Kara Harp Okulu yeni mezunlarının bir bölümünün yemin töreni sonrası kılıçlarını şakırdatarak bir yemin daha etmeleri, asker içindeki ‘darbeci’ zihniyetin hortlaması mı sayılmalı?
Türkiye, askerlerin siyasete müdahale alışkanlığı olduğu bir ülke; 27 Mayıs (1960) darbesi sonrasında Milli Birlik Komitesi içerisinde yer alanlar arasında küçük rütbeli subaylar da vardı.
Darbeyle ilgili anılar, ilk planların küçük rütbeliler tarafından yapıldığını kayda geçiriyorlar.
Öyleyse?
Son olaya bakıp alternatif yemin töreninden ve özellikle atılan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarından ‘darbecilik’ kokusu alanlar var.
İktidarın AK Parti cenahına destek veren kalemler bu iddiadalar.
MHP tarafı, ilk birkaç gün olayı masum bir hareket olarak görme izlenimi verdi.
Genel başkan yardımcısı İsmail Özdemir’in “Bu gençler, Türkiye’nin beka mücadelesinin savunucuları olduğu kadar küresel ülkülerimizin de şerefli üniforma altındaki geleceğidir. Kendilerine güvenimiz tam” açıklaması bu yolda.
Sonradan, Devlet Bahçeli’nin uyarısıyla, mezunların niyetini sorgulamaya başladı MHP.
CHP, en baştan, olaya sahip çıktı. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı hoşuna gitti CHP’lilerin…
AK Parti ise olaya ihtiyatla yaklaşıyor. Bir yandan, parti sözcüsü Ömer Çelik’in ağzıyla, “Disiplinsizlik varsa buna bakılır” denilirken, bir yandan da genç subayların kendilerine mesaj verdiği yolundaki yorumlara şiddetle karşı çıkılıyor.
Ben de bu tabloya bakıp şaşırıyorum.
Şaşırıyorum, çünkü böyle bir olayın çıkmasını ve ardından başlayan tartışmaları anlamakta zorlanıyorum.
En başta yeni mezunlar açısından şaşırıyorum.
İlk ettikleri resmi yemin ile sonraki alternatif yemin arasında önemsenecek bir fark yok. Göğüslerinde Atatürk rozeti taşıyan genç-yaşlı TSK mensuplarının bir de “Atatürk’ün askerleriyiz” diye slogan atması bana anlamsız geliyor…
O düzeyde eğitim almış gençlerin, alternatif yemin töreninin ve attıkları sloganların ne yönlere çekileceğini düşünmemiş olmaları mümkün değil.
Bakanlığın “Tahkikat açılmadı” açıklamasına rağmen, başka hiçbir sebeple olmasa bile, ‘disiplinsizlik’ olarak algılanacağı için, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin konuyu ele alması beklenebilir.
Daha meslek hayatlarının başında bu genç askerlerin başları derde girebilir.
Neden yaptılar acaba?
Soruya dolaylı yönden gelen açıklamaya göre, niyetleri, sivil denetim altına alınmaları sonrasında, askeri okullara giren öğrencilerin siyasi görüşlerine yapıştırılan etiketin yanlışlığını duyurmak…
AK Partili subay yetiştiriliyor etiketi…
Cemaat ve tarikat mensupları oldukları etiketi…
Atatürk’e saygısız subay yetiştirildiği etiketi…
Genç subaylar bu etiketlerin yanlışlığını bu olayla duyurmak istemişler…
Dolaylı yolda gelen açıklama bu.
Etiketleri yapıştıranları yatıştırmak ve korkularının gerçek olmadığını duyurmak mı amaçlandı bu olayla, yoksa aksine çabalarının boşa çıktığını iktidara göstermek miydi niyet?
CHPlilerin tavrına bakılırsa, olay hoşlarına gitmişe benziyor.
Oysa onlar, özellikle de yeni yönetimi CHP’nin, geçmişle ilgili değerlendirmelerde hep karşılarına çıkan ‘CHP+ordu=iktidar’ formülünü hatırlatabileceği için, sevinmiş olsalar bile, hislerini içlerinde tutmalıydılar.
Dışa vurmasalar da, iktidarın iki tarafı -AK Parti ve MHP-, tören sonrası görüntüsünün bir tür meydan okuma anlamı taşıdığında hemfikir gibiler…
Oysa, AK Parti, kendisine yönelik “Orduyu cemaatlerin eline bırakıyor” eleştirisinin yanlışlığını göstermesi bakımından rahatlamış olmalıydı. Ortağını rahatlatacak her şey MHP’nin tercihi değil midir?
İşte size, olayın beni en çok şaşırtan siyasi yönü:
CHP’nin asker sevdası her an depreşebiliyor ve bu da yeni seçmenler arayışına darbe vurabilir; ama Özgür Özer ve arkadaşları ya bunun farkında değiller ya da umursamıyorlar…
MHP’nin parti olarak en önemli özelliği iç disiplini ve kadrosunun lidere bağlılığı, ama bu olayla ilk defa MHP içerisinde ciddi bir görüş ayrılığı yaşanıyor.
AK Parti ise, bu olay vesilesiyle ‘darbe’ sözcüğünün yeniden tedavüle sokulmak istenmesinden rahatsız ve tartışmanın bir an önce sona ermesinden yana. Olayı yalnızca tek boyutuyla -‘darbe’- açısından değerlendiren destekçi kalemleri ve yorumcuları yalnız bırakma pahasına hem de…
Bu tabloya bakarak bana da şaşırmak düşüyor…
Siyasi zemin ne kadar kırılgan ülkemizde, hayret…