Mehmet Şimşek’in istifa ettiği fakat vazgeçirildiği yolundaki söylentiler Beştepe’den tekzip edildi. Ben de böyle bir şeye ihtimal vermiyorum. Fakat Şimşek’in sıkıntıları var, bu bir gerçek.
Bir “istifa” söylentisinin böylesine büyük yankılar yaratması ve telaşlı tekziplerle karşılanması son derece önemlidir. ‘Şimşek istifa etmez, söylentinin yanlış olduğu’ görülür denilmedi. Önce Beştepe’de İletişim Başkanlığı’nın açıklamasında, istifa söylentisinin “piyasalarda tedirginlik ve güvensizlik oluşturmaya yönelik kasıtlı bir şekilde dolaşıma sokulan dezenformatif” bir haber olduğu ileri sürüldü.
Ardından CB Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanı’yla Şimşek’in vergi konusunda “çok kazanandan çok almayı öngören bir yaklaşımı” benimsediklerini, yani bir ihtilaf olmadı açıklamasını yaptı.
Şimşek her iki açıklamayı tekrarladı.
ŞİMŞEK FAKTÖRÜ
Dikkat ettiniz mi, Beştepe’nin tekzibinde, “piyasalarda tedirginlik ve güvensizlik oluşturma” ifadesi yer alıyor.
Bu ifade, ekonomide bugün ne kadar güven varsa, bunun Şimşek’e dayanmakta olduğunun tescilidir. Gerçekten Şimşek’in istifası, hatta öyle bir ihtimalin ortaya çıkması bile, ortodoks politikalardan vazgeçileceği, CB sistemiyle birlikte Berat Albayrak’la başlayıp ekonomiyi enflasyon bataklığına batıran, rezervleri milyarlarca dolar eksilere düşüren heterodoks politikalara geri dönüleceği endişesini yaratır ve ekonomide büyük hasar meydana getirir.
Nitekim, ekonomide sınırlı düzelmeler yaratan, mesela cari açık tehlikesini ortadan kaldıran, Merkez Bankası’nın net rezervlerini son 4.5 yılın zirvesine çıkaran, Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası’nın bugünkü ortodoks yöneticileridir. Türkiye’nin kredi rotlarında yükseltmeler yapıldıysa, risk pirimi düştüyse, sıcak para girişi olmuşsa, bu sayededir.
Nitekim dış ekonomi basınında, bu ortodoks politikalara Cumhurbaşkanı’nın ne kadar tahammül edeceği sorulagelmektedir. “Ekonomi çevrelerindeki asıl güven unsurunun Mehmet Şimşek olduğu” da açıkça yazılmıştır. (Financial Times, 12 Şubat 2024)
SORUMLULUK ÇOK AĞIR
Ekonomide görülen kısmi iyileşmedeki “asıl güven unsuru” Şimşek olduğu için Erdoğan’ın Şimşek’i görevden alması veya Şimşek’in istifa etmesi ekonomide öyle bir tahribat yatırır ki ikisi de bunun sorumluluğunu göze alamazlar.
Çizdiğim bu tablo gerçektir fakat sorunsuz değildir. Nitekim ekonomideki iyileşme umulan hızda olmaktan uzaktır. Dış kaynak hâlâ faize gelen sıcak paradan ibarettir. Son zamanlarda dövizin yükselmesi hiç de iyi bir işaret değildir. İktisatçı Erdal Sağlam, 10HABER’deki yazısında, dövizdeki yükselişe Merkez Bankası’nın müdahale etmediğini, halbuki bu yükselişinin enflasyonu yükselteceğini, piyasaların “hayret içinde” olduğunu yazdı.
Turgut Özal’ın 24 Ocak 1980, Kemal Derviş’in 14 Nisan 2001 reformlarıyla sağladıkları hızlı ve esaslı iyileşmeyi bugün aynı dozda göremiyorsak, bunun bir sebebi “yapısal reformlar”ın adının bile gündemde olmayışıdır… İkinci sebebi, bugün dış kaynak sağlanamamış olmasıdır.
YAPISAL REFORMLAR?
Özal ve Derviş yapısal reformları yapmışlar, IMF ve Dünya Bankası’ndan o zamana göre büyük miktarlarda ucuz ve uzun vadeli kaynak getirmişlerdi.
Piyasa ekonomisine geçiş Özal tarafından gerçekleştirilmişti. Kemal Derviş Merkez Bankası’nı bağımsızlaştırmış, Avrupa standartlarında Kamu İhale Kanunu’nu çıkarmış, bütçeyi ve kamu bankalarını disipline etmişti...
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı 10 Temmuz 2018 günlü ve 3 Sayılı CB Kararnamesiyle kaldırıldı... İhale Kanunu işlevsizleştirildi… Şimşek ilk bakanlığı döneminde bu konulardaki reformların savunucusuydu. Şimdi ağzına almıyor. IMF bu reformları şart koşacağı için iktidar buna karşı, oradan da kaynak getirilmiyor. AYM ve AİHM kararları uygulanmıyor ve Şimşek bu konular kendisini ilgilendirmezmiş gibi davranıyor… Yatırım da gelmiyor.
Onun için “IMF’siz IMF programı” deniliyor, dış kaynak eksikliğinden “acı ilaç” çok acıtıyor.
Şimşek görevine devam etmeli ama artık yapısal reformlar olmadan yürümenin çok zor olduğunu göstermeli, gündeme getirmelidir..