Olup bitenler kime yarıyor?

Daha önceleri de siyasetin yargı, medya ve bunlara eşlik eden irili ufaklı mühendislik araçlarıyla bugün olduğu gibi baskılandığı ve dizayn edildiği olmuştu. İktidar gücü bazen kontrolsüz şekilde kullanıldı ve iktidarda tutunmak için sınırlar zorlandı; bazen de aşıldı. Demokrasi eksikliği ve kurumların zaafı güç kullanımını zaman zaman mümkün kıldı…

Böyle dönemler ne yazık ki yaşandı…

Yaşandı yaşanmasına ama başkanlık sisteminin de tabiatı ve imkanları bugün yaşadığımız tecrübeyi benzersiz kılıyor. Böylesi olmadı türünden bir benzersizlik. Siyasi hamle kapasitesi yüksek ve özellikle seçim kazanma mahareti -2019 ve özellikle 2024 yerel seçimleri hariç- rakipsiz sayılan Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten cömert şekilde kullanmaktan çekinmediği elindeki güç enstrümanlarını artık baraj kapaklarını açarcasına kullanmaya başladı. Şimdiyle kadara hiç olmadığı şiddetle ve sınırsızlıkla…

Bunun sebebinin son yerel seçimlerde ortaya çıkan ve partisini ikinci sıraya düşüren, kendisini de yeniden seçilme sınırının altına iten siyasi tablo olduğu aşikardır. Problem büyüdükçe güç kullanımı dozu da arttı, yeni bir eşiğe geçildi. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile arkadaşlarının hapse atılması bu eşiğin sonuçlarıdır. Şimdi de ahmak davasından siyaset yasağı… Sınır tanımaz ithamlar ve itirafçılarla hedefe konulmasına rağmen İmamoğlu’na yapılanların toplum tarafından inandırıcı bulunmaması halen devam eden dalgaların temel gerekçesidir. Bu durumda, toplum İmamoğlu’nun ve partisinin “gerçek yüzünü görene kadar” baskının devam edeceğini söylemek yanlış analiz olmaz.

Buraya kadar tamam. Tamam ama ortada bir soru; daha doğrusu iktidar adına bir problem var.

Bütün bu yapılanlar kime yarıyor/ Israrcı ve kararlı tutumuna rağmen mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işine yarıyor mu?

Yani, İmamoğlu ve diğer belediye başkanları hapiste, operasyonların arkası kesilmiyor ve hatta CHP’nin tepesinde “mutlak butlan” kılıcı sallanıyor da bu durum Erdoğan ve AK Parti’ye kazandırıyor mu? Giden oylar geri geldi mi ve seçim eskisi gibi yeniden çantada keklik mi?

Anketler öyle söylemiyor. Güvenilir araştırmalar hem cumhurbaşkanlığı seçimi hem de genel seçim için iktidar lehine iyi sinyaller vermiyor. CHP hala birinci parti ve İmamoğlu hala önde görülüyor. Evet seçim zamanı değil, evet köprünün altından daha çok sular akacak ama bugünkü ölçümler küçümsenemez ve bunlar devam etmekte olan sınırsız güç kullanımının iktidara yaramadığını söylüyor.

Daha büyük problem ise ülkenin olup bitenlerden ağır şekilde etkilenmesi ve başta ekonomi olmak üzere bütün alanlarda gerilime yol açması. Zaten sadece finansal araçlara indirgenmiş, üretime ve kalkınma esaslı büyümeye alan açmayan ekonomik program 19 Mart’ta aldığı darbenin sersemliğinden kurtulamıyor. 60 milyar Dolar’ı bulan maliyet sokaktaki insanın sırtına yeni bir yük bindirdi. 2018’den beri gerilemekte olan doğrudan yabancı yatırım çekme ihtimali de tamamen rafa kalktı. Yani, sadece faiz ve borsa yoluyla yüksek rant vaatli döviz edinme yöntemi dışında seçenek kalmadı. İçeriye ve dışarıya gelir transferi mecburiyeti ekonomi programının tek çıkış yolu haline geldi. Üstüne ağır bir hayat pahalılığı ile düşük ücret problemi yaşıyoruz ve yıl sonu enflasyon hedefi ise yüzde 30! Yıl 2025 ve hedef beş ya da on değil yüzde otuz…

Gelir transferinin maliyetini hesaplayamadığımız gibi, ülkenin bu kargaşada kaçırdığı fırsatların faturasını hiç bilemiyoruz. Böyle de yoğun sis bulutu var…

Kimseye yaramayan bir yolda ilerliyoruz ve daha ne kadar kaybedeceğimizi kestiremiyoruz.

Hukukun üstünlüğünü kaybettiği, siyasi rekabet kurallarının yerle bir olduğu ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak toplumun kutuplaştıkça kutuplaştığı ortamda elde başka bir tablo olacak da değildi.