Bugün Meclis, Can Atalay konusunda bir karar verecek. Ne karar vereceği belli. Çünkü Meclis çoğunluğu Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan ne derse onu yapıyor. Erdoğan’ın ne dediği de belli:
“Yargıtay’ın bir yüksek mahkeme olduğunu herhalde kimse inkar edemez. Anayasa Mahkemesi bu noktada maalesef birçok yanlışları da arka arkaya yapar hale geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir. Şu an itibarıyla Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez. AYM’nin kararına karşı Yargıtay da demiştir ki ‘Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.’” (10 Kasım 2023)
Erdoğan, AYM ile Yargıtay arasındaki ihtilafta önce “hakem” durumunda olacağını söylemişti. Halbuki böyle bir yetkisi yoktur. Sonra zaten bundan vazgeçti, açıkça AYM’yi “yanlışlar” yapmakla suçladı, Yargıtay’a destek verdi. Bu durumda AK Partili Meclis Başkanı, Erdoğan’ın sözünü dinlemezlik edebilir miydi? Hele de Bekir Bozdağ… Yargıtay’ın kararı kürsüde okunmuş ve Can Atalay’ın milletvekilliği düşürülmüştü. (30 OCAK 2024)
ANAYASA NE DİYOR?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Tunç, devamlı şunu söylüyorlar:
“Yargının iki kurumu arasındaki yetki tartışmasının çözüm yeri anayasadır, yasalardır. Ancak mevcut anayasamız ve yasalarımız, bu konuda yetersiz kalmaktadır…”
Buradan hareketle “yeni anayasa” diye adlandırdıkları politikalarını tekrarlıyorlar.
Hayır, hukukçu danışmanları Erdoğan’a yanlış bilgi vermiş. Adalet Bakanı da siyaseten Erdoğan yönünde konuşarak Anayasa maddesini görmezden geliyor. Anayasa maddesi şöyle:
“Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” (Madde 158/3)
Niye böyle? Çünkü “adli konularda” Yargıtay, “anayasal konularda” ise AYM üst ve son mercidirler. Biri diğerine “sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim” diyemez. Bu dosya adli mi, anayasal mı diye uyuşmazlık çıkarsa, AYM yetkilidir. Çünkü hukuk devletinin birinci şartı, anayasanın üstünlüğüdür.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli olduğu bir anayasal düzende, yargı-içi konularda cumhurbaşkanları, başbakanlar ve hiç kimse, bırakın müdahaleyi, hakemlik bile yapamaz.
‘YOK HÜKMÜNDE’ NE DEMEK?
Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi üzerine açılan davada AYM, Yargıtay kararının anayasaya aykırılık sebebiyle iptal edildiğini belirterek bu yüzden “yok hükmünde” olduğunu şu hükümle tespit etti:
“Hatay Milletvekili Can ATALAY ile ilgili TBMM Genel Kurulunda okunması mümkün olan, kesinleşen bir hükmün varlığından söz edilemez…” (Karar No 2024/61, Paragraf 10)
Peki, AYM tarafından iptal edilmiş bir Yargıtay kararını Meclis’in geçerli sayması, bu yüzden milletvekilliğinin düşmesi?.. AYM aynı kararında diyor ki:
“Anayasa Mahkemesince Anayasa’yı ihlal ettiği tespit edilen bir yargısal kararı mahkemeler dâhil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa’ya aykırılığı sabit olan bir karara hukuken geçerlilik tanınamaz… karar yasama organı yönünden de bağlayıcı niteliktedir…” (Paragraf 22-23.)
Görüyor musunuz, hukuk böyle dediği halde siyasetin tam tersini yaptığını?..
Bugün de Meclis çoğunluğu, “milletvekilliği düşmüş, iş bitmiştir, yapacak bir şey yok” diyecektir! Cumhurbaşkanı’nın önceki sözlerinden bu belli olduğu gibi Mehmet Uçum da “AYM kararının etkisi yok” demişti nitekim.
Kim çıkıp da ‘Türkiye’de kuvvetler ayrılığı var’ diyebilir?
HUKUK EKMEKTİR
Mesele Can Atalay meselesi değildir… Osman Kavala meselesi değildir… Mesele Türkiye’nin hukuk devleti olup olmaması meselesidir.
İktidarın ilgi gösterdiği dosyalarda istenen karar çıkıncaya kadar üst üste hakim atamaları… Kararları beğenilmeyen hakimlerin sürülmesi… Üst üste dört defa kadro kanunu çıkarılarak Yargıtay’ın yeniden kadrolaştırılmış olması… Yargımızın üzerindeki siyasi etki hakkında uluslararası raporları geçmiş sorunlar…
Mesele bu.
Mesele iki yüz yıldır hukukun üstünlüğünü tesis edememiş olmamız ve bu çağda artık böyle devam edemeyeceğimiz meselesidir.
Mesele bu çağda kuvvetler ayrılığı olmadan adaletin de olamayacağı, “yatırım güvenliği”nin bile tesis edilemeyeceği meselesidir.
Yıllardır anlatmaya çalışıyorum, hukuk ekmektir.