İşte siyasal İslamcılık budur

Açık ve seçim biçimde Anayasa’nın 3. maddesini eleştirip, satır satır örnek verdikten sonra nasıl değişmesi gerektiğini ince ince anlatan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, yükselen eleştiriler üzerine özeleştiri yapıp özür dileyeceğine “Ben öyle bir şey demedim. Algı operasyonu yapılıyor” buyurdu.

Şaşırdık mı?

Tabii ki, hayır.

Yıllarca eleştirip, bugün söylese Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılanacağı pek çok cümleyi AKP ve lideri aleyhine kürsülerde haykırdıktan sonra gidip AKP çatısı altına giren bir siyasetçinin bir cümlesini inkar etmesine mi şaşıracaktık!

Ama gençler, genç seçmenler şunu görsünler.

Siyasal İslamcılık tam da böyle bir şeydir.

“Yanlış anlaşıldık, cümlelerimi doğru kuramamaşım, kendimi kötü ifade etmişim, meramımı anlatamamışım, özür dilerim” falan gibi bahanelere sığınma gereği bile duymadan hemen karşı tarafı suçla.

“Algı operasyonu”.

Hadi biz kötüleriz, muhalifiz, sizi yıpratmak isteyenleriz, algı operasyonu yaptık.

Saray’ın “Anayasacıbaşısı”, Erdoğan’ın vazgeçilmezi Avukat Mehmet Uçum da mı algı operasyonu yaptı ve bu sözlere “kol gibi” bir yanıt verdi.

Ortada ne bir algı operasyonu var, ne de bir yanlış anlama.

Prof. Numan Kurtulmuş bal gibi Anayasa’nın 3. maddesini hedef aldı.

Daha önce iktidarın koalisyon ortağı Hüdapar lideri gibi, ilk 4 maddeye doğru bir “deneme atışı” yaptı.

Bu atışların iki nedeni olabilir.

Bir, AKP ve ortakları bu maddeleri gerçekten değiştirmek istiyorlardır. Bunun için zemin yokluyorlardır.

İki, bu maddeleri değiştiremeyeceklerdir ve “Bakın değiştirmedik, hadi bu Anayasa değişikliğine destek verin” diyeceklerdir.

Ama eninde sonunda siyasal İslam’ın ve bölücü siyasetin nihai amacı bu maddeleri değiştirmektir.

Numan Kurtulmuş’un yaptığı önden gidip, yolu açmak, mayınları tespit etmektir.

“Yapamazlar” falan da demeyin.

Son 20 yılı gözünüzün önünden bir geçirin.

“Bu kadarını yapamazlar” dediğiniz kaç şeyi yaptılar.

Bir düşünün.

Onları yapanlar, bunu da yaparlar.

Hiç merak etmeyin.

Ya da çok merak edin!

Benim en çok merak ettiğim ise zaten uyma gereği duymadıkları bir Anayasa’yı niye değiştirmek istedikleri.

Kimin malını kime hediye ediyorsunuz Bakan Bey

Eski Tarım Bakanı Vahit Kirişçi’ye bakanlık görevi sırasında bir adet Audi A8 makam aracı tahsis edilmiş.

Bakan Bey, 15 aylık bakanlığı sırasında bu aracı kullanmış.

2023 Haziran’ında yeniden kurulan kabinede kendisine görev verilmeyince Kirişçi’nin bakanlığı sona ermiş.

Ve Vahit Bey makamı terk ederken makam aracını da alıp gitmiş.

Bakanlığın malını, kamunun malını babasının malı gibi görmüş ve onu da yanında götürmüş. Çünkü eski bakanlara tahsis edilen Passat’ı beğenmemiş, alıştığı konfordan feragat etmeye yanaşmamış, “A8’siz yapamam” diye tutturmuş.

Zaten Kahramanmaraş’taki köyünde de babası tarlaya A8 ile gidermiş.

Bakan Bey’in bakanlıktan “deve ettiği” Audi A8 L dediğin araç da boru değil, ederi 20 milyon TL. Hemen hemen 500 bin euro.

Bakanlık bürokratları deve edilen otomobili Kirişçi’den defalarca istemişler.

Araç geri verilmemiş.

Sonunda “bakımı yaptırmak” bahanesiyle alıp saklamışlar.

Sonrasında eski bakan yeni bakanı arayıp bir araba hakaret etmiş.

Yeni bakan da eski bakana kıyamayıp “Verin şunun otomobilini geri” demiş.

Ben ömrü hayatımda devlette bu kadar arsızlık, bu kadar yüzsüzlük görmedim.

Bir insanın bir otomobil için kendini bu kadar küçük düşürdüğüne devlette, kamuda şahit olmadım. Bürokraside bir otomobil derdi olduğunu, bürokratlar için otomobilin bir prestij meselesi olduğunu hep bilirim.

Sağcı olsun, solcu olsun vardır böyle bir otomobil dertleri ama bakanlığın otomobilini yürüten bakan emin olun hiç görmemiştim.

Tabii bana göre Bakan Yumaklı’nın yaptığı da suç.

Sen hangi hakla, devlete ait bir otomobili eski bakana babanın malı gibi veriyorsun.

Açgözlü ve görgüsüz bakan yüzsüzce istiyor tamam da, kimin malını kime veriyorsunuz.

O otomobil Vahit Kirişçi’nin babasının malı olmadığı gibi, sizin de malınız değil.

Bir yandan bizlerin kredi kartı limitine bile vergi getirir ve bu vergiye olası itirazları “vatanseverlik sınavı” haline sokacaksınız.

Bir yandan da bizim paralarımızla birbirinize 20 milyonluk otomobiller tahsis edeceksiniz.

Yağma Hasan’ın böreği ya!

Yiyin.

Önce Mossad uyudu, şimdi Demir Kubbe

İsrail bu kez sert vuruldu.

Hizbullah, nasıl becerdiyse İsrail’in Demir Kubbe hava savunma sistemini aşmayı başardı ve bir İsrail askerî üssünü vurdu. Genelde kayıplarını duyurmayı sevmeyen İsrail 4 ölü, 58 yaralı askerleri olduğunu açıkladı.

Saldırının ilk saatlerinde İsrail Genelkurmay Başkanı’nın da üste olduğu ve vurulduğu iddia ediliyordu ama sonra bu doğrulanamadı.

İsrail’in aylardır uyguladığı şiddetten ötürü, en anti Araplarda bile İsrail’in uğradığı bu saldırıya yönelik bir üzüntü oluşamadı.

İsrail yönetiminin, 1 yıl içinde İsrail’i taşıdığı nokta bu.

90 yıllık “zulme uğramış insanların kurduğu Devlet” algısını, Netanyahu büyük bir hızla “zulmeden Devlet” fikrine dönüştürdü.

Netanyahu terör örgütü ile Hizbullah arasında bir çatışma olarak görüldü mesele.

Ancak dikkatli gözlerin fark ettiği bir durum da var.

İsrail kendisine yönelik saldırıların, askerlerinin küçük düşürüldüğü anların görüntülerini asla paylaşmaz, asla yayınlamaz, yayınlanmasına izin vermezdi.

Bu kez tam tersi bir durum var.

İsrail vurulan askerî üssünün fotoğraflarını, perişan askerlerinin görüntülerini yayınlayıp duruyor dün geceden beri.

Ve İsrail’i biraz tanıyanlar, bunun Netanyahu yönetiminin çok daha şiddetli bir saldırı için zemin oluşturmak maksadı taşıdığını söylüyorlar.

Yani Hamas’ın 7 Ekim saldırısı nasıl bir bahane olduysa, bu da yeni bir bahane olarak kullanılacak diye düşünüyor konuyu bilenler.

7 Ekim’de teröristlerin beline bomba yüklü pager takacak kadar becerikli Mossad saldırıyı haber alamamıştı.

Dün gece de yüzlerce füzeyi aynı anda durdurabilen Iron Dome çalışmadı.

Niyeyse!

Taviz siyaseti

Önce İsveç’i NATO’ya kabul ettik.

Karşılığında hâlâ verilmemiş olsa da F16’ları aldık.

Şimdi de Almanya Başbakanı ile uzlaşıp on binlerce göçmeni geri kabul ettik.

Belli ki karşılığında da Eurofighter uçaklarından bize de satılacağı sözünü aldık.

Her alışverişimizi ağır tavizlerle yapıyoruz.

Sonunda bakalım ne vereceğiz!

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ? 

Devleti yönetenler devletin malını babasının malı zannetmediği zaman.