Bunlar bir âlem… 21 Ekim günü İBB Başkanı Ekrem Bey, “Türkiye Belediyeler Birliği Toplantısı”nda, geleceğin Cumhurbaşkanı edasıyla konuştu mu?.. Konuştu…
Hemen arkasından Genel Başkanları, 28 Ekim günü, aldı sazı eline “Benim açımdan ‘aday belirlemede Ekrem Bey’i seçtik’ desem; kimsenin diyecek bir şeyi yok. Ama kamuoyu karşılığı açısından bir Mansur Yavaş gerçeği var. Ekrem Bey’i seçip Mansur Bey’i ve sevenlerini, Mansur Bey’i seçip Ekrem Bey’i ve sevenlerini kırma lüksümüz yok. En doğrusunu arayacağız ve bunu ortak akılla bulacağız” dedi mi?.. Dedi…
Erem Bey bunu yalayıp yuttu mu?.. Yutmadı…
29 Ekim günü Yenikapı’daki konuşmasında esti gürledi: “Demokratik Cumhuriyetimiz ne yazık ki kriz içinde. Bunun nedeni; özellikle 8 senedir, 2016’dan bu yana, Türkiye’nin tarihine ve demokrasi tecrübesine asla uymayan tepeden inme bir rejimle karşı karşıya olmamızdır. Şaibeli bir referandumla Türkiye’ye dayatılan bu sistem, ülkemizin o güçlü tarihsel yolculuğunda kötü bir sapma anlamına geliyor. İşte bize dayatılan bu sistem, önemli değerimiz olan ‘güçler ayrılığı’nı kaldırıyor, reddediyor parlamentoyu, milletin meclisini küçümsüyor, milletin iradesini göz ardı ediyor, adalet kurumlarını siyasetin aracına dönüştürüyor. Özellikle sevgili gençler, bu sizi ilgilendiriyor; Cumhuriyetin temeli olan liyakat ilkesini kökünden ortadan kaldırıyor.”
Siyasi retorikte, tahrifat, dezenformasyon, saptırmanın bundan âlâsına rastlamak pek kolay değildir. İBB Başkanı, Cumhurbaşkanlığı adaylığını daha da perçinlemek üzere şunları da söylüyor:
“Milletin egemenliğini hâkim kılacaksak; yoksulluk ve işsizlik içerisinde piyasaların ve sermayenin merhametine bırakamayız. Devletimizi, vatandaşlarına hukuki eşitlik kadar, imkân ve fırsat eşitliği de sağlamakla yükümlü hâle getirmeliyiz. Bakın, sosyal adaleti, devletin prensiplerinden biri hâline getirmeliyiz. Herkesin eşitleneceği bir sosyal devlet yapısı kurmalıyız. Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında tam da Atamızın hayal ettiği gibi; özgürlük, eşitlik ve adalete dayalı, güçlü ve refah içinde bir ülkeyi inşa etmek göreviyle karşı karşıyayız. Cumhuriyet Bayramı’nı coşkuyla kutluyoruz. Çünkü hepimiz bu göreve hazırız! Öyle değil mi?! Bu göreve hazır mıyız?! Cumhuriyetin evlatları, hazır mısınız?!..”
Millet bu konuşmayı dinleyecek, sonra da Özgür Özel’in iki forvet oyuncusu olduğuna, kendisinin aday olmayacağına, bu iki forvet oyuncusunun şanslarının birbirine eşit olduğuna dair sözlerini ciddiye alacak; öyle mi!.. Hani Ziya Paşa’nın meşhur beytidir; “En ummadığın senin içyüzünü keşfeder / Sen herkesi kör, halkı sersem mi sanıyorsun?”
İç iktidar savaşları alevlenirken DEM/PKK konusu gündeme geldiği zaman nasıl da birbirlerine kenetlenebiliyorlar… Neymiş efendim; Esenyurt’ta DEM/PKK kontenjanından CHP adayı olarak seçilen Belediye Başkanı Ahmet Özer, bir bilim insanı, kanaat önderi ve siyasetçi; kendisine yapılan muamele haksız, iddialar ise asılsızmış…
Peki neymiş o asılsız iddialar: PKK/KCK silahlı terör örgütü üyeliği… Yaklaşık 10 yıllık süreçte PKK/KCK silahlı terör örgütü mensubiyetleri nedeniyle adli işlem kaydı bulunan 694 farklı kişiyle görüşme… Bunun yanı sıra terör örgütünün sözde üst düzey yöneticilerinden kırmızı bültenle aranan Remzi Kartal ile de 14 kez görüşme… Terör örgütü ile süreklilik ve yoğunluk arz edilecek şekilde organik bağ kurma…
Tamam da insan ister istemez soruyor; 10 yıllık süreçte onca delil toplanırken, uzmanlar, gazeteciler TV’lerde bas bas bağırırken, 31 Mart seçimleri öncesinde bu adamın adaylığı niçin engellenmedi…
Günün sözü
“Rüzgârsız havada dönen fırıldağın mutlaka bir üfleyeni vardır.”
Süleyman Demirel
Gözümüze takılanlar…
AKO Grup bünyesinde faaliyet gösteren Petlas, “Uluslararası Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayi Fuarı”nda, askeri hava ve kara araçları için ürettiği özel lastikleri sergilemiş. Firma, insansız savaş uçağı Bayraktar Kızılelma’dan Hürkuş, Hürjet, Anka, Bayraktar TB2 ve TB3, Akıncı ve millî teknolojiyle geliştirilen en yeni millî muharip uçak KAAN’a kadar pek çok savunma aracımız için üretim yapıyormuş (Miraç Özercan, Aristo). Savunma sistemlerinin yerli kaynaklarla, bilhassa da özel sektörün katılımıyla geliştirilmesi, bir ülkenin güvenliği ve geleceği için kritik öneme sahiptir. Bu tür girişimler, ulusal savunma kabiliyetini artırmakla kalmaz, ekonomik bağımsızlığın gelişmesi ve güçlenmesini sağlamakta da büyük rol oynarlar.
Çikolata markası ETi Maximus ile oyun bilgisayarı Monster Notebook, bir iş birliğine imza atmışlar. Anlaşmayla hem ETi Maximus ve Monster lezzeti tüketicilerin beğenisine sunulmuş hem de başlatılan “Oyunda Kalan Canavar Kazansın” kampanyası kapsamındaki çekilişle hediyeler dağıtılacakmış (Baykan Çallı). 2022 yılı itibarıyla dünyadaki oyun oynayan kişi sayısının 3 milyarı geçtiği, global oyun sektörünün pazar büyüklüğünün ise 195 milyar dolara ulaştığı açıklanmıştı. Ülkemizde 2022 yılında, toplam 113 milyon dolar hacimde 27 yatırım yapıldığı, 2023 yılında ise toplam 30,2 milyon dolarlık 40 yatırıma ulaştığı haberlere yansımıştı. Her geçen gün büyüyen bu sektörün aktörleriyle yapılan iş birlikleri daha da artacaktır… Aslında ETİ’ye yerli ve millî, çocukları pedagojik açıdan koruyup kollayan bir kampanya daha çok yakışırdı.
Koçtaş, ustalar ile müşterileri bir araya getirmek için kurduğu “Ustabilir” uygulamasını 2018 yılında hizmete sunmuş. Uygulamanın kullanıcıları yarım milyona ulaşmış. Marka, ücretsiz ve komisyonsuz Ustabilir platformuyla bugüne kadar 120 bin ustaya iş imkânı sağlamış (Mert Zenginli, Lobby). Markanın kimliğine, iş alanına uygun, sektörüne pozitif değer katan, paydaş ilişkileri için kıymetli bu adımı, kullananlar ve geliştirenler dışında kaç kişi biliyor acaba?!..