Hafta sonunu yine Reisi Cumhur Hazretleri ile dolu geçirdik.
Dün, 10 Kasım vesilesi ile Atatürk’ü anarken “Gazi bir 10 sene daha ülkenin başında kalıp 2. Dünya Savaşı’nda da ülkeyi yönetseydi bugün bambaşka bir Türkiye görecektik” demesi Atatürk’ün kıymetinin anlaşılmış olmasına yoruldu.
Ben ise “CHP ve İnönü ile Atatürk’ün bağını koparmak istiyor” şeklinde bir yorum yaptım.
Sevgili dostum “Boştagezer Ahmet” yanıldığımı söyledi.
“Bence demek istediği başka bir şey. Zorlu dönemlerde lider değiştirmek iyi değildir. Bakın yine ortalık karışık, beni bir 10 yıl daha görevde tutun demek istiyor” dedi.
Güldüm.
Cumhur, artık Cumhurbaşkanı’nı iyi tanıyor belli ki!
Atatürk Türkiye’ye 1923’ten 1938’e kadar yönetti.
15 yıl.
Erdoğan Türkiye’yi 2002’den beri yönetiyor, 2028’e kadar da yönetecek.
26 yıl.
Yani Atatürk bir 10 sene daha yönetebilseydi bile Erdoğan kadar yönetmiş olamayacaktı.
Demek ki, yeter.
Reisi Cumhur’un hafta sonuna damga vuran sözlerinden biri de, Atatürk için açılan sergiyi gezerken Murat Bardakçı’ya dönerek Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının Libya’daki fotoğrafını göstererek, “Murat Bey, ne diyorlar bize? ‘Libya’ya niye gidiyorsunuz?’ Diyenler kim, malum. Bak gitmiş işte” deyiverdi.
Bardakçı önce bir şaşırdı.
Mustafa Kemal’in Libya’da savaştığı ilkokul kitaplarında bile yer alan bir bilgiydi zaten.
Bardakçı Cumhurbaşkanı’na elbette böyle söylemedi.
Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının Trablusgarp’ta bulunduğunu söylemekle yetindi.
Zannederim o sırada Libya’nın Osmanlı toprağı olduğunu ve Mustafa Kemal’in Trablusgarp’a yani bugünkü Libya’ya iki kez gittiğini, ilk gidişinde 2 ay kaldığını daha sonra İtalyan işgali üzerine vatan topraklarını savunmak için yeniden gitmek zorunda kaldığını, İngilizleri aşabilmek için tebdili kıyafetle yolculuk yaptıklarını falan zannederim Sayın Cumhurbaşkanı’na anlatmadılar ya da hatırlatmadılar.
Doğrudur Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının önemli bölümü de o savaşta Atatürk’ün yayındaydı.
Cumhuriyet’in kurucu kadroları savaş meydanlarında oluştu.
“Yeni Türkiye” denileni şeyin kadroları ise İBB koridorlarında ve Kartal’da.
Daha 128 milyar dolar olmadı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta sonuna konu olan açıklamalarından bir diğeri ise bir kez daha “Ben ekonomistim” demesi oldu.
Bunun üzerine bir de “Faizle birlikte enflasyon da düşecek” diyerek “Faiz sebep enflasyon sonuç” yaklaşımından vazgeçmemiş olduğunu hepimize hatırlatması ciddi bir paniğe neden oldu.
Allahtan araya hafta sonu girdi de piyasalarda fazla bir dalgalanma olmadı.
Israr ederse sonuçlarını bugünden itibaren görmeye başlarız.
Belli ki, Erdoğan geçmişin deneylerinden bir şey öğrenmemiş.
Yanlışlanan tezinde ısrarlı.
Tabii bu arada Berat Albayrak’ın affa uğradığı, yeniden bir bakanlık koltuğuna oturtulacağı iddiaları da bu cümleye eklenince “Eyvah eyvah” filmi yeniden vizyona girmiş gibi oluyor.
Ne de olsa Merkez Bankası rezervleri de, yüksek dolar faizi desteği ile yeniden artıya geçmişken bir deneme daha yapmanın tam zamanı.
Ancak konuştuğum AKP’ye ya da Saray’a yakın isimler “Berat Bey bakanlığa dönerse o bakanlık ekonomi bakanlığı olmaz” diyorlar.
Genel kanaat Berat Albayrak’ın dönse dönse Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na dönebileceği ama Ekonomi Bakanlığı’na dönüşün söz konusu olmadığı yönünde.
Ben de o kanatteyim.
Olsa olsa orası olur.
Ekonomi Bakanlığı için daha erken, çünkü Merkez Bankası rezervleri henüz 128 milyar dolara ulaşmadı.
Kaydı yayınlayın soruları duyalım
Halk TV programcısı ve yazarı gazeteci İsmail Saymaz ile Habertürk Ankara temsilcisi Fevzi Çakır arasında bir tartışma yaşandı.
İsmail Saymaz, Cumhurbaşkanı’nın uçağında gazetecilere soru sorma yasağı getirildiğini söyledi.
Fevzi Çakır “Yok öyle bir yasak, her şeyi soruyoruz. Bize itibar suikastı yapıyorsun” diye itiraz etti.
Cumhurbaşkanı’nın uçağında gazetecilere soru sorma yasağı getirildi mi bilmiyorum.
Uçakta Cumhurbaşkanı’nın yanında fotoğraf verenlerin yüzde 90’ını da zaten tanımıyorum.
Ancak Cumhurbaşkanı’nın Tataristan seyahati dönüşünde gazetecilerle yaptığı iddia edilen ‘sohbet” sırasında Bahçeli’nin birkaç gün önce yaptığı “Öcalan serbest bırakılsın, gelip TBMM’de konuşma yapsın” önerisi ile ilgili Cumhurbaşkanı’na soru sorulmadığını biliyoruz.
Bu soru sorulmadı ise eğer ya gazetecilere soru sorma yasağı vardır ya da o uçaktakiler gazeteci değildir.
Türkiye’nin o günkü en önemli gündemi hakkında Cumhurbaşkanı’na soru sorulmamış olmasının başka bir izahı olamaz.
O gezideki gazetecilerden bazılarını tanıyorum.
Hatta biri yıllarca birlikte çalıştığım bir arkadaşım.
Bu soruyu düşünmemiş olması mümkün değil.
İsmail’in “yasaklandığını” düşündüğü soru ise yine Bahçeli’nin Erdoğan’ın bir kez daha Cumhurbaşkanı olması yönündeki isteği.
“Bununla ilgili ne düşündüğü sorulmaz mı?” diyor İsmail.
Öcalan sorusu sorulmadıktan sonra bu soru soru bile sayılmaz İsmailciğim.
Üstelik de hâlâ çok iyi niyetlisin.
Soru falan diyorsun.
Bence uçakta gazetecilere soru falan sormuyor.
Kendilerine İletişim Başkanlığı’nın hazırladığı hazır röportaj dağıtılıyor.
Tersini kanıtlamak çok kolay.
Yayınlayın uçaktaki sohbetin kayıtlarını, hep birlikte dinleyelim.
Ekonomiyi IMF mi yönetiyor
Merkez Bankası Başkan yardımcısı Cevdet Akçay, işçi ve memur zammının “hedef enflasyona” göre yapılması gerektiği baklasını ağzından çıkardı.
Bu zaten dünya finans çevrelerinin ve IMF’in Türkiye’ye dayattığı bir şeydi.
Daha önce yabancı bankalar bunu söylüyorlardı.
Sonunda resmî ağızdan dile getirildi.
Tanıdığım Cevdet Akçay bu kadar insafsız biri değildir.
Belli ki, bu onun fikri değil, ona dayatılan fikir.
İyi de hangi hedef enflasyon.
2024 yılı için hedef 34’tü.
İki kez revize edildi.
Önce 38’e yükseltildi, sonra 42’ye, son olarak da 44’e. Muhtemelen resmen 48-50 olacak. Gerçeği ise 80’lerde.
2025 hedefi ise 14’tü.
O da şimdi 21’e çekildi.
Gerçekleşen ise en az 2 katı olacak.
Peki ücretli zammını hangisine göre yapacaksınız.
Hedef ne!
Milletin karısı kızı kötü yola düşsün, evladı uyuşturucu kaçakçısı mafya mı olsun istiyorsunuz.
Gücünüz ücretliye mi yetiyor.
Tepenizdekilere, sizleri o koltuklara oturtanlara “Beyler milletin gücü kalmadı. Biraz da siz tasarruf edin.” diyemiyor musunuz!
Diyemiyorsanız ve hâlâ adam olarak anılmak istiyorsanız bırakın o koltukları, inin halkın yanına.
Bu ayıba ortak oluyorsunuz.
Tabii buna sadece “Ayıp” diyebiliyorsak.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Futbolda gelen gideni aratmadığı zaman.