Numan Bey, Devlet Bey, Anayasa...

Sivil, demokratik, kapsayıcı, darbe izlerinden arındırılmış anayasanın gerekliliği konusunda hemfikir olmayan yok. Ama buradaki mutabakatın yeni anayasaya dönüştüğü de yok. Hepimizi heyecanlandıran bir sürecin arifesinde iken gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesi tehlikesi ile de karşı karşıyayız. Oysa anayasayı konuşabilmek...

Yepyeni bir toplum sözleşmesi yazabilmenin tarihi fırsatı olduğu kadar daha özgürlükçü hukuk sisteminin de insan haklarını tahkim etmenin de başlangıç noktası.

Öyle ki...

Anayasa dediğiniz andan itibaren Cumhuriyetin kuruluş felsefesini hatırlamak ne kadar zaruri ise bir dönem devlet adına yapılan yanlışlar yüzünden bugün, devlet kavramının içinin boşaltılmasına geçit vermemek de o kadar gereklilik.

Vesayetçi zihniyetin ödettiği bedeller hafızamızda canlı kalmak kaydı ile ileriye bakmak; lâik, demokratik, sosyal hukuk devletinin varlığını, bağımsızlığını ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak her bir vatandaşın asli görevini oluşturuyor.

Bu girişten sonra konuyu TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un siyaseten yıpranmasına yol açan, haksızlığa uğramasına neden olan ve yer yer amacından saptırılan sözleri ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, partisinin grup toplantısındaki keskin açıklamalarına getirmek istiyorum.

Her şeyden önce...

Yeni Anayasa ile murad edilenlerin arkasına saklanıp, anayasa yapım çabasını kendi akıllarınca yüzyıllık fırsata çevirip, rövanş almak isteyenlerle aramıza kalın çizgi çekiyoruz.

Ardından...

Sn. Kurtulmuş'un, devlet karşısında milleti önceleyen ilkesel yaklaşımını anlıyor ancak yeni anayasa sürecinde moderatör olması beklenen Meclis Başkanı'nın ağzından çıkacak her sözün, kolaylıkla günlük polemiklerin parçası haline geleceğini öngörmesini beklediğimizi de kayda geçiriyoruz. Ki Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun, anayasanın özünü oluşturan ilk 4 maddesi ile ilgili siyasi fikirleri ve bunları gerekçelendirme biçimi toplumun hatırı sayılır çoğunluğunu alarme etmişken Sn. Kurtulmuş, bu iklimin sert rüzgârlarına maruz kalırdı, maalesef öyle de oldu.

Öte yandan...

Sn. Bahçeli'nin,

"Devlet, pozitif hukukun yürürlükte olduğu normlar sistemidir. Bu sistem ülke, insan topluluğu ve egemenlik üzerine bina edilmiştir. Devletin ülkesi vardır, o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır, o da Türk milletidir" tanımlamasına da katılıyoruz.

Kanımca...

Yeni Anayasa iradesi, millete mâl olma derecesine ve siyasi sahiplenme gücüne göre kendi mecrasında ilerleyecek.

Tabii bu arada...

Türkiye Cumhuriyeti ile Türk milletine karşı bagajı veya açmaya hazırlandığı ajandası olanlar da iyice açığa çıkacak.

Unutmadan...

"Yeni Anayasa, Kamu Yönetimi Reformu, Çağdaş Kamu Personel Rejimi ve Mali Kurala Endeksli Ekonomi" Türkiye Yüzyılı iddiası için olmazsa olmazdır. Ve birinden biri eksik olursa devlet mimarisinin taşıyıcı dört kolonu da hasar alır.