Büyük yalanlarla sinsi sinsi ilerleyen faşizm!

Gece vakti günlüğüme düştüğüm notlar: 

Büyük yalanlarla... 

Özgürlük diyerek... 

Adalet diyerek... 

İçte dışta düşmanlar icat ederek... 

Sinsi sinsi ilerleyen bir faşizm...

İrkiltici, korkutucu bir tablo. 

Üstelik fena halde gerçekçi. 

Hem Amerika hem Avrupa için 

çok ciddi bir faşizm uyarısı. 

Kitabın adı da öyle: 

Faşizm, Bir Uyarı.

Yazarı, Amerika’nın 

eski dışişleri bakanlarından 

Madeleine Albright. 

Yeni çıktı. 

Geçen ay New York’ta satın aldım.

Putin Rusya'sı, Erdoğan Türkiye'si

sık sık geçiyor kitapta. 

Hatta Erdoğan’la Putin’e 

ayrı birer bölüm ayrılmış... 

Mussolini’den, Hitler’den başlıyor, 

İkinci Dünya Savaşı sonrasının 

Soğuk Savaş döneminden 

Berlin Duvarı’nın yıkılmasına 

ve bugüne geliyor. 

Milliyetçilik ve faşizm virüsünün 

nasıl kolay kolay ölmediği, 

bağışıklığın zayıfladığı bünyelerde 

hastalığın çaktırmadan nasıl nüksettiği 

çarpıcı örneklerle anlatılıyor. 

Dünyadan örnekler arasında, 

biat medyası konusunda 

“Erdoğan modeli”ni seçen 

Victor Orbán Macaristanı var. 

Sonra, bağımsız yargıyı adım adım yok etmekte 

olan Polonya ve Çekya... 

Hugo Chávez’in, Erdoğan’ı pek seven 

Nicolás Maduro’nun Venezuela'sı... 

Britanya’nın Brexit’i... 

Almanya’da ana muhalefet haline gelen 

neo-Nazi çizgisindeki Almanya İçin Alternatif

(Alternative für Deutschland) partisi... 

Hollanda, Fransa, Avusturya ve Yunanistan’daki 

faşist ve milliyetçi partilerin yükselişi... 

Demokrasiyi, Avrupa Birliği değerlerini 

umursamayan bütün bu partilerin, 

Putin’le mali boyuta da sahip derin bağları sergileniyor kitapta... 

Faşizm: Bir Uyarı isimli kitabın önemli bir bölümü 

Başkan Trump Amerika'sına ayrılmış. 

Donald Trump’ın Amerika’da demokrasiyi, 

hukuku, yargı bağımsızlığını, 

özgür medyayı boşlayan çizgisinin dünyadaki demokrasi karşıtlarının, 

demokrasi düşmanlarının elini 

nasıl güçlendirdiğine ilginç örneklerle işaret ediliyor. 

Şu satırların altını çiziyorum: 

Tarihten öğrendik ki, 

faşistler, iktidarı seçim sandığından çıkarak 

ele geçirebiliyorlar. 

Sonra da ilk adım olarak 

parlamento başta olmak üzere 

demokrasinin temel kurumlarını 

adım adım zayıflatmaya başlıyorlar. 

Kitapta bu durum kötü bir rüya, 

bir kâbus diye niteleniyor. 

Tarihin insanlık açısından en kanlı dönemlerini, 

dünya savaşlarını, Hitler Nazizmi’ni, 

Holokost’u yaşamış bir Avrupa’da, 

demokrasiye ilişkin bağışıklık sisteminin 

yeniden zayıflamaya başladığı, 

alarm zillerinin çaldığı kitapta anlatılırken, 

demokrasilerin kendilerini toparlaması 

gerektiğinin altı çiziliyor. 

Eski Amerikan Dışişleri Bakanı Albright’ın kitabında 

Erdoğan Türkiye'sine ayrı bir bölüm ayrılmış ve 

bölümün başlığı Kanuni’den, 

Muhteşem Süleyman’dan esinlenmiş: 

Muhteşem Erdoğan! 

Kitapta Erdoğan’ın demokrasiyle yola çıktığı, 

sonra adım adım demokrasi, 

hukuk ve özgürlük yolundan nasıl saptığı anlatılıyor. 

Ve bu sapmanın 20 Temmuz OHAL’iyle aldığı 

çarpıcı viraj sergileniyor. 

Kitabın beni etkileyen bölümlerinden biri, 

“faşizmin sinsi yürüyüşü” oldu. 

Öylesine sinsi bir yürüyüş ki... 

Büyük yalanlar söyleyebiliyor. 

Özgürlük diyebiliyor. 

Adaletten söz edebiliyor. 

Hem içte, hem dışta düşmanlar icat edebiliyor. 

Üstelik inandırıcı da olabiliyor kitleler nezdinde. 

Evet, irkiltici ve korkutucu... 

Madeleine Albright’ın kitabını, 

Faşizm: Bir Uyarı’yı okurken 

bir kulağım da televizyonda. 

Erdoğan seçim bildirgesini açıklıyor. 

Ciddi ciddi adaletten, özgürlükten, 

hukuktan söz ediyor. 

Gülmem tutuyor.  

(Yeni çıkan Zamane Diktatörleri isimli kitabımından)