Türkiye'nin yeni hikayesi

Kuralları olmayan ya da belirsizliklerle dolu bir “küresel düzen”de mi yaşıyoruz? Bu sorunun Donald Trump’ın ikinci döneminde fazlasıyla tartışıldığı çok açık.

Küresel aktörlerin en azından belli düzeyde kurallara sahip olması, mesela Soğuk Savaş dönemi hatırlanırsa dünyayı daha öngörülebilir kılıyordu. Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Soğuk Savaş döneminde iki büyük aktörün “en azından birbirine saygı duyduğu” yönündeki değerlendirmesi üzerinden yıllar geçse de önemini koruyor. 2007’deki bu değerlendirme, o dönemin tek kutuplu dünyasına gösterilen bir tepkiydi aynı zamanda.

ABD’NİN KARMAŞIK MESAJLARI

Şimdi Trump’la birlikte ABD’nin düzenleyici rolünün ne olacağını, daha doğru tanımla, nasıl ve hangi araçlarla ilerleyeceğini anlamaya çalışıyoruz. ABD’nin verdiği yeni mesajların karmaşıklığı, yeni bir ilişki modelinin ortaya çıkmasının sancıları kadar, seçilmiş başkana yönelik sert ve saldırgan mesajların peşpeşe gelmesinden kaynaklanıyor.

Tüm bunlara rağmen ABD’nin artık belli bölgelere ilgisiz kalacağı ya da çekileceği tezini fazlasıyla aceleci ve gerçeklikten uzak görüyorum. Böyle bir gücün elindeki araçların zenginliği tartışılmaz. Askeri, siyasi, ekonomik, istihbari ve elbette tüm bunlara eklenen dijital güç unsurlarıyla sözünü ettiğim yeni ilişkinin kodları ortaya çıkacak. Buradan baktığımızda ABD’nin bir arayış içinde olduğunu söylemek yanıltıcı olmaz. Avrupa’nın güçsüz ve dağınık halinin bu arayışa alan açması da muhtemel.

TRUMP VE TÜRKİYE

Doğrudan bölgemizi ve ülkemizi ilgilendirdiği için daha net ifade etmekte yarar var. Başkan Trump, seçildiği günden itibaren Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik oldukça önemli mesajlar veriyor. Beklentilerin aksine bu söylemde şu ana kadar ciddi bir tutarsızlık yok. Aksine Türkiye’nin nüfuz ve ağırlığının yanısıra, Cumhurbaşkanının güçlü liderliğine dikkat çekiliyor. İşaret edilen başlıkların ağırlık merkezi ilk bakışta Suriye olsa da, toplamda Irak ve Lübnan’ı da içine alan geniş bir coğrafyaya karşılık geldiği söylenebilir.

ABD’nin bölgeden askerlerini çekmesi, bu yönde hala bir belirsizlik olsa da kuşkusuz Ankara açısından önemli. Buradaki belirsizliğin özellikle ABD içinde devam eden güç çatışmasının, Beyaz Saray’ın dibinde gerçekleşen “kazalar”ın parantezinde anlaşılması daha doğru elbette.

BÖLGESEL İNİSİYATİFLER

Küresel ana aktörün, askerlerini kısmen ya da tamamen çekse de kadim bir coğrafyaya ilgisinin kesileceğini düşünmek herhalde fazlasıyla yanıltıcı olur. Yaşadığımız bölgeyi, isimlendirmesinden tutun da, üç semavi dinin doğduğu yer oluşuna kadar geniş bir anlam haritasında ele almazsak, bu yanılgılar daha da derinleşebilir.

Trump’ın bir yönetim tarzı ve siyaset üslubu var. Kuvvetle muhtemel kendi ülkesindeki bazı odakları yerinden zıplatacak bazı hamlelerle yoluna devam etmek istiyor. Ama bunlardan herhangi birisi merkezinde bulunduğumuz coğrafyadan kopuş ya da ilgisizlik hedefinde olmayacaktır.

Yeni küresel sistemde, bölgesel güçlerin kendi bulundukları alanlarda ve muhatap oldukları sorunlarda daha rahat hareket etme ve inisiyatif kullanma imkanları olabilir. Bunun hiç kimseye büyük bir konfor armağan edeceğini sanmıyorum. Aksine bir yandan belli paylaşım ve ittifakları zorunlu kılacak, diğer yandan ciddi güç çatışmalarına kapı aralayacak bir dönem olabilir.

SURİYE VE TÜRKİYE'NİN YENİ HİKAYESİ

Suriye’deki gelişmeler ve ortaya çıkan yeni siyasi inşada Türkiye’nin oynadığı rol tam olarak bu resmin ifadesi. Dikkatli ve paylaşımcı davrandığı için daha sorunsuz ilerliyor. Dahası yeni yönetimin bölgede ve dünyada önünü açacak hamleler yapıyor. Ancak daha fazlasına ihtiyaç var. Kalıcı ve uzun yıllardır arzu ettiğimiz barışa doğru ilerlemek için, yeni dengeler ve bunu sağlayacak yeni ilişki modelleri kurmak zorundayız.

Yeri gelmişken, Türkiye’yi yönetme arzusunda ve arayışında olan her adayın, bu yeni hikayenin ne olduğuna kafa yorması daha hayırlı bir çaba olacaktır. Yola çıkmak değil, yolculuğa hazır olmak aslolan.