Bahçeli ile Erdoğan’ın görüş ayrılığı yoksa bu ne?

MHP lideri, grup konuşmasında Öcalan teklifini tekrarlamadı ama ne dediyse arkasında durduğunu söyledi.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, o gün bugündür hâlâ konuya doğrudan girmiş değil.

En son Macaristan dönüşü uçakta yine bu konu Erdoğan’a sorulmadı, sordurulmadı.

Öcalan’ı Meclis’te konuşturmak gibi bir teklife Cumhurbaşkanı ne diyor? Ortağından geldiği de hesaba katıldığında buna kayıtsız kalamaz, nasıl yaklaşıyor?

Son söyleşide de sordurulmayınca gözler, teklif sahibi Bahçeli’ye dönmüştü.

Bahçeli, grup toplantısında bu kez teklifi yinelemedi ama arkasında durmakta ısrar etti.

Cumhurbaşkanı, ortağından gelen böyle bir teklifi üstü kapalı daha ne kadar geçiştirecek?

Bir rivayete göre orta yolu buldular, Erdoğan da bugünkü AK Parti grubunda konuya oradan girecek.

Erdoğan’ın uzak durması, ortaklar arasında bir görüş ayrılığı yaşandığı izlenimi doğurdu. Başka ne olacaktı?

Sanki Öcalan teklifi Erdoğan’a, kayyum atamaları da Bahçeli’ye sürpriz olmuştu. Önden haberleri ve mutabakatları yoktu. Danışıklı değildi. Bu sebeple Erdoğan, Öcalan’ı Meclis’te konuşturmaya mesafe koymuştu. Bahçeli de kayyum atamalarına...

Gelin görün ki aralarında bir görüş ayrılığı yaşanıp yaşanmadığı da sorulamıyor.

Serbestiyet sitesinden Hilal Köylü, dün Meclis’te Bahçeli’ye sormayı denedi.

Ancak “Çözüm süreci konusunda Erdoğan’la aranızda görüş ayrılığı var mı?” sorusu, Bahçeli’yi hiddetlendirmekle kaldı. Kabak, soruyu soranın başına patladı. Gazetecileri ya fitneyi ya mesleği bırakmaya şöyle çağırdı:

“Basın mensubu kardeşlerim, Türkiye’yi tahrik edici, yanlış bilgilerle ayrımcılığı körükleyici davranışlardan vazgeçsin. Geçemiyorsan mesleğini bırak!”

Soru hassas yerden mi geldi, Bahçeli neden bir hışımla çıkıştı, sorarsak niye fitne çıkarmaya mı girer; anlamak zor.

Bir görüş ayrılığı yoksa olmadığını söylemesi yeterdi, artardı bile.

Ayrıca Erdoğan’la Bahçeli’nin her konuda hemfikir olmadığı sır değil.

Yalnızca birini, üstelik yine Bahçeli’nin dünkü grup konuşmasında ortaya çıkan birini hatırlatayım size.

MHP lideri Bahçeli, “Bugüne kadar Türkiye’de kimse ikinci sınıf muamelesi görmemiştir” dedi. Ve ekledi:

“Kimse bu ülkenin zencisi sayılmamıştır.”

İttifak ortağı Erdoğan’la AK Parti de böyle mi düşünüyor? Türkiye’de hiç beyaz Türkler olmadığını, zenci Türk muamelesi görmediklerini, ikinci sınıf vatandaş yerine konmadıklarını onlar da biliyor mu?

Çünkü aksini söylüyorlar, hâlâ da söylemeye devam ediyorlar.

İktidar ortakları, iç cepheyi tahkime ve sosyal barışı güçlendirmeye kendi mutabakatlarını tahkim edip gazetecilerin sorularıyla barışmaktan başlasa daha isabetli olmaz mı?

Öcalan’ı Meclis’te konuşturmaktan önce yapılacaklar var, yanlış yerden başladılar belki.

YENİ ANAYASA KİME LÂZIM?

İktidar, yeni Anayasa’nın millete lazım olduğunda diretiyor.

Ama milletin, buna şiddetle ihtiyaç duyduğundan haberi yok. Nasıl olsun?

Bakıyorsunuz iktidar, işine gelmeyince Anayasa’ya uymayabiliyor. E sormazlar mı; varlığı neye engel, değiştirilmesi neyi çözecek?

Türkiye’de millete yansıyan bir Anayasa sorunu var, doğru. O da Anayasa’da yazılana uyulmaması. Ve ona bağlı haksızlık, hukuksuzluk, keyfi yönetim sorunu.

En son 2017’deki Anayasa değişikliğiyle kendisinden ne yetki istendiyse millet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a vermişti.

Zaten o yetkiler de vesayetin tabutuna son çiviyi çakıp üstüne beton dökmek, darbe dönemlerini kapatmak için istenmişti.

Bitirilmemiş vesayet mi, dürülmemiş darbe defteri mi kaldı ki ona karşı bir daha Anayasa değiştirilsin?

Demezler mi; hani artık öyle bir şey kalmamıştı, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçince o iş bitmişti!

Ayan beyan ortada ki mızrak, çuvala sığmıyor. Yeni Anayasa’ya, milletin değil iktidarın işini görmek için ihtiyaç var.

Herkes kör, âlem sersem değil; millet her şeyi görüyor. Yeri geldi, bir kez daha söyleyeyim dedim.