’ye saldırması beni ilgilendirmiyor. 

Camilerin ahır yapıldığını zannetmesi ise tamamen kişisel sorunu. 

Bazıları girdikleri her yeri ahır zanneder. Meselenin kendi ile ilgili olduğunu idrak edemez. 

Bakan ile ilgili beni asıl ilgilendiren taraf, “eğitim” gibi önemli bir bakanlığın koltuğuna oturtulan bu zatın cehaleti. 

Rektörlük bile yapmış bu kişinin cehaleti, aslında AKP dönemi liyakatsizliğinin de simgesi. 

Bakan Tekin, Osmanlı döneminde tüm coğrafyamızda bir barış olduğunu ama İttihat ve Terakki’nin ortaya çıkması ile birlikte bu barışın bozulduğunu ve Osmanlı’nın dağıldığını iddia ediyor. 

Eğer Bakan’ın diploması ve doktorası sahte değil ise, FETÖ yöntemleri ile alınmamış ise bu sözler, bu denli büyük bir cehaletin ancak eğitimle mümkün olabileceğini gösteriyor. 

Osmanlı’nın dağılma sürecinin, Fransız İhtilali’nin yarattığı fikri ortam olduğu genel olarak kabul görmüş bir fikir. 

Bunu kabul etmeseniz bile konunun İttihat ve Terakki ile bir alakası olmadığını kahve kültürüne sahip olanlar bile bilir. 

Osmanlı, Balkanlar’ı kaybetmeye Yunanistan ile başlamıştır. Yunanistan’ın bağımsızlık fikri 1814’te ortaya çıkmış, 1821’de Yunan isyanı başlamış, Osmanlı Devleti 1829’de Edirne’de Rusya ile yapılan Edirne Anlaşması ile Yunanistan’ın bağımsızlığını tanımış ve 1832 İstanbul Anlaşması ile Yunanistan’ın bağımsız bir devlet olarak sınırları ve statüsü Osmanlı tarafından kabul edilmiştir. 

Sırbistan’ın Osmanlı’dan kopması ise 1878 Berlin Antlaşması ile kabul edilmiş, 1856 yılından başlamak üzere Osmanlı’nın kontrolünden çıkan Sırplar, Rus-Osmanlı Savaşı’nı sona erdiren anlaşma ile beraber bağımsızlıklarına kavuşmuştur. Aynı anlaşma ile Bulgaristan da bir prenslik haline gelmiştir.

Bakan’ın tüm bunlara neden olarak gösterdiği İttihat ve Terakki ise 1889 yılında gizli bir cemiyet olarak kurulmuştur. 

Sonradan bu cemiyetin önemli isimleri haline gelecek olan Cemal Paşa 1872’de, Talat Paşa 1874’de, Enver Paşa ise 1881’de doğmuştur. 

Ama cahil bakana göre bu kişiler doğumlarından önce meydana gelmiş olayların sorumlusudur. 

Üstelik İttihat ve Terakki 1908 yılına kadar iktidarın yakınından bile geçememiştir. 

Bu cehalet ve bu bilgisizlik bugün ‘Milli Eğitim Bakanı’ koltuğunda oturmakta ise eğer bu da Türkiye’nin ve AKP’nin ayıbıdır. 

Sık sık Başkanlık Sarayı’na giden Murat Bardakçı’nın Saray’da bu konularda bir kurs açmasının zamanı gelip geçmektedir.  

Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır. 

Bu denli cehaleti o koltuğa oturtmak ise çok ama çok ayıptır. 

Federasyonlu büyüme masalları

Dün bahsettiğim federasyon meselesini biraz açmak isterim.

(Futbol Federasyonu Başkanı panikleyip, içerde ajan aramasın, konu o federasyon değil.)

Ankara’da bu meseleyi gündeme taşıyanlar ve onlara bu meseleyi gündeme taşıtanlar elbette ki, doğrudan “Federasyonu gidiyoruz” demeyecekler. 

Bu güzel bir paket haline getirilecek. 

Paketin dışına ise “Misakı Milli” kılıfı geçirilecek. 

Şu sıralarda bu mesele ciddi ciddi “Türkiye’nin federasyona geçerek büyümesi” şeklinde bir plan içindeler. 

PKK kendi lağvedecek, Güney Kürdistan, Kuzey Kürdistan ile birleşecek ve eyalet olarak Türkiye’ye katılacak. 

Bu arada Kerkük ve Musul da Türkiye’ye katılmış olacak, buralar Kürt federasyonu içinde özerk bölgeler statüsü alacak. 

Birileri ciddi ciddi bunu konuşuyor ve gerçekleşeceğine inanıyor. 

Bu yıllar önce de gündeme gelmişti.

1.Körfez Savaşı sonrası Saddam yönetimi ile bağları büyük ölçüde kopan Kürt yönetimi Türkiye’ye yanaşmış ve Türkiye’den enerji almak, bankacılık sistemini Türkiye’ye entegre etmek ve Telekom altyapısını Türkiye’ye bağlamak arzusunu bildirmişti. 

Kimileri bunu Türkiye’nin bu bölgeyi egemenlik alanı haline getirmesi için bir fırsat olarak görmüş, kimileri ise başımıza bela açılır diye düşünmüştü. 

Bu tezlerin hangisi geçerli idi bilinmez ama o dönem Tansu Çiller hükümeti bunu reddetmişti. 

Belli ki, bugün yine benzer öyküler anlatılıyor. 

Tabii başka nereler federasyon olacak, nerelerde hangi federe devletçikler kurulacak bunları bilmiyoruz. 

Ama Ankara’da belli mahfillerde konuşuluyor. 

Sizin de haberiniz olsun. 

Yarın karşınıza çıkarırlarsa çok şaşırmayın. 

Bu işi kotarmaya çalışanların seçimden önce muhalefeti Türkiye’yi bölmekle suçlayanlar olması ise memleketin ironisi. 

Ama zaten bu gibi işleri, o işe en çok karşı çıkana yaptırmak adetten değil midir!

Allah aşkına büyük banknot çıkarın

Devlet Bahçeli gibi sormak gerekirse “Ekonomi yönetimi ne yapmak istemektedir!” 

Gerçekten anlamıyorum ve soruyorum. 

Dolar olmuş 35 TL, euro 40 TL’ye yaklaşmış. 

Türkiye’nin en büyük banknotu 200 TL. 

Piyasaya çıktığı gün yaklaşık 130 Euro değerinde olan para bugün 6 euro’ya tekabül ediyor. 

O gün 50 TL’ye alışveriş poşeti doldurmak mümkünken bugün o poşet 2 bin TL’ye zor doluyor. 

Ve ne Merkez Bankası’nın ne de Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın daha büyük bir banknot çıkarma niyeti yok. 

Milletin nakit ihtiyacını karşılayan ATM cihazları günde 10 kere dolduruluyor yine yetmiyor. 

Makinalar para saymaktan yıpranıyor, bozuluyor. 

Otopark parası verebilmek için cebimizde banka soymuş gibi balya balya para ile geziyoruz. 

Kredi kartı kullanmaktan korkan annem pazara çıkarken ne yapacağını bilmiyor. 

Yeter artık bu millete yaptığınız eziyet. 

Çıkarın 100 TL’lik 2000 TL’lik ve hatta 5000 TL’lik banknotları. 

Biliyorum 4 adet para verip “Al bu senin maaşın” demenin utancını yaşamak istemiyorsunuz.

Ama emin olun ki, zaten utanmaz gereken noktayı çoktan aştınız. 

Biraz daha utanç size vız gelir, tırıs gider. 

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Tok açtan fedakarlık istemediği zaman.