Amaç PKK’yı ‘yabancı örgüt’ yapmak!

Savunma Sanayi’nin tesislerine saldırıyı düzenleyenlerin PKK’lı teröristler olduğu açık. Ama bu saldırıyı kendi örgütleri adına mı, taşeron olarak mı yaptıkları şimdilik soru işareti…

İki terörist de profesyonel. Saldırı iyi planlanmış, düşünülmüş taşınılmış sonucu hesaplanmış bir eylem. Kadın teröristin bomba yüklü sırt çantası ile gelmesi, erkek teröristin tesise girmesi, kadın teröristin onu koruması, bir süre sonra kendini patlatması profesyonellik kokuyor.

PKK’lı teröristlerin Ankara’ya nereden geldikleri. Onlara silahları kimin sağladığı, nerede kaldıkları, planın kim tarafından yapıldığı, saldırıya kimin karar verdiği bir süre sonra gün yüzüne çıkacaktır. Sis perdesi aralanacaktır.

Ama bu saldırı şu gerçeği ortaya koydu…

İstihbarat sıfır…

Güvenlik sıfır…

(Müsaadenizle burada bir parantez açmam gerekiyor. İstihbaratın sıfır olmasına şaşırmadım. Her türlü imkana sahip olan MİT 15 Temmuz darbe girişimini bile anlayamamıştı. Darbe girişimi tanklar sokağa çıkınca anlaşılmıştı. Cumhurbaşkanı darbe girişimini eniştesinden öğrenmişti… istihbarat zafiyetini kabul etmişti. Demek ki o günden sonra iyileştirme konusunda hiçbir adım atılmamış. Bu sebeple; Darbe girişiminden bile haberdar olamayan MİT’in bu terör saldırısından da bihaber olması şaşırtıcı değil!.. Parantezi kapatıyorum)

Gelelim meselenin siyasi boyutuna…

TUSAŞ’ a saldırı Abdullah Öcalan’ın sahneye çıkışını hızlandırdı. İmralı’ya ziyarete 43 ay sonra izin verildi. Kendisini ziyaret eden yiyeni DEM milletvekiline; ‘koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.’ demiş…

Yani Ankara düğmeye bassın anında devreye girerim demek istemiş…

DEM partisi gibi, Leyla Zana gibi, Selahattin Demirtaş gibi, Ahmet Türk gibi önemli yapı taşları gelişmelerden memnun olduklarını açıkladılar…

DEM sözcüsü Ayşegül Doğan’ın sözleri önemli. Diyor ki; ‘DEM Parti olarak. Demokratik siyasete hazır, sayın Öcalan da hazır, bu koşulları oluşturmaya tecridi ortadan kaldırmaya Kürt meselesini demokratik çözümü için hukuki ve siyasi zeminini oluşturmaya devlet hazır mı?’

Öcalan ile aynı dil… Öcalan da çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekmekten söz etti…

Bahçeli’nin İmralı ile DEM arasında köprü kurulsun sözü boşuna değil. Bahçeli aynen şöyle demişti: ‘Ne Kandil ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.’

Anladığım kadarıyla Ankara’nın yapmak istediği şu:

BİR: Öcalan/DEM birlikteliğinin önünü açmak. Silahlı çatışmanın, şiddetin, PKK eylemlerinin herkes tarafından lanetlenmesini sağlamak. Nitekim, DEM dün iki PKK’lı teröristin TUSAŞ’ a saldırısını kınadı. Bu çok önemli gelişme…

İKİ: Öcalan ile Kandil’i ayrıştırmak. Ayrı cephelerde konumlandırmak. DEM’in Öcalan’ın yanında yer almasıyla Kandil’i dışlanmaya mahkum etmek…

ÜÇ: Böylece PKK’nin yabancı örgüt gibi algılanmasını, bazı ülkelerin aparatı olarak görülmesini sağlamak. Türkiye ile bağını iyice koparmak…

DÖRT: Kuzey Irak Kürt yönetimiyle iş birliği yaparak PKK’nın oradaki hareket alanını iyice daraltmak…

Bir de Suriye boyutu var…

Orası şimdilik buzdolabında. Ankara kendisine yönelik bir tehdit olmadığı sürece PKK/YPG yapılanmasına Şam’ın sorunu olarak bakabilir.

Şimdi diyeceksiniz ki Erdoğan/Bahçeli ikilisi bu hamleyi neden yaptı? Zamanlama neden şimdi?

İktidar attığı yanlış adımlarla çok zemin kaybetti. Seçmen desteğini yitirdi. Her geçen gün eriyor.

Bu yüzden… İktidarın toparlanması için büyük bir hikayeye ihtiyacı var… Ülkede başka rüzgarların esmesini istiyor…

Bakalım iktidarın yazmaya çalıştığı hikayenin içinde Kürt sorunu da var mı?