Kâbus gerçek oldu, Trump kazandı

Evet, kâbus gerçek oldu, Amerika'da

Harris değil Trump kazandı.

Resmi sonuçlar açıklanmış değil

ama gidiş öyle.

İkisi arasındaki farkın kapanması

artık mümkün gözükmüyor.

Sözü uzatmak istemiyorum.

Trump, demokrasi ve hukuka boş veren biri.

Yalnız kendi ülkesinde değil,

bütün dünyada demokrasiye boş veriyor.

Amerika'da "Trump kâbusu"nun

gerçek olmasına dünyadaki,

Avrupa'daki otoriter rejimler,

zamane diktatörleri sevinmiştir.

Aşağıda daha önce yazdığım yazı var.

 * * *

Sekiz yıl geçmiş.

Donald Trump'ın ABD'ye başkan seçildiği

9 Kasım 2016 tarihinde

New York'tan T24'e şu başlığı taşıyan

bir yazı göndermiştim.

Trump: Hem Amerika

hem dünya için

korkunç bir Başkan!

Yazım şöyle başlıyordu:

Televizyonda penisinin boyunu konuşan...

Kadın düşmanı...

Kadına bok gibi muamele edeceksin diyen...

Irkçı...

Hitler’in konuşmalarını yatağının başucu kitabı yapabilen...

Yahudi düşmanı...

Siyahlara tembel damgası vuran...  

Meksikalıları ırz düşmanı ilan eden...

Göçmen düşmanı...

Müslümanları İslamcı terörist sayan...

Entelektüel deyince tüyleri diken diken olan...

Sınıf nefreti körükleyen...

Korumacılıktan yana...

Ticaret duvarlarının yükseltilmesini savunan...

Amerika’nın dünyadan elini ayağını çekip

kendi evine kapanmasını isteyen...

Milliyetçilikle oynayan...

Demokrasinin dayandığı değerler sisteminin altını oyan...

Cahil...

Adı Donald Trump olan böyle bir adamı, Amerika, kendisine 45. Başkan seçmiş bulunuyor.

Akıl alır gibi değil.

Trump kâbusu gerçek oldu.

Yalnız Amerika için değil,

bütün dünya için bir kâbus.

2020'de araya Başkan Biden dönemi girdi.

Şimdi, sekiz yıl sonra Amerika ve dünya

bu "Trump kâbusu"nu yeniden yaşayacak mı?..

Yoksa Amerikan seçmeni kendi tarihlerinin

ilk "Kadın Başkanı"nı seçecek mi?

New York Times tercihini

Kamala Harris'ten yana yaparken

başyazısında şu satırlara yer verdi:

"Amerika Birleşik Devletleri başkanlığı görevine

Donald Trump kadar layık olmayan

başka bir aday hayal etmek zor.

Trump, ulusun iyiliğini kişisel çıkarlarının

üstünde tutması beklenen bu makam için ahlaki açıdan

uygun olmadığını kanıtladı.

Kendisinde ziyadesiyle eksik olan bilgelik, dürüstlük,

empati, cesaret, itidal, alçakgönüllülük, disiplin gibi

nitelikleri gerektiren bu göreve mizacının

uygun olmadığını ispatlamış durumda.

(...)

Harris, küresel düzeyde de ABD’nin yurtdışındaki

çıkarlarına ve güvenliğine uzun süredir katkı sağlayan,

benzer fikirli uluslarla ittifakları sürdürmeye

ve güçlendirmeye çalışacaktır.

Vladimir Putin, Viktor Orban ve Kim Jong Un gibi otokratları

epeydir öven Trump ise bu demokratik ittifakları

parçalama tehdidini savuruyor.

Harris, küresel iklim değişikliği sorununa

küresel çözümler bulunması gerektiğini kabul ediyor

ve Başkan Joe Biden’ın bu amaca ulaşmak için

gerekli sanayi ve teknolojilere yaptığı büyük yatırımları sürdürecek.

Trump ise bilimi reddediyor.

Düşük karbonlu enerji çözümlerini küçümsemesi, f

osil yakıtlara olan bağlılığına yakışıyor

(...)

Trump ise bu kez farklı türde bir başkan olacağına söz verdi.

ABD’nin siyasi sisteminde yerleşik olan güç kontrolleri tarafından

sınırlandırılmayan bir başkan. “

İlk günden itibaren” bir “diktatör’” olma vaadi

şaka gibi gelebilir fakat diktatörlüklere

ve onları yöneten diktatörlere karşı hiç

gizlemediği düşkünlüğü şaka değil.

(...)

The New York Times yayın kurulu 2020’de

Trump’ın yeniden seçilmesine karşı

yapabileceği en güçlü savunmayı yapmıştı.

Aradan geçen dört yılda pek çok Amerikalı

onun aşırılıklarını akıllarından çıkarmış durumda.

Bu seçmenleri, o döneme nostaljiyle bakanları

ya da hayatlarının üç yıl öncesine göre

çok daha iyi olmadığını düşünenleri,

Trump’ın ilk döneminin bir uyarı olduğunu,

ikinci bir Trump döneminin ise ilkinden çok daha zarar verici

ve bölücü olacağını kabul etmeye çağırıyoruz"

Amerikalı olsam benim tercihim de

Kamala Harris olurdu.

Önümüzdeki saatler bakalım ne getirecek?

ABD'nin ilk Kadın Başkanı mı,

yoksa yine Trump kâbusu mu?