AK Parti'nin değişim kodları

Eylül ayına girdik. Siyasetin zaten hiç soğumayan gündemi, artık daha da yoğunlaşacak.

Bugün AK Parti’de Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleşecek. Toplantıda partinin büyük kongreye gidene takviminin belli olması bekleniyor. Kongre için konuşulan tarih ise Mayıs 2025.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz ay partisinin kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada büyük kongreye dair şöyle bir çerçeve çizmişti: “Özeleştirimizi samimiyetle yapıyor; nerede eksiğimiz varsa, hiçbir komplekse kapılmadan üzerine cesaretle gidiyoruz. Önümüzdeki aylarda başlatacağımız Büyük Kongre sürecimizi sadece bir 'vitrin yenilenmesi' olarak değil, milletimizin bizden beklediği kapsamlı değişimin ana zemini olarak görüyoruz.” Yeterince açık.

İl kongrelerine kadar giden sürecin, yılbaşına kadar tamamlanması bekleniyor. Pek çok il kongresine, özellikle büyükşehirlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılması öngörülüyor. Daha öncekilerin aksine bazı yerlerde liste yarışının olması da muhtemel.

DEĞİŞİM TALEBİ MUAZZAM

Seçim sonrasında AK Parti’deki değişim beklentilerine dair pek çok yazı yazdım, ayrıca Habertürk ekranlarında gelişmeleri yorumladım. Bunların hemen hepsinde üç noktanın altını çizdim. Birincisi, gerek partinin tabanında, gerekse çok daha geniş bir alanda son derece yüksek bir değişim beklentisi var. Teşkilatların, genel merkez yönetiminin ve bürokrasinin değişmesini isteyen hayli kapsamlı bir talep. Küskünlerin, özellikle bu seçimde sandığa gitmeyen AK Parti seçmeninin çok daha net beklentileri var bu yönde.

İkincisi, böyle bir değişim sürecinin kısa sürede gerçekleşip gerçekleşmeyeceği. Buna bağlı temel bir soru ve eleştiri ise, “neden yapılması gerekenlerin yapılmadığı ve ertelendiği” şeklinde özetlenebilir. Açıkçası eğer mümkün olsaydı ve sözgelimi Nisan ayının sonlarında böyle bir değişim gerçekleşseydi, partinin oylarında belirgin bir yükseliş olacağına inananların sayısı da hayli fazla.

Üçüncüsü, genel anlamda okur-yazarların ve kanaat önderlerinin dile getirdiği bir başka talep: Zihniyet değişimi. Bu talebin kuruluş kodlarına dönmekten, zamanın ruhuna uygun bir zihniyet devrimine kadar pek çok katmanı var. Ancak gerçek şu; Türkiye’nin neredeyse çeyrek yüzyılına damga vuran AK Parti’nin bir zihniyet değişimine ihtiyacı var.

CUMHURBAŞKANI NEDEN BEKLİYOR?

Nereye gitsem şu sorularla karşı karşıya kalıyorum. Neden bu talepler yerine gelmiyor? Değişime dair gerçek anlamda adımlar atılmıyor? Dahası eğer bu yönde bir hamle yapılacaksa, bunun mevcut yenilgide sorumluluğu olan isimlerle gerçekleşmesi mümkün mü? Soruların özeti şöyle : “Cumhurbaşkanımız neden geç kalıyor?”

Kuşkusuz herkesin beklentileri ve arayışları farklı gerekçelere dayanabilir. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütün bu taleplerden haberdar olduğunu, fakat kendi stratejisini uyguladığını düşünüyorum.

Erdoğan şunun farkında ve özellikle buna çok dikkat ettiğini düşünüyorum. Değişim konusunda seçim sonrasında yükselen talepleri sağlıklı biçimde dinlemeyi, sahadan sağlıklı bilgiler ve geri dönüşler almayı önceliyor. Kamuoyunda ortaya çıkan baskıya, özellikle de başkalarının (sözgelimi muhalefetin) oluşturduğu gündem ve dayatmalara aldırış etmiyor.

Bu stratejinin en büyük riski, toplumun değişim yönündeki beklenti ve heyecanının kırılması. Ancak bunu göze alıyor; çünkü acele verilecek kararların kolayca telafisinin olmadığı bir dönemde olduğunu görüyor.

ERDOĞAN KİMİ DİNLİYOR?

Erdoğan, neredeyse seçim gecesinden sonra başlayan “dinleme ve rapor alma" çalışmalarını hala sürdürüyor. Fakat bu süreci doğru dürüst takip etmeyenlerin önemli bir yanılgısı var. Bu sürecin sadece partinin kurumsal yapısı üzerinden yürüdüğünü düşünüyorlar. Kesinlikle öyle değil.

Cumhurbaşkanı, geçmişten bugüne partiye ve kendisine destek veren çevrelerle, hatta yeni isimlerle temaslar kuruyor. Buralardan aldığı notların kendisi açısından çok daha önemli olduğunun altını çizelim. 31 Mart seçimleri öncesinde kurumsal yapıdan aldığı veri, bilgi ve analizlerin, siyasi gerçeklikten ne denli uzak olduğunu unutması mümkün değil.

ÜÇ ÖNGÖRÜ VE DEĞİŞİM

Yakın geleceğe dair birkaç hususla tamamlamak istiyorum. Bunların tamamı kendi öngörüm ve analizim.

Cumhurbaşkanının yeni sürece ve değişim haritasına dair birinci önceliği, toplumla iletişim kanallarının kuvvetli biçimde yenilenmesi. Eriyen, etkisiz hale gelen ve daha kötüsü tıkanan damarları açmakta kararlı. Liderlik özelliklerinin belki de en güçlü yanı, toplumla doğrudan ve sonuç alıcı ilişki kurabilmesi. Bunun önündeki engelleri kaldırmak elbette önceliği olacaktır.

İkincisi, bizatihi değişime direnenlerin de değişeceği bir sürecin bizi beklediğini düşünüyorum. Muhtemelen küskün milyonları en mutlu edecek adım bu olacaktır.

Üçüncüsü, zihniyet değişimi beklentisi. Kuruluş döneminin kodlarına dönme tezinin belli düzeyde önemli olduğunu düşünsem de; bölgemizin büyük krizlerle örülen atmosferini ve dünyanın gidişatını dikkate alınca bunun yetersiz olacağı kanaatindeyim. Bir zihniyet değişimi olacak evet. Ama bunun kodları pek çoğumuzu şaşırtacak kadar sürpriz olabilir.