Trump 2.0 – Kemikçi tayfa işbaşında

Ver manşeti: Trump ikinci sezonunda taş gibi takım kurdu. Alternatif: Sanki kabine değil özel tim!  Fona tezahüratı da ver: Vur kır parçala bu maçı kazan! Kana kan intikam! Hani eski günlerde bek forveti kovalarken tribünler “vur vur vur!” diye bağırır, hele peşine bek kovaladığı forveti o dolduruşla yatarak bileğe müdahaleyle indirirse, taraftardan topluca “huaaa!” diye olumlayan bir ses yükselirdi. Yanlış anlaşılmasın: Şiddet ayinine methiye düzmüyoruz, yarım aklımızca mecaz yaparak berceste okurun zihnini gelmekte olana dair tahrike gayret ediyoruz. 

Buna karşılık Macaristan dönüşü pek şendi Erdoğan. Uçağına seçmece yüklenen gazeteci mürettebata ABD seçimlerini adeta kendi kazanmış gibi hikâye ediyordu Trump’ın ezici zaferini. Dünyada Netanyahu dışında Trump’ın göreve geri gelişini Erdoğan denli dışa vurulan coşkuyla karşılayan başka lider yoktu herhalde. “Dışa vurulan”, zira bıyık altından gülmekle yetinen Putin de pekâlâ eklenebilir listeye. Oysa Azerbaycan dönüşü yine uçak sohbetinde önceki coşkunun yerini temkin alacak; hiç yoktan Biden’a oranla Trump’a erişimin daha kolay olacağı beklentisi öne çıkarılmakla yetinilecekti.   

Gelen Trump ekibinin kurgusu ve giden Biden ekibinin performansındaki sefalet, devlet işlerinde ama özellikle diplomaside Puşkaş’ların, Maradona’ların dönemi çoktan kapandığını düşündürtüyor. Bu durumu “kaht-ı rical” (“önde gelen kişi kıtlığı”) diye yorumlayanlar var. Buradan hareketle, öngörülemez olağanüstü olayların ve öngörülemez sonuçlara yol açan siyasal kararların yönetilmesinde liderlik eksikliği görenler de. Her hal ve kârda yürür gibi oynayan, Allah vergisi yumuşak bilek hareketleriyle çalım atıp, gözü kapalı isabetli paslar veren topçulara yer kalmadı kadrolarda. Zaman da, oyun da değişti. 

“Kadın düşmanı” denilen Trump tarihteki ilk kadın genel sekreter Susie Wiles’ı Beyaz Ev’e atayarak işe başladı. Ne başkan yardımcısı Vance, ne alanda seçimi Trump için alan becerikli baş sponsor Musk’ın başarılı kampanyanın pivotu Wiles denli gidişatta etkin olacağını sanmam. Ulusal güvenlik ve dış politika takımında kimler var?  DNI* Gabbard (o da kadın), CIA Ratcliffe, Pentagon* Hegseth, NSA* Waltz, BMDT* Stefanik (yine kadın), Ortadoğu ÖT* Witkoff ve Dışişleri Rubio. Abartı da bir söz sanatı, öyleyse abartalım: Tam bir teknik direktör takımı bu defaki. Kadroyu utangaç deyişle “İsrail yanlısı isimler bulunuyor” yollu değerlendirenler, bu gelenlerin asıl görülecek hesaplarının islâmcılıkla hatta islâmla olduğunun bilincine artık varmışlardır.

İnönü’nün genç cumhuriyeti kendini yirmi yıl gibi kısa bir sürede toparlayıp, yenilemeyi başarabilen bir hariciyeyle II. Dünya Savaşı’nın dışında tutmayı becerebilmesi cumhuriyet tarihinin Hatay’ın anavatana iltihakı, NATO ittifakına üyelik gibi en görkemli diplomasi zaferlerinden biriydi. Bazen bir şeylerin olmayışı da; olması, oldurulması denli başarıdır. Bizim güncel yönetici kadro ise ne bu gerçeği ne lafla peynir gemi yürümediğini anlayacak bilince, birikime, deneyime sahip. Trump’ın yeni takımına bakıp, pek de bir şey düşünememeleri, donakalmaları yahut laf ebeliğine başvurmaları da bundan.

Cumhuriyetimiz kuzeyinde ve güneyinde çifte savaşla çevrili. Yapay zekâ devrimini ıskalamak üzereyiz. İklim kıyametine hazır değiliz. Tepemizde de çeyrek yüzyıla varan bir dönemdir anti-cumhuriyetçi bir islâmcı klik çöreklenmiş durumda. Geçen yazımda ülkemizde olay ufkuna girmek üzere olduğumuz uyarısında bulunmuştum. Trump’ın ikinci gelişi de küresel olayların seyrini hızlandırma sakıncasını barındırıyor. Dolayısıyla CHP tüm dikkatini ulusal güvenlik dosyalarının dışa bakan yüzünde Kıbrıs, Suriye ve Irak’a, içe bakan yüzünde ise Kürt sorununa odaklamalı. Ancak zamanın ve oyunun değiştiğini de gözden kaçırmamalı.

Trump kendine karşı Trumpçılık yaparak kazanmadı. Erdoğan da herhalde kendine karşı Erdoğan olacak değil. Erdoğan zaten neredeyse çeyrek yüzyıldır iktidarda. Dolayısıyla ABD seçimlerinden muhalefete çıkartılacak dersleri ne abartmak ne küçümsemek taraftarıyım. Herhalde adayın ve o adayın sürüklediği kampanyada az sayıda, kısa, öz, kolay anlaşılır mesajlar vermenin ve bunları sürekli yinelemenin önemi zaten biliniyordu. Kampanyaların profesyonel ekipler eliyle 24/7 nasıl bir makine gibi yürütülmesi gereken ciddi işler olduğu da herhalde öyle. Ama ABD gibi halen dahi son derece sağlam bir demokrasi temeli üzerinde oturan devletle, keza halen dahi İspanya’nın elli yıl önce 1975-82 arasındaki demokratik dönüşümünü arayan cumhuriyetimiz arasındaki benzerlikler de kısıtlı.

Cumhuriyette köklü idari reform önerisiyle atılacak ileri adım karşısına Kürt yurttaşların anayasal kimlik talebi duvarını örerek çıkmalarını beklemem. Bu anlamsız olur. Benzer biçimde eşit yurttaşlık yerine ayrıcalıklı azınlık statüsü elde etmeyi yeğleyeceklerini de sanmam. Adı üzerinde hukuk devletinin de ne ırkı ne dini var. Demokrasiyle taçlanacak yeni cumhuriyete ulaşacak yolda ilk düğme de “Kartaca yıkılacak” dercesine her konuşmanın mutlaka ve yalnızca erken seçim çağrısına bağlanmasıyla iliklenmelidir bence. Zamanın hızlandığı, oyunun değiştiği şu ortamda, şuur ve tasavvur da en değerli sermaye olsa gerektir.    

*DNI: Ulusal İstihbarat Direktörü, NSA: Ulusal Güvenlik Danışmanı, Pentagon: Savunma Bakanı, BMDT: Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi (ABD sisteminde kabine üyesi), ÖT: Özel Temsilci.