“AKP birinci parti olsa Öcalan’ı Meclis’e davet etmezlerdi”

Seçim havasında değiliz, iktidarın bir erken seçim arayışı içinde olmadığı aşikar, muhalefetin de ciddi ciddi bir “erken seçim zorlaması” yaptığına ve hatta yakın zamanda yapacağına ilişkin bir emare yok.

Buna karşın, anket şirketleri sanki yakında bir seçim olacakmışçasına tam gaz çalışıyor, farklı firmalar birbiri ardına anket sonuçları yayınlıyorlar.

Biz de heyecanla bakıyor ve bu anketlerin hem kendi içlerindeki tutarsızlıklara, hem de birbirleriyle olan çelişkilerine bakıp “Bu nasıl oluyor” diye düşünüyoruz.

Üstelik de bu şirketlerin bazıları son derece gayriciddi olsa da, tanıdığımız, bildiğimiz ve güvenilir bulduğumuz şirketlerin sonuçları arasında bile ciddi farklar var.

Bunlardan biri CHP’yi 6 puan önde gösterirken, diğerinde AKP 2 puan önde görünüyor.

Ya da çok tanınmış bir diğeri, bir ay önce 6 puan önde gösterdiği CHP’yi, bir ay sonra 6 puan geride göstererek bir ayda 12 puanlık bir değişime inanmamızı bekliyor.

Hal böyle olunca, ben de Türkiye’nin önde gelen kamuoyu araştırma firmalarından birinin, son yerel seçim sonuçlarını ve ondan önceki genel seçimleri neredeyse virgülüne kadar doğru tespit etmeyi başarmış birinin patronunu arayıp kafa karışıklığına neden olan bu sonuç farklılıklarının nedenlerini sordum.

Bilal’e anlatır gibi anlattı:

“Fatih Beyciğim, elbette anket falan yapmadan kafasına göre sonuç yazıp açıklayan ya da bağlantılı olduğu siyasi partiye göre anket sonucu yazan firmalar var. Bunlar azınlıkta. Bizim meslektaşların çoğu işini elinden geldiğince iyi, ciddi yapan firmalar. Diyeceksiniz ki, işini iyi yapan firmalar arasında nasıl bu kadar farklılık olabiliyor. Onu da anlatayım. Aslında sahada hepimizin bulduğu sonuç hemen hemen aynı. Şöyle ki, ham sonuçlara göre CHP birinci parti, AKP ikinci parti. Oranlar da yaklaşık şöyle: CHP 23-24, AKP 16-17. Sorun şuradan kaynaklanıyor. Kararsızlar partisi giderek büyüyor. Şu anda kararsızlar birinci parti hem de ne birinci parti. Yüzde 35-36 kararsız var. Sizin kafanızı karıştıran sorun da burada başlıyor. Bu kararsızları dağıtma biçimi, yayınlayacağınız sonucu çok etkiliyor.”

“Nasıl etkiler. Yıllardır kararsızlar, partilerin kararlı seçmen oranına göre dağıtılmıyor mu?” diye sorunca işi öğreniyorum.

“Aslında öyle olması gerek ve biz hâlâ öyle yapıyoruz. Ancak bazı şirketler böyle yapmıyor son zamanlarda. Hangi partiler arasında kararsızsınız diye soruyorlar ya da daha önce kimlere oy verdiniz diye soruyorlar. Kararsızları da buradan aldıkları yanıtlara göre dağıtıyorlar. Bu da bana göre doğru olmayan bir sonuç veriyor. Çünkü kararsız seçmenin büyük bölümü ister istemez AKP’den geliyor. Bu da çok normal. AKP en büyük parti idi ve en çok kayıp onda. Adam zaten AKP’ye vermeyeceği için kararsız olmuş. Sen ona daha önce kime veriyordun diye sorarak AKP’ye geri döndürürsen anket sonucu doğru çıkmaz. Yani bence böyle olmaz. Şimdiye kadar hiç olmamış.”

“Peki AKP’den kopmuş biri CHP’ye gider mi, en azından bu kararsızların sağda bir adres araması normal değil mi?”

“Çok güzel. Bu tam da sormamız gereken soru. AKP’den CHP’ye gider mi! Normalde gitmemesi lazım. Zaten şimdiye kadar gitmemiş de. Ama bizim sahada gördüğümüz kadarı ile gidebilir. Gidiyor. Beklendiği kadar gitmiyor ama yavaş yavaş da olsa gidiyor. AKP’nin merkezdeki seçmeni merkez sağda umut veren bir şey görmediği için gidiyor. Tabii ki, siyasal İslamcı kanat ya da iktidar ile ticari bağı olan gitmiyor ama merkezdeki kayıyor. Özgür Özel’in politikasının bunda ciddi payı var. Acık söyleyeyim, Özgür Özel genel başkan olduğu zaman benim hiçbir beklentim yoktu. Ara genel başkan olur diyordum. Ancak çok başarılı oldu. Bunu sahadaki anketçimiz görüyor. AKP’li seçmeni korkutmadan, kırmadan, dökmeden, geçmişte AKP’ye oy verdiği için suçluluk hissetmesine neden olmadan yavaş yavaş koparıyor. Şu anda dışardan bakan için CHP’de çok iyi bir triumvirat oluştu: Özel, İmamoğlu, Yavaş. Özel en tepede ama diğer ikisi ile yarış içinde değil. Bu toplumda olumlu bir karşılık buldu ve merkezin merkezi oldu. Bu nedenle oy alıyor.”

“Peki sizin son anket ne diyor? Pek çoğu AKP’nin yeniden yükselişe geçtiğini söylemeye başladı. Doğru olabilir mi?”

“Bizim son anketin değerlendirmesi henüz bitmedi. Ama ham verilerin bana gösterdiklerine bakarak şunu söyleyebilirim. Ne oldu da yükselişe geçti diyorlar. Ekonomi daha mı iyi, emekliye, memura daha çok mu zam yapıldı, sanayici daha iyi durumda mı, işsizlik mi azaldı, ne değişti bir ayda? CHP hâlâ birinci parti ve fark azalmıyor, artıyor. Bunu AKP yönetimi de biliyor. Yoksa durduk yere Abdullah Öcalan’ı Meclis’e çağırmazlardı.”

Az bütçe, çok başarı

Federation International d’Automobile İspanya’nın Valencia kentinde Dünya Otomobil Sporları Şampiyonası düzenledi. (FIA Motorsport Games)

Türkiye Motorsporları Federasyonu da bu şampiyonaya 16 ayrı branşta, 15 sporcu ile katıldı.

Ne yazık ki, tüm branşlarda yoktuk buna rağmen 2 altın ve 3 gümüş madalya ile katılan 82 ülke arasında 5. sırayı almayı başardık.

En fazla madalya alan ise 26 branşın tümünde yarışan ve zaten motor sporlarında dünyanın en başarılı ülkelerinden biri olan İspanya oldu.

Türkiye’nin başarısı az buz bir başarı değil.

Çünkü TOMSFED Türkiye’de zannederim parasal olarak en az desteklenen federasyon.

Yüzlerce yarış düzenleyen, Türkiye Ralli Şampiyonası’nı organize eden, biraz imkan bulduğunda Dünya Ralli Şampiyonası’nı Türkiye’ye getirmeyi başaran federasyonun bütçesi topu topu 20 milyon TL. 1 milyon dolar bile değil. Bir otomobil parası bile etmiyor.

Buna rağmen dünya beşinciliği.

Biraz destekle birinci olamasak bile ikincilik veya üçüncülük mümkündü.

Sporcularımızın elde ettiği başarılar ise şöyle:

Ali Türkkan-Oytun Albayrak Ralli branşlarında bir altın, iki gümüş madalya Ayhancan Güven GT Sprint dalında altın madalya, İskender Zülfikari de Karting Sprint Junior branşında gümüş madalya alan sporcularımız oldu.

Hepsini kutluyorum.

Bu arada Formula 1’e meraklı okurlarım hem mail atarak hem sosyal medya üzerinden, bazen de yolda karşılaştığımız zaman “Fatih Abi, Formula 1 gerçekten gelecek mi?” diye soruyorlar.

Bunu bana sormalarının nedeni, FiA’daki görevim ve İstanbul Park pistinin birinin şahsi oyuncağı ve otoparkı olmaktan çıkarılıp, yeniden Türk sporunun kullanımına dönmesi için gösterdiğim çaba.

Bu çaba da sonuç verdi ve pistte artık sporcularımız yarışabiliyor, yeni işletmeci ile federasyon arasında anlaşma yapıldı ve pistte artık Türk sporcular yarışabilecek, organizasyonlar yapılacak. Pist en ez 50 gün federasyonun hizmetinde olacak.

Geçen kısa süre içinde zaten bazı organizasyonlar yapıldı.

Formula 1’in gelip gelmeyeceği ise apayrı bir konu.

Şu kadarını söyleyebilirim.

FiA tarafında sorun yok.

Formula 1 tarafında ise işletmeci firma ile çok diyaloğum yok ama yurt dışından gelen bilgilere göre çok yakında çok olumlu gelişmeler duyarsanız hiç şaşırmayın.

Bedavaya üzerine çöktüğü pistten çıkarılan kişilerin yaptığı veya bedeli mukabilinde yaptırdığı yaygara moralinizi bozmasın.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

101 yıldır yıkamadıklarını 101 yıl daha yıkamayacaklarını bildiğimiz zaman.