Erdoğan ve Bahçeli’nin “yepyeni Kürt açılımı” hakkında kısacık bir yazı
Selahattin Demirtaş
Bu topraklarda yaşıyorsanız hep aynı şeylere mahkûmsunuz demektir.
On yıllar boyunca aynı iktidarlara…
Aynı tartışmalara…
Aynı siyasi yöntemlere…
Aynı orta zekalı konuşmalara ve analizlere…
On yıllar hatta yüzyıllar boyunca aynı şekilde yönetilmeye, aldatılmaya, ezilmeye…
Bazen doğru olmadığını bildiği halde insanların aynı şeyleri yapıp “bir şekilde” farklı sonuç beklemesine…
* * *
Değişmiyor bu ülke.
Değişmesine asla izin verilmiyor.
Değiştirmek isteyenlerin gücü, siyasi zekâsı, yetenekleri ve iradesi nedense hep çok sınırlı kalıyor.
Bir şeyler değişiyor gibi olsa da bir anda yuvarlanıp 360 derece dönüveriyorsun ve hooop… Yine aynı yerdesin.
Aynı liderlere, aynı nutuklara, aynı taktiklere ve aynı yanlışlara olağanüstü bir sabır ve tutkuyla bağlıyız biz.
Bir taraftan da sönük bir mum ışığında aydınlık bir gelecek düşleyecek kadar iyimser bir hayal gücümüz var:
“Ya bu sefer farklı olursa?..”
* * *
Yine “Kürt açılımı gibi bir şey” gündemde.
İktidar – yaptığı onca hataya ve krizdeki ekonomiye karşın – baktı ki muhalefet bir türlü topluma güven veremiyor…
3-5 ufak yöntemin yanı sıra eski defterleri karıştırarak vaktiyle epeyce ses getirmiş bir senaryoyu yeniden ortaya koyuverdi (zaten yeni bir proje yaratacak mecali yok ki):
“Yeni Kürt açılımı…”
“Yepisyeni Kürt açılımı…”
* * *
“Durun bakalım”, diyenler var.
“Erken yorum yapmayın, bu kez başka şeyler olabilir”, diyenler var…
“Sağ olun var olun” diye teşekkür edenler var…
“Aman bunlar bir yere doğru gidiyor, biz de bu dalgaya binmeliyiz ki tepki toplamayalım” diye telaşlananlar var…
“Kürtler ne yapsın kardeşim, iktidarla anlaşmaya mecbur” diyenler var…
* * *
100 yılı geride kaldı bu cumhuriyetin…
Bu iktidarın da 22 yılı…
Yarınımızın dün gibi olacağı, tarihin durmadan tekrarlanmasından dolayı pek de sır değil artık.
“Ama ya bu sefer bambaşka bir sonuç çıkarsa?..”
Umutla aldanmak arasında sihirli köprüler kurmakta ne kadar mahir bu ülke halkı!
* * *
Yazı kısa olacak diye yola çıktım, onun için fazla uzatmayacağım.
Zaten uzatsam ne çıkar ki?
Yarın bugün gibi olmayacak mı? Bugün dün gibi değil mi?
Beni aşırı kötümser ya da birilerine laf çakma heveslisi görenler olabilir.
Vallahi değilim ve billahi o hevesim yok!
Sadece yine “yepisyeni bir tarihi açılım” sırasında oksijensiz kalıverdim.
Sıkıntımdan birkaç kelime dökülüverdi buraya.
Bir de anı canlandı hafızamın uzak bir köşesinde.
Bugün hakkında hak ettiğinden çok daha az konuşulan bir delikanlı, 17 Mart 2015’te, partisinin Meclis grup toplantısında kürsüye çıkıp üç cümlelik kısacık bir konuşma yapmıştı.
Tam hatırlamıyorum ama galiba bu yazının başlığını tersyüz eden üç cümleden oluşuyordu o konuşma.
Heyhat!..