Yüzü kızaracak hâkim lazım

Bir sokak röportajında Instagram’ın kapatılması konusunda eleştiriler yapan genç bir kadın tutuklandı.

Bu Türkiye’nin adalet sisteminin, Erdoğan rejiminde geldiği yeri gösteren bir örnek.

Bu kararı alan hâkimin, bu tutuklamayı talep eden savcının okuduğu hukuk fakültesi hangisidir bilmiyorum ama üniversitenin arka kapısından mezun olmuş olmaları olasılığı hayli yüksek.

Dilruba Y. İsimli genç kadının sözleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa tarafından garanti altına alınmış ifade / fikir özgürlüğü kapsamında.

Şiddete çağrı yok, şiddet yok, kimseye karşı ağır hakaret yok.

Bir kısım seçmene “geri zekâlı” diyor ki seçmen davranışlarının tümüyle akıl ve zekâ üzerinden açıklanamayacağı da bilinen bir gerçek.

Kaldı ki bu “geri zekâlı” tanımına uyanlar bu sözlerden çok rencide olmuş olsalar bile bu Dilruba Y.’nin tutuklanmasını gerektirmiyordu.

Ve daha da ayıp olanı, mahkûm edilse bile “yatarı olmayan” bir ceza verilecek bir vatandaşın özgürlüğünü, elinden almak.

Denetimli serbestlik bunun için var.

Cumhurbaşkanı’nın kendisi gibi düşünmeyenlere “cibilliyeti bozuk” diye alenen hakaret ettiği bir ülkede yaşayan bir vatandaşın, bir anlık öfkeyle birilerine “geri zekâlı” demesi, suç filan değildir.

Vatandaş, ülkeyi tek başına yöneten kişiden ilham almış belli ki.

Kendine örnek olarak Cumhurbaşkanı’nı seçmek nasıl bir suç olabiliyor, bu da ayrı mesele.

Dilruba Y.’nin hapishanede tutuklu olarak geçireceği her gün, memleketin adliyesi için büyük bir utanç kaynağı olacak.

Eskiden hâkimlerin tarafsız olmalarını, derin bir hukuk nosyonuna sahip olmalarını, kanunları, içtihatları bilmelerini filan beklerdik.

Erdoğan rejiminde birçok şey gibi bu konudaki beklentilerimiz de küme düştü.

Artık verdiği kararı açıklarken sadece yüzü kızarabilen bir hâkime de razıyız.

* * *

Tecavüz – taciz yurtlarını kapatamıyorlar

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu, Instagram’ın ‘katalog suçlar’ı dikkate almadığı için kapatıldığını söylemişti… Tarikat yurtlarında işlenen taciz ve tecavüz suçları gibi suçlar da, ‘katalog suçlar’dan. Ancak bir fotoğrafta ağır bir suçun izini bulup sosyal medyayı kapatan AKP zihniyeti, bu tür tarikat yurtlarında işlenen suçları görmezden gelmek gibi bir refleks geliştirmiş

 

Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Instagram kapatıldığında verdiği demeçte “katalog suçları dikkate almadılar” demiş, “ülkemizin değerleri, hassasiyetleri var” diye de eklemişti.

İnternet yayınlarına ilişkin olarak yasada sayılan katalog suçlar; “çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu kullanımını kolaylaştırma, intihara yönlendirme, fuhuş, sağlık için tehlikeli madde temini, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama, spor karşılaşmalarında yasa dışı bahis, müstehcenlik, Atatürk aleyhinde işlenen suçlar, devlet istihbarat hizmetlerine ilişkin yasaklanmış belge temini ve sahte belge üretimi, MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini ifşa” şeklinde sıralanıyor. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda çok daha kapsamlı bir “katalog suçlar” listesi var ki; göçmen kaçakçılığından sağlık personelini yaralamaya, soykırım ve insanlık suçlarından anayasal düzene karşı suçlara, hırsızlık ve yağmadan cinsel saldırı suçlarına kadar uzanıyor.

Bu çerçevede tarikat yurtlarında işlenen taciz ve tecavüz suçları gibi suçlar da, her iki kanunda altı çizilen ve işlendiğine kanaat getirildiğinde tutuklama kararı için ayrıca bir araştırmayı gerektirmeyen “katalog suçlar”dan.

Ancak bir fotoğrafta böyle bir ağır suçun izini bulup sosyal medyayı kapatan AKP zihniyeti, bu tür tarikat yurtlarında işlenen suçları görmezden gelmek gibi bir refleks geliştirmiş.

Bu nedenle kapatılan bir tarikat yurdu hiç görmedik mesela.

Üstelik bu suçun işlendiği yurtlardan bazıları “merdiven altı” diyebileceğimiz kaçak ve izinsiz yurtlar.

Onlar bile kapatılmadı.

“Ülkemizin değerleri ve hassasiyetleri” sıra tecavüzcüleri yurt görevlisi yapan tarikatlara gelince unutuluveriyor demek ki.