Mısır Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi ziyareti normal şartlar altında sıradan ve çok abartılacak bir olay değildir. Mısır’ın bugünlerde özellikle Gazze konusundaki rolü hariç sıradışı bir etkinliği de bulunmuyor. Ne var ki Mısır’ın “darbeci” Cumhurbaşkanı Sisi, hala tartışmalı bir figür ve ülkemize gelebilmesi yakın zamana kadar asla düşünülemezdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en ağır sıfatlarla hakaret ettiği Sisi, Türkiye’nin dış politikada en çok nefret ettiği kişiydi. Bırakın görüşmeyi, Erdoğan uluslararası toplantılarda onunla karşılaşmamak için programını değiştiriyordu. “Ben o katilin elini sıkmam” dediği çok defalar vakidir. Şimdi unutulup giden meşhur rabia selamı da Kahire’deki Rabia Meydanı’nda darbeciler tarafından öldürülenlerle dayanışma için kullanılıyordu. Tabii ki “Darbeci Sisi”ye karşı…
Sisi, yaptığı kanlı darbede binlerce kişinin katledilmesinden ve başta seçilmiş Cumhurbaşkanı Muris olmak üzere birçok üst düzey Mısır’lı politikacının ölümünden sorumludur. Mısır tarihindeki tek demokrasi girişimini kanla boğmuştur. Yaptığı, haksızlıklar, hukuksuzluk ve kötülükler unutulmayacaktır.
Bununla birlikte dış politika dinamikleri kişisel nefret ve sempati üzerinden işlemez. Devletler sadece kendi çıkarları için ilişki kurar ve yıkar. Ve herhangi iki devlet arasında ilişki kurabilmek çok değerlidir; bu yüzden savaş zamanında bile ipler tamamen koparılmaz. Bir hevesle ve oy hesabıyla hiç koparılmaz… Nitekim, demokrasi konusunda hassas birçok ülke Sisi rejimine tepki koymuş ve kısıtlama getirmiştir ama aynı zamanda ilişkileri kesmeden sürdürmeye devam etmiştir. Güçlü, soğukkanlı ve kendi menfaatlerini önceleyen devletler böyle davranır.
Türkiye böyle yapmadı, Mısır ve Sisi’yi iç politikanın göbeğine oturttu. İktidar, 2019 yılındaki belediye seçimlerinde, “İstanbul halkı ya Sisi’yi ya da Binali’yi seçecek” diyecek kadar ileri gitti.
Sisi’ye tepkili olmak başka bu tepkinin peşine takılıp Mısır’la ilişkileri kesmek başkadır. Neticede, Türkiye’nin Sisi nefreti için Mısır’la ilişkileri kesmesi tamamen yanlış ve zarar verici bir tutum olmuştur. Erdoğan, merhum Mursi ve diğer ölümleri seçim meydanlarında kullanmak için Sisi’ye karşı en ağır ifadeleri kullanarak iki ülke arasındaki ilişkileri bitkisel hayata sokmuştur. Bir zaman sonra, bu politikanın ömrü bitince de Mısır’ı yeniden kazanabilmek için olmadık jestler yapılmıştır. Dünkü ziyaret işte bu şiddetli davet ısrarı ve jestlerin karşılığı… Her zamanki ölçüsüz nefret-ölçüsüz yakınlık Türkiye’ye zaman, imkan ve prestij kaybettirmiştir. Mısır politikamız o kadar yanlıştı ki, Sisi bile finalin bu kadar kolay olacağını ve sonuçta kendisinin kazançlı çıkacağını tahmin etmemiştir. Seçenekler arasında bile görmediği bir sonuçtur bu…
Bilindiği gibi benzer süreçleri Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Yunanistan ile de yaşadık. En ağır lafları sıraladık sonra da bütün bunlar yokmuş gibi davranarak en iyi dost olmayı talep ettik. Hepsinde bir uçtan bir uca savrulduk. Şimdi de aynı tecrübeyi, Rusya ısrar ederse ve Esad da kabul ederse Suriye ile tamamlamayı arzu ediyoruz.
Bu arada şunu belirtelim… Rusya bizim dış politikamızda sadece müttefik değil aynı zamanda iletişim gücü olarak da önemli. Suriye’den asker çekebileceğimizi ya da Cumhurbaşkanı’nın BRICS zirvesine katılacağını da Rusya Dışişleri Bakanı’nın demeçlerinden öğreniyoruz. Sisi meselesinin arka planını da bir gün onlardan öğreniniz.
Türkiye’nin Sisi dönemi Mısır’la ilişkiler hikayesi maalesef iyi hatıralar içermiyor. İç politika ve hamaset uğruna avantajlarımızı heba ettikten sonra şimdi sıfırdan birşeyler yapmaya çalışan ülke durumundayız. Bugünü geçtik, gelecek nesiller için bile çok pahalı bir ders!