İlle de İsrail

İsrail “Yahu nerden çıkarıyorsunuz bunları. Bizim Türkiye’ye saldırmak gibi bir niyetimiz yok” dedikçe AKP lideri sürekli olarak “İsrail’in hedefinde Türkiye var, saldıracaklar” demeye devam ediyor. 

İş öyle bir hale geldi ki, neredeyse bazı aracılar İsrail’e gidip “Lütfen şu Türkiye’ye saldırırmış gibi yapın en azından. Yoksa çok üzülecekler. Yalancı durumuna düşecekler. Hiç değilse bir iki boş füze sallayın” demek zorunda kalacaklar.

AKP’nin tavrı “İsrail niye bize saldırmıyor, bizim başımız kel mi!” noktasına doğru ilerliyor. 

Yahu bir ülke bu kadar mı kendini küçük düşürür, bu kadar mı kolayca saldırılabilecek, İsrail boyutunda bir ülkeden bile korkup çekinen bir ülke konumuna düşürür. 

Bırakın İsrail Cumhurbaşkanı’nın “Yok öyle bir şey” demesini, Netanyahu denilen soykırımcı çıkıp “Biz Türkiye’ye saldıracağız” dese bile ciddiye almamak, “Hadi lan yürü git işine’ demek gerekirken AKP öncesinde de ve AKP’ye rağmen hâlâ bölgesinin en büyük gücü olan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı idare etmeye çalıştığı topluma “korku pompalıyor”, “İsrail bize saldıracak” diyor. 

İsrail’i bilmeye gerek yok, ben Türkiye’yi bilen biri olarak bunun mümkün olmadığını düşünüyorum. 

Ama belki AKP Genel Başkanı benim bilmediğim bir Türkiye’yi biliyor olabilir.

Belki de Türkiye’yi getirdikleri noktayı benden iyi biliyor.

Bir yandan Türkiye’yi güçlü hale getirdiklerini söylerken, bir yandan İsrail’in bize saldırmasından korkmak başka türlü açıklanamaz. 

Ama belki de bir buçuk ay önce bizim İsrail’e saldıracağımızı söylemesinin çok yanlış olduğu kendisine anlatıldı ise şimdi tam tersini söylemeye başlamış olabilir. 

İsrail ile çatışma ihtimalinin oy getirdiğini hesaplamış olabilir.

Çünkü en iyi anladığı şeyin ekonomi değil, iç siyaset olduğunu artık çok iyi biliyoruz.  

AKP ve Nobel meselesi

Daron Acemoğlu Nobel aldı, Türkiye’de tartışma başladı.

Acemoğlu bu ödülü aldığı için sevinenler ve sevinmeyenler.

Acemoğlu’nun geçmişinde söylediklerinden ötürü kendisine kızanlar. Türkiye’ye eleştirel bakışından ötürü kendisini mahkum edenler. 

Hepsi birbirine girdi. 

Ben ise konuya bambaşka bir yerden bakmayı tercih ediyorum. 

Daron Acemoğlu bu ödülü alan 3. Türkiye doğumlu kişi. 

Bunlardan ilki yazar ve yazarlık eğitimini ABD’de almış olan Orhan Pamuk. 

İkincisi eğitimini Türkiye’de almış ama çalışmalarını ABD’de sürdüren Aziz Sancar. 

Sonuncusu da eğitiminin bir bölümünü Türkiye’de, bir bölümünü yurt dışında almış ve çalışmalarını ABD’nin en iyi üniversitelerinden birinde sürdüren Daron Acemoğlu. 

Bu tablonun bana anlattığı çok net.    

Bizim insanımızda sorun yok. 

Sorun bizim eğitimimizde, sorun bizim üniversitelerimizde.

Aynı toplumun üç farklı etnik grubuna mensup üç ayrı kişi dünyanın en prestijli ödülünü alabiliyor ama bunu ancak Türkiye’nin eğitim ve bilim sistemi dışına taşındıktan sonra yapabiliyorsa sorunun insanımızda değil, sistemimizde olduğu aşikardır. 

Şimdi bakıyorum da AKP’nin bazı ahmak destekçileri Türk asıllı bilim ve edebiyat insanlarının kazandığı bu ödülleri de AKP’ye mal edip “Bu ödüller AKP döneminde geldi. Bu da bizim başarımız” demeye kalkışıyorlar. 

Bu ödülleri Türkiye’de yaşayan, Türk üniversitelerinde bilim yapan vatandaşlarımız alsaydı haklı olabilirlerdi.

Yine de bu vatandaşlarımız AKP’nin “eski Türkiye” diye küçümsediği dönemin ürünleri olduğu için tam bir haklılıktan da söz edemezdik. 

Yine de Acemoğlu’nun Nobel almasına neden olan tezi, AKP Türkiye’sini anlatan ve hukuk olmayan yerde kalıcı gelişme ve büyüme olmayacağını iddia eden bir tez olduğu için bu tezin doğruluğunu kanıtlamak açısından AKP’nin bir katkısı olmuş olabilir. Daron’un tezine bir tür laboratuvar yarattıkları için övünebilirler. 

Ama şurası da bir gerçek ki, önümüzdeki 20-30 yılda alacağımız Nobel ödüllerinde, ödülleri alanlar yurt dışında çalışan Türk vatandaşları olsa bile AKP’nin mutlak bir katkısı olacaktır.   

Ne de olsa Türkiye’nin en parlak beyinlerini yurt dışına kaçırıp, bu ödülleri alabilecekleri ortamlarda çalışmalarına neden oldukları için övünebilirler. 

Tabii o zaman hâlâ bir AKP ya da hâlâ bir Türkiye var ise. 

Onun çevresi belli 

Madem Acemoğlu ile başladık Acemoğlu ile devam edelim. 

Acemoğlu’nun aldığı Nobel ile övünen bir başka grup da “Kılıçdaroğlugiller” yani Kılıçdaroğlu’nun siyasi destekçileri. 

Bunlar da, Kılıçdaroğlu’nun ABD’de Acemoğlu ile görüşmesinden yola çıkarak “Vizyon buydu” diyor ve “Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olsa idi Acemoğlu ekonomi bakanı olacaktı” iddiasında bulunuyorlar. 

Bu da en az AKP’lilerin Nobellerle övünmesi kadar ahmakça. 

Gelin size o meseleyi anlatayım. 

Kemal Kılıçdaroğlu o günlerde kimsenin anlamadığı bir ABD ziyareti gerçekleştirdi.

Ziyarette hiçbir ABD’li yetkili ya önemli biri ile görüşemedi zaten öyle bir niyet de yoktu galiba.

Görüşe görüşe bir hafta önce zaten Türkiye’de olan ve Türkiye’de de görüşebileceği Gökhan Hotamışlıgil ve yine birkaç gün önce Türkiye’den ABD’ye dönmüş olan Daron Acemoğlu ile görüştü. 

Hatta ben de o günlerde “Yahu o kadar yol gitmeye gerek yoktu. İkisi de geçen hafta Türkiye’de idiler” diye yazdım. 

ABD gezisi rezilliğe dönüşünce tamirat için bu kez Türkiye’de bir toplantı yaptılar. 

Buna da yine Daron Acemoğlu bu kez Skype vasıtası ile katıldı. Türkiye’den de Hakan Kara, Refet Gürkaynak ve Ufuk Akçiğit yer aldılar. 

Bunların çoğu bizim Teke Tek Bilim’in daimi konukları olduğu için, siyasi bir nedenle oraya katılmadıklarını gayet iyi biliyorum. 

Tek dertleri memleket olan ve bilgilerini paylaşmaktan keyif alan bilim insanları oldukları için oradaydılar. Kılıçdaroğlu kabinesinin adamları oldukları için değil. Hele hele Daron Acemoğlu hiç değil.

Daron Acemoğlu kendisine daha önce Türkiye’den de, Ermenistan’dan da yapılan siyaset tekliflerini hep reddetti. 

Herkese “Bakan falan olmam ama istediğinizi danışın, istediğinizi sorun, elimden gelen her yardımı yapar, her desteği veririm” dedi. 

Kılıçdaroğlu ile bir kez görüşüp, bir kez toplantısına uzaktan da olsa katılmasının neden ise Ali Kiremitçioğlu idi. 

Seçim döneminde Kılıçdaroğlu ekibinde yer alan Ali Kiremitçioğlu Daron Acemoğlu’nun Galatasaray Lisesi’nden sınıf arkadaşı ve hâlâ çok yakın dostu idi. Bu yüzden de Ali Kiremitçioğlu her rica ettiğinde görüştü.

Mesele bu kadar basit. 

Kılıçdaroğlu’nu kendi haline bıraktığınız zaman çevresinde Daron Acemoğlu gibiler değil, Eren Erdem, Tuncay Özkan gibiler oluyor. 

Biliyoruz zaten. 

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Daron Acemoğlu’nun tezine laboratuvar olmadığımız zaman.